Bir Karadeniz gezisi, çok önceden planlanmış. Önce Rize, ardından Trabzon. Her yerde Ekrem İmamoğlu coşkusu… Derken İmamoğlu’nun otobüsünden bir fotoğraf karesi, ardından kopan tufan…
Otobüste İmamoğlu’nun gezisine davet edilip, geziye katılan medya mensupları var. Yayınlanan fotoğraf karesinde de İmamoğlu’nun karşısında Nagehan Alçı oturuyor. Tepkilerin bini bir para… Tepki varsa, savunma da var…
Tepkilerin en tutarlısı Fazıl Say’dan geldi… Yalan beyanla benim mahkûm olmama neden olan birisini yanına almamalıydı gibi bir şeyler yazdı Fazıl Say. Haksız da sayılmaz. Suçsuz insanları yargının önüne suçlu gibi sunanların o otobüste ne işi olabilir? ,
İmamoğlu davet ettikleriyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, beni eleştiren herkesin beni tanıması için gezilerimde olmasını isterim dedi. Bu da bir yaklaşım. Ancak, açıklamanın sonunda, genel bakışla yapılan bir savunma üslubunu bir yana bıraktı ve eleştirilere ilişkin olarak “vız gelir tırıs gider” dedi.
Kanımca bunu demeyecekti. Ertesi gün bunu düzeltti ve özür diledi ama sözler arşive kaldırıldı bir kere…
Fazıl Say’ın tepkisini kişisel ve sert bulanlar muhtemelen vardır. Ancak, sözlerin gittiği yere bakmak gerek. Kafamızı karıştıracak bir konu var; her gazeteci, her yazar “objektif” olmayabilir, yanlı da olabilir ama yalancı olmamalıdır.
Ayrıca, basın emekçisi olmak başka, patron tetikçisi olmak başkadır.
Gezi olaylarında olmayan olayları senaryolaştıran kişilere destek vermek için, ben de oradaydım, gördüm diyenler var. Senaryo da şöyleydi; siyah pantolon giymiş, üstü çıplak, ellerinde siyah eldiven giymiş adamlar koşarak “birisinin bacısını taciz ediyor”.
Siyah eldivenli, üstü çıplak, siyah pantolonlu erkeklerin koşusunu, bırakın Türkiye’de Avrupa’da sahne gösterilernde bile bulmak mümkün değil. Bu fantezi sözler, dünyanın hiçbir ülkesinde bir liderden bile çıksa kimse inanmaz. Fakat Türkiye’de büyük ilgi çekti. Ve muhafazakâr kesimin sarıldığı bu fantezi birkaç kez lider söyleminde yer aldı.
İşi gücü, yukarıdan gelen talimatları yerine getirmek olan birisini, bir gezi ile yanınıza almak mümkün mü? Üstelik kimin düşüncesinin ne olduğu, kimin adamı olduğu belli olmayan bir kaos ortamında…
Ziya Paşa’nın şu dizelerini çoğunluk bilir:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
Günümüz Türkçesi ile, “İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.”
Halkımız bu dizeleri yıllardır boşuna söylemiyor.
Avrupa ülkelerinde böylesi bir tartışma yapılmaz ama burası Türkiye. Otobüste bu kişiler olmasa kayıp mı olurdu? Kanımca hayır.
Peki şimdi onların bir tartışmanın odağında olması, Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisinin etkisini azaltır mı? Muhtemelen hayır! Zira ona sevgi gösterisinde bulunanlar onu görmekten ve dinlemekten mutlu olmalılar. Mesut Yılmaz gibi bir başbakan ve halihazırdaki yöneticiyi çıkartan Rize, tabii ki bir büyük lideri İstanbul’a hediye etti. Dahası nasıl olur? Bu bir siyasi gelişim, şimdiden yorum yapmak gereksiz olur.
Eleştiri dozunu artırıp, elimize geçmişken İmamoğlu’nu parçalayalım diye tepki dozunu linç düzeyine yükseltenlere bir sözüm var; bu linçten size bir parça düşmez.
Siyaset, öne çıkanı aşağıya çekme üslubunu sanırım biraz geride bıraktı. Çalışın biraz…