iodabasoglu@yahoo.com
Türkiye’nin uzay serüveni yeni değil. Bizde popüler olan tarih Evliya Çelebi’nin 1630-1632 yıllarını kapsayan seyahatnamesindedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hezârfen Ahmed Çelebi’nin Galata Kulesinden Üsküdar’a uçtuğundan söz eder.
Diyeceksiniz ki, uçtu da ne oldu? Uçuşu izleyen Sultan Murad ona bir kese altın verdi, Üsküdar’a uçan halkı arkasına alınca neler olmaz diyenlere kulak kabarttı, Hezârfen Ahmed Çelebi’yi Cezayir’e sürdü, bu değerli kişi orada öldü. Uzay çalışması Cezayir’de son buldu.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk 15 Mayıs 1925’te Türk Tayyare Cemiyetinin açılış töreninde söyle dedi:
“İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar.
Ey Türk Genci! Kısa zamanda gökte seni bekleyen yerini alacaksın
Aynı yılın 15 Ağustosunda Kayseri’de dünyanın en büyük uçak fabrikası kuruldu. Tayyare ve Motor Anonim Şirketinde 170 kişi çalışıyordu, 120’si Almandı. 1932’de adı Kayseri Tayyare Fabrikası oldu. O yıl 41 uçak üretildi.
Şimdiki yıllarda şeyhlerden uçak hediye alan Türkiye o zaman bir uçağı İran’a hediye etti.
1926’da da Eskişehir’de tayyare tamir fabrikası kuruldu. 1937’de ise Etimesgut uçak fabrikası hizmete girdi.
1937 Yılında yerli sanayicilerimiz uçak fabrikası kurdu, eğitim okulu açtı, yolcu uçağı yaptı, Ankara- İstanbul – Atina arasında yolcu taşıdı.
Sonra ne oldu, 1950’lerde fabrikalar MKE’ye devredildi, traktör montajına döndürüldü, yurtdışına uçak satışı yasaklandı, yerli fabrikalar gazocağı iğnesi yapmaya başladı.
Artık neler oldu da böyle olduğunu anlatmak ve anlamak için fazla söze gerek var mı?
Başta Türk hava Kurumu olmak üzere 2000’lerden sonra uçuşlar durduruldu, eğitimlerine değer verilmedi, uçaklar gibi pilotlar da dışarıdan alınır oldu.
Birdenbire 2018’in sonunda (13 Aralık) Türkiye Uzay Ajansı kuruldu. Ajans 2019’da Gebze’de “Milli Uzay Programı Çalıştayı” yaptı. Orada sunulan tebliğlerden “uzay nedir, uzaycılık nasıl olur” bildirilerinin satırbaşları bugün karşımıza “Milli uzay programı stratejisi ve yol haritası” olarak karşımıza çıktı.
Bu çalışmaların hepsinin bir “reklam ajansı” aracılığı ile yapılması olasılığı var ancak seçilen reklam ajansının önerisi Türkiye’de birkaö yere “monolitik metal anıt” koyması. Ne kadar monolitik bilinmiyor, zira başlarında asker bekliyor. Toprağı kazıp, oraya dikmişler. Toprağın renginden yeni kazıldığı da belli. Üzerinde Göktürk’çe bir yazı var. Sanki Göktürkler zamanında uzaylılar alıp gitmişti, aradan 1500 yil geçtikten sonra iade etmişler.
Yazıda diyor ki, “Gökyüzüne bak, Ay'ı gör." Bunu 5 yaşındaki çocuğa sorsan şarkısını söyler: “ay dede ay dede, senin evin nerede”. Arhun abidelerini ve yazıtlarını bugüne dek ulaştıran Göktürklerin bu denli bilgisiz olduğunu kim düşünebilir? Tabii ki cahil bir reklam ajansı yetkilisi… Onlara bakarsan bunlar Mustafa Kemal’in “istikbal göklerdedir” mesajı kadar vurucu... Oysa sen Gökyüzüne bak Ay’ı gör, dediğin zaman Elon Musk uzaya yolcu kaldırıyor.
Milli uzay projesinin 10 hedefi var: Ay görevi, yerli uydu, bölgesel konumlama, uzay limanı, uzay havası, uzay nesneleri, uzay sanayisi, uzay teknolojileri geliştirme bölgesi, uzay farkındalığı ve Türk astronot.
Uzay sanayisi üzerine yandaş televizyonlarda program yapıldı: Ayda bulduğumuz madenleri işleyip satmanın ekonomimize büyük katkı yapacağı vurgulandı. Her ekonomik krizde ya petrol, ya, altın, ya da doğalgaz buluyoruz, şimdi de daha aydaki madenlerin ne olduğunu bilmeden aya gidip, makine ekipman götürüp, maden ocağı açıp, madenleri çıkarıp, yükleyip getiriyoruz, işleyip satıp para kazanıyoruz.
Uzay tartışması yararlı oluyor, en azından gençler ne durumda olduğumuzu algılıyorlar.