Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya başvurusu Rusya’nın abluka altına alınması için önemli bir adım. Tabii ki, kimine göre bu girişimin planlayıcısı ABD. Bugünkü görünümü ile en büyük destekçisi.
NATO’nun genişleme planını daha önce yazdım. Dağılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin batıda kalan ülkelerini Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya alması süreci Avrupa ülkeleri için kolay olmadı. Genişlemenin liderliğini yapan Almanya, finans yükünün latına girse biler, süreci başarı ile yönetti. Avrupa Birliği dönem başkanlığını yapan ülkeler, AB politikalarını olabildiğince yansız sürdürebileceklerini gösterdi.
İş, Ukrayna’ya geldiği zaman işler karıştı. Zira Ukrayna Rusya ile bir anlamada yapışık kardeş gibi bir yapıdalar. Ya da, iç içe geçmiş insanlar topluluğunun “yapay” sınırlarla ayrılması ile oluşmuş iki ülke gibiydiler veya öyle algılanıyordu.
Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin Ukrayna’ya bakışlarının ortaya çıkmasıyla, Rusya Kırım hamlesinin yaptı, sonra da savaş başlattı.
Savaşın uzaması ve zaman zaman sertleşmesi, ABD ve AB’nin Ukrayna’ya silah sevkiyatı bölgede savaşın geleceği konusunda tereddütler yarattı. Bu ortamda, NATO konusunda olumlu görüş belirtilmeyen Ukrayna AB’ye katılım konusunda ısrarcı oldu. Ama durumu hala belirsiz.
İsveç ve Finlandiya bu dönemde NATO’ya girmek için başvuru yapma kararını aldı. On yıllardır tarafsız kalan ülkelerin bu tutumunun arkasında ne var, kim var?
Rusya açısından bakıldığından bir başka “savaş” nedeni olabilir. Amaç da bu ülekleri ateşe atmak mı, bunu göreceğiz.
Hep yazıyorum, Atlantik Denizinin ötesinden Afganistan ve komşularını, Orta Doğu’yu yakmak kolay. Şimdi de Avrupa’nın doğusunda insanlar ölüyor. Buna İsveç ve Finlandiya gibi barış ve huzur ülkeleri eklenirse Avrupa’da yaşam çekilmez olur.
Türkiye açısından, zaten Ege’nin diğer yakasında üslerle kendine bir yer tutan ABD var. Rusya – Ukrayna savaşı başladığında Montrö anlaşmasının kurallarının uygulaması sürecini Türkiye başarı ile yönetti. Sıkı ticaret içinde olduğu Rusya ile ilişkiler bozmadan, Ukrayna’ya da SİHA ve silah satarak ortalama bir siyaset izledi. İsveç ve Finlandiya konusu gündeme gelince, Türkiye kendisi için önemli bir kozu eline aldı.
NATO’ya üye kabulü için oybirliği koşulu var. Türkiye 12 Eylül yönetiminin vize verdiği Yunanistan’ın Avrupa Birliği siyasetinden ülkeye getirdiği engellerden çok çekti. Aynı hatayı yapmak istemiyor. Finlandiya için sorun değil, fakat İsveç için Türkiye’nin isteklerini yanıtlaması, yerine getirmesi zor gözüküyor. Zira İsveç ve birçok Avrupa Birliği ülkesi Türkiye’nin terörist gördüğü grupları “ulusal kurtuluş orduları” gibi görüyor ve destekliyor. Bu destek Osmanlının son döneminden beri süregelen bir yeni devlet oluşturma çabasının bir uzantısı.
Türkiye’nin ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin statüsünü gündeme getirmesi ise elimizdeki kozun gücünü ortaya koyuyor.
Bu denklemin çözülmesi zaman alacak, hiç çözülmeyebilir de. 48 Yıldır KKTC’yi tanımayanlar, Kıbrıs Rum Kesimini Kıbrıs adı altında AB’ye alanlar ve bu devleti Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak tanıyanlar, kararını kaç yılda değiştirir acaba?
Kuşkusuz diplomaside hiçbir şey olanaksız değil. Yeter ki ayağımızı sağlam basalım ve bizi piyon olarak savaşların içine atmak isteyenlere karşı dikkatli olalım
Bölgede barış, sadece ülke politikası açısından değil, insanlarımızın huzuru açısından da gereklidir.