Bugün 2020’yi geride bırakıyoruz. Geçmekte olduğumuz yıl tüm dünyayı etkileyen beklenmedik olayların ortaya çıktığı ve zorunlu olarak bambaşka bir düzenin oluşmaya başladığı bir sene olarak akıllarda kalacak. 2019 yılının son günlerinde Çin’de başlayan ve bulaşma seviyesinin yüksek olması nedeniyle inanılmaz bir hızda tüm dünyayı etkileyen “korona virüsü” adeta dünyayı bir film stüdyosuna çevirdi ve sanki bizler de bu filmin içinde kendini nasıl koruyacağını bilemeyen aktörler olarak rol almaya başladık.
Yıl sonuna geldiğimizde tüm dünyada 82 milyon 500’e yakın insan hastalığa yakalanmış, 1 milyon 797 binden fazla insan yaşamını yitirmiş, 58 milyon 367 binden fazla kişi iyileşmiş ve halen de 22 milyon 197 bin aktif vakanın bulunduğu bir ortamın içindeyiz.
Ülkemizde 15 Mart’ta ortaya çıkan ilk vak’a sonrası, yıl içinde rakamların tanımı ile ilgili karışıklıkları dikkate almazsak, 29 Aralık itibarıyla 2 milyon 178 bin 580 kişi hastalığa yakalandı, 2 milyon 58 bin 437 kişi iyileşdi ve 20 bin 388 kişi vefat etti.
Hastalığı önleyecek aşının da ortaya çıkmasının zaman alacağını gözönüne alan yönetimlerin yapabileceği tek şey yaşam şekillerine bazı kısıtlamalar getirmekten başka bir şey olamazdı. Nitekim çözüm olarak işletmelerin, dükkanların, toplu taşımacılığın, okulların kapatılması, ve sosyal ortamlardaki mesafenin korunması, hareket alanlarının sınırlanması ile hastalığın bulaşma hızının azalacağı düşünülerek, yukarıda belirtilen hususlarda hükümetler çeşitli kısıtlama seviyelerinde önlemler almaktan başka çare bulamadılar.
Bu önlemlerin ekonomileri etkilememesi düşünülemezdi ve nitekim de dünya genelinde yavaşlayan çarklar sonucu ortaya çıkan hasarı azaltmak için büyük ekonomilerde yardım amaçlı para enjekte edilmesi bir nebze olsun zor durumda kalmış insanların yaşama tutunmalarını sağlarken, tabi ki gelecek için endişelerinin yok olmasına hiç bir şekilde yol açamadı. İnsanların ulaşımlarına getirilen kısıtlamalar, özellikle bu sektörlerde çalışanların önlerini görememelerine ve yüzde 70, 80’lere varan, cruise gemileri ve havayolları gibi kuruluşların bazılarının da tamamen durmasına yol açan durumlar ortaya çıktı.
Ekonomilere bu kadar çok para enjekte edilmesinin ileride doğurabileceği enflasyonist baskı ile ilgili bu geçiş döneminde şimdilik önem verilmiyor ve sanki bu eşiği en az zararla atlayalım, sonra duruma bakarız yaklaşımı içinded hareket ediliyor.
Bu noktada en önemli sorun tabi ki bizi bu problemden kurtaracak aşı idi. Nitekim, alışılmış aşı geliştirme ve uygulama sürelerinin normal akışından çok daha hızlı bir şekilde aşının geliştirildiği ve uygulamaya başlandığını biliyoruz. Amerika’da Pfizer ve BionTech’in, Moderna’nın; İngiltere’de Astra Zeneca’nın; Çin’de Sinovac’ın ve Rusya’nın geliştirdiği aşılar byük olasılıkla en kısa zamanda uygulanacak. Türkiye ilk olarak Çin seçti ve bunu uygulayacak.
Aşılama işi olmadan da bu virüsün etkisinin azalması mümkün değil. Dünya geçmişte aşılama ile bir çok hastalığı yok etti. Artık Çiçek, çocuk felci gibi hastalıklardan pek bahsetmiyoruz. Ama bu durum çok başka. Bulaş hızının hızlı olması, kısa zamanda dünyadaki 8,8 milyar insanın en az 5-6 milyarının aşılanması yapılmadan corona savaşının kazanılacağı düşünülmüyor. Bu ise inanılmaz bir lojitik organizasyon gerektirmekte.
Bu kadar çok insana iki doz aşının kısa zamanda yapılmasının büyük olasılıkla bir yıl gibi bir süreyi da aşabileceği tahmin ediliyor. İlk defa dünyada bu kadar kısa zamanda bu kadar çok sayıda insan aşılanmış olacak. İşin üretim ve gerekli yerlere zamanında ulaştırılması kısmı halledilse bile, aşının fiilen yaoılması büyük bir meydan okuma olarak karşımızda duruyor.
Bu zaman zarfında her şekilde önerilen tedbirleri uygulamadan başka çaremizin olmadığını da artık kabul etmek lazım. Fiziki sosyalleşme, yakın mesafe yok, maske asgari temas ve kısıtlamalara uyum var. 2021’in de kolay geçmeyeceğini kabul etmemiz zor da olsa şart. Bize tünelin ucundaki ışığı gösteren aşı en büyük umudumuz. Umarım ki önümüzdeki yılın sonlarından itibaren dünyamız eski normale dönmese bile, yeni bir düzende çok daha verimli bir üretme, çalışma ve yaşama düzenine de geçmiş olacak.
Tüm okuyucularımızın yeni yılını herkese sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimle kutlarım.