Drucker şöyle diyor: “günümüzde inovasyonun ülkelerin kalkınmalarında ne denli önemli olduğu kabul edilen bir gerçek. Bu durumun kabul edilmesinde yoğun rekabet koşulları ve hızla değişen piyasa koşulları ve teknolojideki gelişmelerin etken olduğunu ifade etmek mümkün olacaktır. Bu bağlamda, inovasyonun nasıl yapılacağı ise anahtar soru konumuna sahiptir. Bugünlerde sıklıkla dile getirilen konulardan bir diğeri ise girişimcilik ruhudur.
Benim tecrübem şunu gösteriyor: Son 30 yılda tanıştığım girişimcilerin çok küçük bir bölümü girişimci ruhuna sahip. Tüm başarılı girişimcilerde gördüğüm şeyi ortak bir kişilik özelliği olarak betimlemem doğru olmayacaktır. Ortak özellik olarak niteleyebileceğim asıl unsur inovasyon alanında sistemli bir biçimde pratik yapabilecek, bunu tecrübe edecek iş yapma biçimlerini benimsemiş olmalarıdır. İnovasyon girişimciliğin belli bir fonskiyonudur. İnovasyon, girişimcinin yeni kaynaklar yaratarak refah yaratması veya mevcut kaynakların kullanım potansiyelini artırarak refah yaratmasıdır.
Günümüzde girişimcilik için yapılan tanımlamalarda bir miktar karışıklık olduğunu kabul etmek gerekir. Bazılarına göre girişimciler sadece küçük işletme kavramıyla örtüştürülürken, bazıları tüm işletmeleri girişimciler tarafından yönetilir kabul etmektedir. Pratikte ise; girişimciliğin girişimin boyutları, yaşı gibi kriterlerle belirlenmesinden çok, içinde bulunduğu faaliyete göre tanımlanması gerekir. Aktivitenin odağında inovasyon vardır. İnovasyon bir girişimin ekonomik ve sosyal potansiyelinde amaçlı bir biçimde getirilen değişikliktir.
İnovasyonun kaynakları: İnovasyonu bir sonuç olarak değerlendirdiğimizde, bu sonuca ulaşma yolunda sadece belirli durumlar için geçerli olabilecek bilinçli, amaçlı bir araştırma faaliyeti ile inovasyon fırsatlarının tespit edilmesi olarak açıklamak mümkündür.
Sözünü ettiğimiz fırsatlar girişimin kendi içinde olabileceği gibi, ilgili endüstri kolunda da olabilir ve bu fırsatları dört başlık halinde sınıflandırmak mümkündür:
✓ Beklenmeyen gelişmeler
✓ Uyuşmazlık ve bağdaşmazlık diye niteleyebileceğimiz durumlar
✓ İşlem süreçlerinde duyulan ihtiyaçlar
✓ Endüstri ve piyasa koşullarında değişiklikler
Bu fırsatların yanında girişimin dışında ve sosyal çevresinde oluşan fırsatları üç kategoriye ayırmak mümkündür:
✓ Demografik değişiklikler
✓ Algılama farklılıkları
✓ Kazanılan yeni bilgiler
İnovasyonun kaynağı olarak belirlediğimiz bu durumların bazıları birbirleriyle örtüşebilir. Sözü edilen fırsatlar isimlendirdiğimiz birden fazla kategoride aynı anda bulunabilir.
Bu alanla ilgili olarak en basit inovasyon fırsatını düşünelim. 1930’lı yılların ilk dönemlerinde IBM firması ilk modern muhasebe makinasını bankalar için geliştirmişti. Ancak bankalar bu ürüne hiç rağbet etmediler. IBM’i burada kurtaran beklenmedik bir gelişmeydi: New York Halk Kütüphanesinin bu cihazlardan almak istemesi. O dönemlerde kütüphanelerin bankalara nazaran daha fazla parasal kaynağı vardı ve IBM 200’den fazla makina satmayı başardı.
15 yıl sonra herkesin bilgisayarların sadece ileri düzeyde bilimsel amaçlar için kullanıldığını düşündüğü bir dönemde iş dünyası maaş ödemeleri için bu makinalara beklenmedik düzeyde bir ilgi göstermeye başladı. Univac adlı firmanın ürünü bu alanda en ileri makinaya sahipti. Bu arada IBM, bu alandaki ihtiyacı zamanında gördü ve Univac’ın makinasını yeniden dizayn ederek yine beklenmedik düzeyde bir başarı sağayabildi. Ve bu girişimle birlikte 5 yıl sonra IBM bilgisayar endüstrisinde lider konuma ulaştı.
Sistematik bir inovasyon için gerekli olan ilk aşama yeni fırsat kaynaklarını değerlendirmektir. Konuya bağlı olarak kaynakların farklı zamanlarda farklı önemleri olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin demografik özelliklerin çelik üretimine ilişkin inovasyon sürecinde kritik bir önemi olmayabilir. Buna rağmen Mergenthaler tarafından icat edilen Linotype makinasının başarılı bir inovasyon olmasında en önemli etken demografik özelliklerdir. Çünkü Lynotype makinası yeterli düzeyde daktilo yazmasını bilmeyen bir kitle için ihtiyacı önemli miktarda karşılayacak özellikler içermekteydi. Fakat kaynak ve zaman gibi alanlarda koşullar ne olursa olsun, girişimcilerin fırsat kaynaklarını iyi analiz etmeleri gerekecektir.
Başarılı girişimcilerin beyinlerinin her iki tarafını da kullandıkları söylenmektedir. Bu tip girişimciler hem rakamları dikkate alırlar, hem de bireylerin fikirlerine önem verirler. Ardından dış çevreyi dikkate alarak potansiyel kullancıların beklentilerini test eder, geliştirme yolunda oldukları ürün veya hizmetin kullanıcıların değerlerine ve ihtiyaçlarına yanıt verip vermediğini kontrol ederler.
Etkin olabilmesi için inovasyonun basit olması gerekir. Bir diğer önemli konu ise inovasyonun belli bir alana odaklanmış olabilmesidir. İnovasyonun sadece bir şeyi yapabiliyor olması gerekir. Diğer türlü karışıklığa mahal verebilir. Etkin inovasyonlar küçük başlarlar. Sadece belirgin birşey yaparlar. Örneğin İsveç kibrit konusunda dünyada yaklaşık 50 yıl boyunca monopol konuma sahip olmuştur. Bunun nedeni; İsveçlilerin kibritleri kutuya dolduracak basit bir cihazı geliştirmiş olmalarıdır. Tam tersine, örneğin bir dalda devrim yapacak türden inovasyonların başarılı olabilme ihtimalinin düşük olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Pratik hayatta bir inovasyonun ne denli başarılı olacağını önceden tahmin edebilmek pek mümkün değildir. Sonuç ne olursa olsun başarılı inovasyonların başlangıç aşamasından itibaren standartları belirleyici, bir teknolojiye veya bir endüstriye farklı bir yön verebilecek özelliklere sahip olması gerekir. Bir inovasyonun liderliği hedeflememesi halinde amaca hizmet etmeyeceği söylenebilir.