Bir gün kapınızın çalınıp hak ettiğiniz yöneticilik pozisyonuna atandığınız size de söylenebilir. Amiriniz size birkaç güzel laf eder, ardından arkadaşlarınızın tebrikleri gelir. Bunlar bir insanın profesyonel yaşamında çok mutlu olduğu anlardır. Sonunda emekleriniz ve çabalarınız takdir görmüş ve daha fazla sorumluluk ve yetki almanızın önü açılmıştır.
Aradan kısa bir zaman geçip de içinize dönüp kendinizle konuşmaya ve durum değerlendirmesi yapmaya başladığınızda aklınıza gelecek ilk şey (çoğunlukla) bugüne kadar çalışan olarak yaşadığınız ve buna göre oluşturduğunuz kimliğinizin yönetici rolünde yeterli olup olamayacağıdır. Kaçınılmaz olan, bir çalışan olarak eski kimliğinizden yenisine geçiş yapmanızın gerekliliğidir.
Bu geçişi nasıl yapar ve lider olarak yeni keşfettiğiniz rolde otorite kurmaya nasıl başlarsınız?
İşte tüm yeni yöneticilerin ekipleri ve organizasyonları arasında otorite kurmak için kullanabileceği birkaç basit taktik. Ben buna “Yönetici 101” diyorum, tıpkı üniversite birinci sınıfta iken aldığınız ilk ders gibi…
Bebek bakıcılığı yapmayın
Yönetici olarak çalışanlarınıza yaratıcı olmaları, işlerini sahiplenmeleri ve gerektiğinde de hesap verebilir olmaları için ihtiyaç duydukları ilhamı verebilirsiniz. Ancak bu hassas dengeyi bulmak, sizin gibi yeni yöneticiler için, özellikle de bir şirkette yönetsel olmayan bir görevden terfi etmiş olanlar için zor olabilir.
Size, yöneteceğiniz personel için net beklentiler belirleyerek bu zorluğun üstesinden gelmelerini sağlamanızı tavsiye ederim. Net ve anlaşılır beklentilerinize ulaşmak çalışanlarınızın hedefi olmalıdır. Ayrıca insanlara işlerini nasıl yapacaklarını söyleme eğiliminize karşı durun. Böyle bir arzunuz var ise hemen çöpe atın. İnsanlara ne yapacaklarını net olarak siz söyleyin, nasıl yapacaklarını ise onlara bırakın.
Bunun yerine, enerjinizi dahili bir sahiplik kültürünün nasıl yaratılacağına yatırın. Ekibinizdeki herkes için net beklentiler belirleyin; başarılı olduklarında ve başarısız olduklarında onları sorumlu tutun. Çalışanlara işlerine sahip çıkmaları için ne kadar çok alan verirseniz, ihtiyaç duyduklarında destek sunma becerinize o kadar güvenirler. Kısacası mikro yönetimin içinde kaybolmayın.
Güçlü bir dil kullanın
Kullandığınız dil, algılanan otoritenizi etkiler. “Sanırım”, “Hissediyorum” ve “İnanıyorum” gibi ifadelerden kaçının. Bunların tümü, doğal olarak ifadenizin ilettiği kesinlik düzeyini azaltan kelimelerdir.
Ayrıca, konuşmanızın ne kadarının “hımm”, “yani”, “bilirsiniz” ve “dürüstçe” gibi sözlü dolgularla dolu olduğuna dikkat edin. Bunları günlük konuşma kalıplarınızdan çıkarmak için özenle gayret gösterin. Güçlü kullanılmış ve açık sözlülükle ifade edilen dil gündelik konuşmalarda ve bire bir toplantılarda fikirlerinizi güvenle iletmekte size destek olacaktır.
Bir başka önemli husus da güçlü dil kullanma yeteneğinizi sadece çalışanlarınızla sınırlandırmamanızdır. Bu tarzı ilişkide olduğunuz diğer yöneticiler ve insanlar içinde devam ettiriniz. Farkınız hemen keşfedilecektir.
Konuştuğundan daha çok dinleyin
Konuştuğunuzdan çok dinleyerek ekipleriniz arasında otorite kurun. Aklınızda olsun, insanlar sürekli konuşan yöneticilere değil, daha az konuşup az müdahale eden ve gerektiğinde devreye giren yöneticilere güven ve saygı duyarlar. Astlarınıza işleri ve bunları nasıl yaptıkları hakkında sorular sorun; cevaplarını içtenlikle dinleyin.
Bir sorun veya görev hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız dinlemeyi ve gözlem yapmayı tercih edin. Konuşurken aynı anda da sağlıklı gözlem yapmak o kadar kolay değildir, ana konuyu kaçırabilirsiniz. Dinlemek, çalışanlarınızın bir anlamda özerk ve hesap verebilir olmasına izin vermenizin de önünü açar. Pek doğaldır ki bunun olumlu yansımalarını ileriki dönemlerde iş sonuçlarında görürsünüz.
Ekibinizin karşılaştığı gerçekleri dinlediğinizde, departmanın karşılaştığı acil sorunlar hakkında çözüme odaklanmış bir lider olarak saygı uyandırırsınız. Yetki, nihai olarak, asıl amaçlarını gruplarına başarılı olmaları için ilham vermek olarak gören liderlere aittir.
Ekibinizi değerli kılın
Birçok yeni yönetici yeni pozisyonlarında bir an önce başarılı olmak ve kendilerini bir an önce göstermek arzusu içindedir. “Beni bu göreve getirmekle çok doğru bir iş yaptınız!” demek ister gibidirler. Kendilerini bir an önce ispat etme telaşı içindedirler. Bu da çok insani bir durumdur, ama pek de doğru değildir, çünkü bu türden bir yaklaşımın sonu kendini ekibin önünde görmekle, daha da kötüsü onlardan soyutlanmakla sonlanır. Başarıyı sahiplenme hırsı her şeyin önüne geçer. Kendilerini değerli kılma uğraşısı içinde ekipten uzaklaşır ve çalışanlarını değerli kılmayı ihmal ederler.
Aslında tam tersi olmalıdır. Bir lider veya yönetici en fazla yönettiği ekip kadar değerlidir, daha fazlası değil. Unutmayın, yönetenlerin de yöneticileri vardır ve onların sizden beklentisi, ekibinizi üretken ve şirkete değer katan insanlar haline getirmenizdir. Kendini değersiz hisseden, şirket içinde değerli görülmeyen bir ekiple bunu asla başaramazsınız.
Bir başka ifade şekli ile kendinizi değerli kılmak için ilk olarak ekibinizi değerli hale getirmelisiniz. Sizi yukarılara ekibiniz taşır, kendiniz değil.
İşinizi ve ilişkilerinizi dengeli yönetin
Sadece işinizi iyi yapmanız yeterli olmayacaktır. İlişkilerinizi de iyi yönetmeniz gerekir. Çok iyi yaptığınız işinizde daha da iyi yerlere gelmek istiyorsanız kendinize mutlaka şu soruyu sorun; “sadece işimi iyi yapmam bana başarıyı getirebilir mi?”. Bana sorarsanız cevabım “Kesinlikle hayır!” olacaktır. Doğru cevap, “iş ve ilişki yönetimi el ele yürüyen iki kardeştir. Her iki kardeşle de iyi geçinin” dir.
Bu konuda son olarak da şunu söylemek isterim. İş ve İlişki yönetimleri arasındaki denge kavramı şirketten şirkete değişecektir. Bu tamamen çalıştığınız şirketin iklimine ve kültürüne bağlıdır. Kısacası, “dengeli” kavramı için bir tek doğru yoktur.
Hep aklınızda olsun, piramitin üst katlarında olanlar oraya sadece iş yönetimindeki başarıları ile gelmemişlerdir. Bu insanları diğerinden ayıran en önemli özellikleri, insan ilişkilerinde de başarılı olmaları, o ilahi dengeyi diğerlerine göre daha önce ve iyi kurmalarıdır.
Bir başka derste buluşmak üzere esenlikle kalın.