demiruzun@yahoo.com
Göç hareketlerinin, tarih boyunca göç veren ve alan coğrafyaları kısa ve uzun vadelerde etkilemiş bir sürekliliğe sahip olduğu gerçeği değişmedi. Sosyal ve kültürel birikimlerin yanında güç ve güvenlik dağılımının ve ihtiyaç faktörlerinin öne daha fazla çıktığı hareketlilikler dünyanın pek çok yerinde her zaman için gerçekleşiyorsa da daha çok geçit coğrafyalarda yoğunlaşması ile sabittir.
İlk çağlarda o zamanki bilinen coğrafyalar için başlamış olan, günümüzde de süregelen her ne sebeplerle kitlelerin yer değiştirmeleri tarihin akışına tesir eden kalıcı neticeleri ile genel anlamda bir kültürel harman döngüsünün kaynağını oluşturur. Bu sosyolojik hadise başından beri yerleşiklik ile konar göçer’liğin, yerellik ile bölgeselin, milliyetçilik ile küresellik kavramlarının karşılıklı durumlarını içten içe alevlendirir.
Birbirine zıt istikametlere hem geçit hem de merkez konumu dolayısıyla Anadolu işlek bir kavşaktır.
Kavramsal olarak göç, iltica, techir vb. toplu fiiller eski zamanlarda doğal ve güvenlik ağırlıklı kitlesel arayışların münferid failleri olmakla beraber savaşlar, zorunluluklar, zamana uygun ihtiyaçlar ve iktisadi saiklerin öne çıktığı toplumsal hareketler halinde süregelir.
Öncesinde de; Osmanlı döneminde varolmakla birlikte Anadolu ve Trakya’da kültürel dokunun çeşitliliği imparatorluğun terkedilen topraklarından muhaceret ile Cumhuriyet döneminde sağlanırken, 20. asrın sonuna dek fasılalarla Balkanlar, Orta Asya, Ortadoğu vb birçok ülkeden o zamanlarda varit güçlü siyasi ve soydaş bileşenler üzerinden ve akıllıca sayılabilecek şekilde muhaceret kabul etmiştir.
Son 25 senede Dünyanın birçok bölgesinde meydana gelen mülteci niteliğindeki hareketlenmelerin varılan muhitlerde demografik ve iktisadi fayda telakki edilerek bazı idarelerce mübah görülmesi hali o idare bölgesindeki toplumlarda sadece mültecileri kabullenmede veya reddetmede kendilerini küreselci ve milliyetçi olarak tanımlanacak iki guruba dahi ayırabiliyor. İşin ilginç tarafı o ülkenin dahili siyasetinde seçmen iradesini belirgin biçimde etkileyecek özellikler kazanabiliyor. Önemli olan kültürel renkliliğin ve bir arada yaşamanın ayrılmaz öğesi olma ve uyum sağlama keyfiyetidir, izole olmuş nüfusların kabul görmeyeceği ise çok açıktır.
Ayrıca nüfusu azalan oranlara ve bilhassa geniş sınırlara sahip ülkelerin yaşlanan kitleleri ile yeniden dağılım ve bölüşüm imkanlarına sahip görüntüsü, mevcut teknolojik ve kurumsal şemsiyeler ve küresel rekabet ortamında geleceğe dönük avantajlar vadetmiyor.
Anadolu kadar üzerinde yaşayan insanların hayata bakış, düşünce ve anlayışları açısından farklılıklar gösterdikleri durum, hali hazır dönem kadar dünyada benzeri görülmemiştir. Bütün yaşanan sıkıntılara rağmen yabancılaşmayı, ayrışmayı dengede tutabilen iki unsur toplumun genç nüfus yapısı ile ülke dinamiklerinin çok yönlü etkileşim kabiliyetinin olmasıdır denilebilir.