İktidar partisi kamuoyu araştırmalarında çıkan verileri değerlendiriyor. Neredeyse 20 yıl halkın beklentilerine umut verdi, tepkileri sözle yumuşattı. Durdurulamayan tepkilerde ise geri adım atmaktan tereddüt etmedi ama ilk fırsatta yine kendi siyasetini uyguladı. Bunların başında vergileri toplamak ve yandaşlarına dağıtmak geliyor.
Muhalefetin çabalarıyla oluşturulan kitlesel birikimler sonucu asgari ücrette artış beklenenin altında ancak iktidarın düşündüğünün üstünde gerçekleşti, elektrik zamları kısmen geri alındı. Ancak, iktidarın yıllardır elektrik ve doğal gaza yaptığı zam tüketicinin ödemekte zorlandığı düzeye geldi. İktidarın ve yandaşlarının kamuoyunda oluşturduğu mazotu ve benzini sadece zenginler kullanır propagandasının şemsiyesi altında akaryakıta yapılan zamlar tüketiciye zam olarak geri döndü. Ülkede gıda başta olmak üzere her ürün ağırlıklı olarak kara yolu ile taşınıyor. Yandaşlara dağıtılan paralar bitince, hemen vergiler geliyor. Vergiler kazanandan değil, tüm vatandaşlarda, yani yüzde 20’den fazlası yoksul olan halktan alınıyor. Bu da gelir dağılımını daha da adaletsiz kılıyor.
Asgari ücrete yapılan zam, ertesi gün yapılan müthiş zamlarla geri alındı. Aralıkta yapıldığı ilan edilen zam, Ocakta buharlaştı. Asgari ücretin yeniden değerlendirilmesi için oluşturulan kamuoyu sesi, AKP yöneticileri ve bakanlar tarafından “asgari ücret konisyonu Aralık ayında toplanır” söylemiyle reddedildi. Aradan geçen üç ay içinde, tepkiler azalmadı aksine arttı. Şimdi asgari ücretin yeniden değerlendirilebileceği mesajı üst makamlardan gelmeye başladı.
Örgütlenme yoksa hak almak da yok. Bunun bilincinde olan AKP iktidarını oluşturanlar, 2002’den beri her örgütlenmeyi dağıtmaya çalıştılar. Yeni sivil toplum örgütü kurup desteklediler, kamu kurumlarında görev yapanları hayali gizli tanıklarla terörist yaptılar, hapislere attılar, eziyet ettiler, gösteri yapanları dövdüler, gaz sıktılar, öldürdüler.
Yeterli sonuç alabildiler mi? Tabii ki hayır! Bu baskı sadece demokrasinin yeniden kazanılması sürecini geciktirdi. Bu arada AKP iktidarının sürdürülmesi için toplanan verilerle geliştirilen çözümler sözde kaldı. Yandaşlarla beraber haklın varlığının sömürülmesi devam etti. Zira iktidarı hedefi belliydi; paraların hepsini yandaşa dağıt.
Anadolu halkının bir dayanışma kültürü var. Sadece akrabalar değil, komşular ve tanıdıklar da birbirine destek olur. Zenginliklerini paylaşanlardan da örnekleri var ama genelde orta halli ve yoksul halk birbirine yarımcı olur, yoksulluğunu paylaşır. Emekli anne maaş kartını torununa okul giderleri için verir, tarlasını satar çocuklarını, torunlarını okutur, borçlarına katkı yapar. Teyzemin bana aktardığı bir anısı var. Kurtuluş savaşından sonra gelen konuklara evde var olan ne varsa ikram ettiklerini söyledi. Bir keresinde mutfakta ysadece yarım ekmek ve bir soğanı varmış. Konuğa onu ikram ederken biz şimdi sofradan kalktık demişler ve akşam aç karnına yatmışlar. İşte Anadolu kültürü budur.
Sivil toplumun öne çıkardığı bir askıda ekmek uygulaması var. Fırından ekmek alanlar bazen para üstü almazlar “askıda ekmeğe yaz” derler. Fırıncı da arkadaki beyaz tahtaya ekmek sayısı kadar çizik atar. Parası olmayan da gelir, askıda ekmek var mı, diye sorar. Askıda ekmek yoksa, bazen fırıncılar kendilerine ekmek verirler. Buradaki özellik şudur, alan el veren eli bilmez. Fırıncı aracıdır, alçak sesler askıda ekmek var mı diye soran kişiye bir müşteri gibi saygı gösterir.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi geçen gün 125 bin aileye 1 (bir) liralık ekmek kuponu dağıtacaklarını söyledi, buna da destek dedi. Veren belli, alan belli. Askıdakinde ise alan vereni bilmiyor. İşte aradaki fark da, yaklaşım farkı da burada. Büyük kentlerde askıda ekmeğin yanı sıra, elektrik, su faturalanı hayırsevereler ödedi. Kimse çıkıp da böbürlenerek ben yaptım demedi. Ekmek kuponu dağıtırken böbürlenenler umdukları desteği alacaklar mı? Kanımca almayacaklar. Yakında yandaşların elinde bu ekmek kuponlarını görürsek şaşmayalım.