Bir günde yandı, ancak 20 yılda tekrar yeşerebildi..
Orman yangınları ülkemizin maalesef en acı gerçeklerinden bir tanesi. Türkiye’nin en dikkat çekici doğal güzelliklerinin bulunduğu Güney Ege, Akdeniz bölgelerinde ne yazık ki yüzlerce yılda yetişen ormanlarımız; bazen dikkatsizlik, bazen doğal değerlerden, fakat genelde insanların farklı amaçlar için kötü niyetli yaklaşımları ve dikkatsizlikleri nedeniyle yangın tehlikesi ile karşı karşıya kalmakta. İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, İçel, Adana ve Hatay illerimiz yangına karşı en hassas bölgelerimizi oluşturuyor.
Geçtiğimiz günlerde Orman Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada; Marmaris’te 2001 yılında yanan 1570 dönüm ormanın ancak 20 yılda tekrar yeşerdiği belirtiliyordu. Aynı şekilde Bodrum’da yaşanan 3050 dönümlük yangın alanının ancak 22 yıl sonra normale döndüğünün açıklaması yapıldı. Yüzbinlerce ağaç dikilmesi sonucunda, neredeyse bir nesil süren bir uğraş ile ancak ormanın tekrar yetişmesi sağlanabiliniyor.
Tabi bu iki bölge şanslı olan araziler. Benzer birçok orman alanı yandıktan sonra farklı amaçlar için kullanıma açılabiliniyor. Ayrıca farklı amaçlı kullanıma açılmasa bile; hiçbir zaman eski orman vasfını kazanamayan yerler de var. Örnek vermek gerekir ise İzmir-Çeşme Otoyolu’nda Karaburun Kavşağı’nı geçtikten sonra, Zeytinler Kavşağı’na kadar olan bölümde yaklaşık 20-25 yıl önce yanan orman hiçbir zaman eski görüntüsüne kavuşamadı. Burada yapılan çalışmalar yetersiz kaldı.
Geçtiğimiz sene Türkiye’nin yaşadığı büyük yangınları hepimiz hâlâ çok iyi hatırlıyoruz. Günlerce süren mücadelenin yarattığı çaresizlik, kaos ve acı sonunda milyarlarca liralık maddi hasarın yanı sıra; manevi olarak da büyük yıkımlara neden olan dev yangınları unutmanın imkanı yok. Bu büyük yıkım birçok bölgede halkın ve yetkililerin yoğun dayanışması sonucunda güçlükle söndürülebilmişti.
Fakat sadece ülkemizde değil, dünyanın bir çok yerinde benzer doğal afetler yaşandı. Komşumuz Yunanistan’da, İtalya’da, İspanya’da; ağırlıklı olarak Akdeniz Çanağı olmak üzere, hemen hemen her kıtada benzer yangınlar ile karşı karşıya kaldık.
Önümüz yaz. Maalesef yaz aylarında yangınların miktarı çok hızlı bir şekilde artmakta. Bu konuda söndürme amaçlı hava, kara ve hatta deniz araçlarının şimdiden hazırlanması ve stratejiknoktalara konuşlandırılarak gerekli desteği sağlayacak tedbirlerin alınmış olması gerekir. Orman Bakanlığı’nın bu konuda biraz gevşek davrandığını görür gibiyiz. Söndürme amaçlı hava araçları konusunda ihale süreci, yine sıkıntılı bir gelişme izliyor. Elimizdeki mevcut uçakların kullanılması yine önemsenmiyor gibi bir görüntü var.
İşin düşündündürücü tarafı, geçtiğimiz yıllarda bize en çok destek veren Ukrayna ve Rusya’ya ait uçakların, bu sene büyük bir ihtimalle gelemeyecek olması. İki ülke arasındaki savaş bu uçakların ülkemizde yangın söndürme amaçlı kullanılmalarını pek de olası kılmıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin orman yangınlarına karşı başlattığı mücadele kapsamında önemli çalışmaları var. İzmir’deki orman köylerine ilk müdahaleyi yapabilmeleri amaçlı tanker ve yangın söndürme ekipmanları desteği yoğun bir şekilde sürüyor. Belki de benzer desteklerin Aydın, Muğla, Denizli ve Antalya belediyeleri tarafından da uygulanması gerekiyor. Orman köylerine benzer araçların dağıtılması sözkonusu olmalı. En azından küçük veya acil müdahale ile önlenebilecek yangınları, hızlı bir şekilde büyümeden söndürme imkanı ortaya çıkıyor.
Bu önlemler yangın söndürme filosunun gücünün gerekli olan bölgelerde daha konsantre olmasını sağlayabilir. Ama ne olursa olsun bunun çaresi, ülkemizin tıpkı düşmana karşı her an hazır olan Hava Kuvvetleri’mizde olduğu gibi; yangına karşı da bir savunma filomuzun oluşmasının sağlanması olmalıdır.
Bu filonun tamamlanması herhalde birkaç yılı kapsayacaktır. Fakat geç kalmadan yapılacak planlama çerçevesinde harekete geçilmesi ve bir an önce gerekli unsurların temin edilmesi elzemdir.
Yoksa basında ve medyada şimdiden: “Ciğerimiz yandı” manşetlerini görür gibi oluyorum..