demiruzun@yahoo.com
20.Asır’a ait yaşanmışlıkların yoğun izler bırakan tortularını iyi resmediyor olsa da, 21.Asır’da yürünüldüğü bugünler için de geçerliliği yitirilmemiş olanları teşhis eden, hatırlatan Erich Maria Remarque’ın yazıp Behçet Necatigil’in dilimize çevirdiği “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” romanı yine geçerliliğinden yitirmemişliğini sürdürüyor.
İki Dünya Savaşını bir yana bırakırsak, 1945’den bu yana ABD ile ilgili görünen karar ve tercihler doğrultusunda pek çok ülkede darbelerden suikastlere, hükümetleri devirmekten demokratik seçimlere müdahalelere vb eylemlere müdahil olunduğu tescillenmiştir. Açıkçası ülkemiz, bilhassa 1938 yılından itibaren bu iklimden ziyadesi ile etkilenmiş ve maalesef bu gelişmelerde soğuk savaş döneminin ‘ileri karakol’ kurgusu belirleyici olmuştur.
Müttefiklik görüntüsünde bir avuntu hali ile Türkiye Cumhuriyetinin resmî inkarına rağmen ilgili olunan usul tarihininin bölge ve çevre ülke halkları üzerindeki kültürel mirası uluslararasında ’moral’; yurtiçinde ‘red veya kabul’ mekanizmaları ile yıllarca Batı emelleri lehine orantısız kullanılmıştır.
Bugün gelinen noktada artık bütün dünyanın gözleri önünde olan İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulu düzenin Birleşmiş Milletler şemasında Güvenlik Konseyi teşkilinden icracı organlarına, muhtelif savunma paktları, ikili anlaşmalar ve sivil toplum kuruluşlarının ve pek çok sektörün savaş galibi ülkeler tarafından bir manivela olarak kullanılması gerçeğidir.
Berlin Duvarının yıkılması(1989), Rusya Parlamentosuna Ordu tarafından silah kullanılması(1993), Turuncu Devrimler(2004), Arap Baharı(2010), Yurt’ta Sulh Konseyi Darbe girişimi(2016), ABD’nde 20.Ocak.2017’de görevi devralan 45. Başkan döneminde başlayan olaylar dizisinin üvertürü ‘Küre Koalisyonu’ son 30 senedir dünyanın pekçok tarafına atılan dikişlerin ajandasını anımsatan köşe taşlarından sadece bazılarıdır.
Mevcut tarihin bunaltıcı yol haritasında ardışık krizlerin üzerine en son eklemlenen Kovid19 pandemi ilanı (Mart 2020) ile başlayan belirsizlik ortamında insanlığın önünde bulunan iki sorunun geçiştirilemeyeceği ise açıktır.
Hegemonyanın sürdürülebilirliği açısından ‘Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ gibi görünüyorsa da; 1- Teknolojik ve mali araçların nitelik ve nicelik yönünden muhataplarının argümanlarına bağlı olarak değişim ve dönüşüm belirsizliklerinin küresel güvensizliği serdetmesi, 2- Tek kutuplu dünyanın son elli senede iyice aşınmış görünen başat karakteri ABD’nin geçtiğimiz Kasım ayındaki son seçiminde kazanan tarafın ‘demokrasi’yi abartılı kutsayan görüntüsü. Ki önümüzdeki dönem hegemonya uğruna ‘demokrasi’ yi bahane edecek politikalar ile ‘komünizm ile mücadele’ yıllarını aratacak dönemlerin tekrar yaşanmamasıdır.