Değişimler, çeşitli şekillerde yaşamın gündemine gelen ve kapsamları itibarı ile yine yaşamın içerisindeki tesir alanlarına fazlası ile temas ederek etkileşim yaratırken meydana gelen hadiselerin arka planında ne olduğu ile ilgilenen yaygın kitlelerden öte yoğun zümrelerdir.
Yaygın kitlelerin ufku; günlük veya kısa soluklu olarak yaşamlarını idame esası ve kaygısı ile ilintili olup geleceğe matuf birçok tahmin ve fikirler konusunda bazı mahfillerce yönlendirilirler.Tarih boyunca birey ve topluluklar türlü nedenlere bağlı olaraktan türlü moral ve idari kılavuzlara tabi uyum sağlamışlardır. Veri zaman içerisinde meydana gelenlerler sonradan değerlendirildiğinde belki öngörülere tıpatıp uygun olmamakla beraber başlangıcından itibaren hadiseler ve bağlantıların bir plan-program silsilesi içinde olduğu, tesadüf olmadıkları ortadadır.
Ortaçağ boyunca eski dünya’nın gözönünde bulunan coğrafyalarında toplumların öne çıkan kabiliyet ve tesir alanları inanç orijinli etnik özellikler üzerinden yol aldı. Savaş ve barış dönemlerinin sivrilen rolleri daha çok ‘fütuhat’ temelinde ortaya çıkıyor, Eski Yunan ve Roma bölgeleri de Doğu’lu akınlar karşısında sıkışıyordu.
Denizcilik gelişince Batı için uzak ve bilinmeyen diyarlara yönelme, tacir, bilhassa ruhban sınıfın devreye hakim; iktisadın da bilim olarak ortaya çıkmasının ardından Fransız İhtilali ile Yeniçağ’ın sonlarına erişti. Bu önemli dönüm noktasıdır ki, o zamandan sonra iktisat, hukuk, siyaset başta olmak üzere sosyal bilimler ve diğerleri eski dünyadan farklı bir ana düzenleyici zemin kazandılar. Değişimin anlamının o kaideler ve kıstaslar üzerinden değerlendirileceği yol ‘medeniyet’ etiketi ile Batı kültürünce kendi kitlelerine nakşedildi.
Artık 19. asır’dan itibaren beş asırlık Osmanlı Devleti, Frenk Dünyası için değişime direnen köhne bir yapı ‘Hasta Adam’, çok geçmeden 20. asrın sonlarına doğru yetmiş senelik Sovyetler Birliği, Batı Dünyası ve Müttefikleri için yozlaşan ve çöken ‘Demirperde ile Komünizm’ şeklinde iki önemli dönemeç olarak tarih kayıtlarına geçtiler.
Keşifler, buluşlar, icadlar eskilerde kişisel, irticalen, tesadüf ve gözlemlere dayanan, himayeye muhtaç, manuel pasif nitelikler taşıyorlarken zamanla gelinen nokta; vasi veri tabanına sahip, kültürel birikim ve tecrübelere süratle ulaşabilen, bilim kütüphanesine havi aktif nitelikli bir organizasyonun adıdır.
Değişimin uzun süreçlerde insanoğlunun doğadan esinlenerek yaptığı buluşlarla kültür birikimini tahkim etmesinden hayat bulduğunu, iktisadın bir bilim olarak devreye girmesinden sonra kurumsal ve ticari nitelik kazandığını tespit ediyoruz.
Üretimden tüketime, savaşta barışta, yerleşik ve göçte çok yönlü dinamiklerin vazgeçilmez unsuru olan insan örneğin salgın döneminde durağanlaşıyor. Sürecin ‘püf noktası’ insanın dinamizmini ikame eden alternatif unsurların işlevsel olarak onun yerini geriye dönülemez biçimde almasıdır.
Bugüne dek ulaşılan gelişmelerin birbirinden bağımsız ve tesadüfen olmayıp doğal karakterler taşısalar da sürecin bir şekilde kontrol edilebilir mekanizmalar ile idare edilebildiğini, hatta bu kontrol işlevinin şimdilerde ‘sanal’ niteliklere tabi evrilişi görülebilir. Demek ki değişimler konusunda uzun çağlar boyunca önemli rolü olan ‘insan’ın çok geniş yelpazedeki işlevler için yerini sanal unsur ‘robot’lar alabilecektir.