Pazar, Eylül 8, 2024

Garanti BBVA sürdürülebilirliğe odaklanıyor

garanti bbva

Garanti BBVA, İhracatta Sürdürülebilir Gelecek buluşmalarının üçüncüsü İzmir’de gerçekleştirildi


Sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyümeyi ana stratejilerinden biri olarak gören Garanti BBVA, ülkemizi Avrupa Yeşil Mutabakatı uyum sürecinde desteklemek, sürdürülebilir yatırımların önünü açmak amacıyla başlattığı ‘İhracatta Sürdürülebilir Gelecek’ etkinliklerine devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda İstanbul ve Gaziantep’te düzenlenen buluşmaların üçüncü durağı İzmir oldu.

Garanti BBVA olarak iklim krizine yönelik çalışmalar yaptıklarını aktaran Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, bankanın 2 trilyon TL’lik aktif büyüklüğü, 1,7 trilyon TL’lik kredi hacmi olduğunu, bu kredi hacminin yüzde 75’inin kurumlara verildiğini vurguladı. Banka olarak önceliklerinin dijitalleşme, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik olduğunu belirten Baştuğ, geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik projelerine 25 milyar TL kredi sağladıklarını aktardı. Türkiye’de rüzgar santrallerinde büyük bir pazar paylarını olduğunu söyleyen Baştuğ, her 4 rüzgar santralinden birini Garanti BBVA’nın finanse ettiğini belirtti.


“2040’a kadar kömürle alakalı faaliyetlerimizi sonlandıracağız”

Baştuğ “17 yıl evvel 22 bin çalışanımızla ciddi bir seferberlik ilan ettik. 2020 yılından beri karbon nötr olduk. Bütün operasyonlarımızı karbon nötr olarak devam ettiriyoruz. Türkiye’de ilk defa kömür ve kömürle ilgili faaliyetleri artık finanse etmeyeceğimizi, bu sektörlerle ilişkimizi minimize edeceğimizi duyurduk. 2030 yılında minimize edeceğiz, 2040’a kalmadan kömürle alakalı bütün faaliyetlerimizi sonlandıracağız. 2050’de net sıfır hedefiyle uyumlu olarak Türkiye’den ilk banka olarak Birleşmiş Milletler Net Sıfır Bankacılık Birliği’ne üye olduk. Türkiye’den bu taahhüdü veren tek banka olduk ve bütün kredi süreçlerimizi buna uygun hale getirdik. Bu kapsamda 2030 ara dönem karbonsuzlaşma hedeflerimizi açıkladık. Kömürden çıkış bunların ilkiydi. 2015 yılından bu yana sürdürülebilirlik Endeksi’nde Türkiye’den olan tek bankayız. Dijital altyapımızı kullanarak bizimle çalışan 23 milyon müşterimizin karbon ayak izini hesaplayarak yol planı belirliyoruz. Bunu herkes mobil uygulamasında görebiliyor” ifadelerinde bulundu.


“İzmir’in sürdürülebilirlikte Türkiye’ye önderlik etmesi gerekiyor”

İklim kriziyle mücadelenin, finans sektörünün ve iş dünyanın birinci sorumluluğu olduğunu belirten Baştuğ, “Avrupa Birliği (AB)’nin sürdürülebilirlikle ilgili yol planını Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) olarak adlandırıyoruz. AB, 8 alt başlık adı altında dönüşüm planı açıkladı. En önemlilerinden biri Sınırda Karbon Düzenlemesi. Bu mekanizmayı AB, 1 Ekim itibariyle ölçümlemeye başlıyor. 2026 Ocak ayında bu ölçümlemelerde hareket ederek sınırda karbon uygulamasına başlayacak. Bu yüzden bizim bu kriterlere uygun olarak üretim süreçlerini gözden geçirmemiz gerekiyor. Üretim tekniklerimizde acil dönüşüm yapmamız zorunlu hale geldi. Türkiye ihracatının yüzde 40’ını Avrupa’ya yapıyor. Dünyaya bu kadar entegre bir ülkenin acil eylem planı uygulaması lazım. İzmir, ülke ihracatından yüzde 6 pay alıyor. İzmir bu konuda Türkiye’ye önderlik etmesi gereken illerden biri. Biz de bu konuda İzmir’in liderliğini pekiştirecek bir platform hazırlamak istiyoruz” diye konuştu.


“Yeşil dönüşüm sürecinde tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz”

Türk Standartları Enstitüsüyle ortak çalışma yaptıklarını açıklayan Baştuğ, “Bu iş birliğinde sera gazı emisyonlarını azaltmak isteyen firmalarımıza; sera gazı emisyonlarını ölçmelerini, bunu ileri vadede teknik olarak nasıl azaltacaklarını kendilerine gösterecek bir paket programla anlaştık. Türk Standartları Enstitüsüyle de müşterilerimize destek olacağız. Banka olarak yeşil dönüşüm sürecinde tüm imkanları seferber edip elimizden geleni müşterilerimiz için yapacağız” dedi.


garanti bbva panel

Türkiye’nin Yeşil Mutabakata hazırlık süreci tartışıldı

İhracatta Sürdürülebilir Gelecek İzmir buluşmasında açılış sonrasında gazeteci, yazar Ilgaz Gürsoy’un moderatörlüğünde Avrupa Yeşil Mutabakatına Hazırlanırken Türkiye Neler Yapmalı? konulu panel gerçekleştirildi. Panelde, Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan İklim Değişikliği Uzmanı Okan Uğurlu, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, Arkas Denizcilik Grubu Sürdürülebilirlik Direktörü Serra Tükel ile Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz katıldı. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında kurum ve şirketlerin yakın geleceklerini planlarken göz önünde bulundurmaları gerekenler hakkında önemli bilgiler paylaştılar.


Baştuğ: Devletin desteği gerekiyor

AB Yeşil Mutabakat planında yakın gelecekte ‘komşuluk sınırına karbon analizi’ gibi ciddi bir sonucu olacak uygulama ile karşı karşıya kılınacağını söyleyen Baştuğ, “Pozitif anlamda dünyayı daha sağlıklı hale getirecek ve bizleri de bu sürece itecek durum var ortada. Bu dönüşümün bir tarafı olmaz ise sıkıntılar çıkacak. Karbon analizi ile ilgili bakanlık çok daha detaylı açıklamalar yapacaktır. Ancak tedbir almazsak ülke içinde yaratacağımız bazı değerleri AB’ye el birliği ile teslim etmiş olacağız. Bu nedenle gecikmeden hazırlanmamız lazım. Biz Türk Standartları Enstitüsü ile bir paket program geliştirdik. Ticari firmalarımıza karbon emisyonunun nasıl hesaplanacağını ve bununla alakalı önlemlerle nasıl düşüneceğimizi anlatan program. Bütün firmalarımızı buna itmemiz gerekiyor. Bunun için de devletin desteği gerekiyor. Bir an evvel bütün firmaları şeffaflaşmaya itmeli. Bizde onlardan aldığımız bu datalarla normal finansman dünyamızda elimizden gelen bütün desteği vereceğiz” değerlendirmelerinde bulundu.


Baştuğ: Enerji sektöründe 100 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç var

Türkiye’de sürdürülebilirliğe negatif etkisi olan en büyük sektörün enerji olduğunu vurgulayan Baştuğ, “Arkasından çimento, tarım, gübre, alüminyum, otomotiv. Türkiye’nin 2001’de elektrik üretiminde kurulu kapasitesi 28 GW, bugün geldiğimiz yer 105 GW. Bunun yaklaşık 55 GW’ı sürdürülebilir kaynaklardan sağlanıyor. Bunların çoğu 2003-2015 arasında finanse edilen projelerden geldi. Türkiye’nin dönüşüm sağlayabilmesi için enerji sektöründe 100 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç var. Bunun 40’ı rüzgar, 60’ı güneşte olması gerekiyor. Bu yatırım Türkiye’nin önümüzde 8-10 senede dönüşümü yapması için olmazsa olmaz. Türk bankaları bunu destekleyecek güçte. Ama bunu yapabilecek sermaye gücü Türkiye’de var. Firmalar kendi ihtiyaçları için özellikle çatı GES’lerde ciddi bir yatırım sürecine girdiler. Öz tüketimle alakalı firmalar sürece girdikleri an, bireyler de dahil olduğunda 100 milyar doların üzerinde yatırım Türkiye tarafından yapılıp enerji dönüşümü sağlanabilir” ifadelerinde bulundu.


Yorgancılar: Bir firmanın atığı diğerinin ham maddesi olabiliyor

AB’nin Yeşil Mutabakat süresince birçok sorumlulukların ortaya çıktığını aktaran EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, “Bizim gibi ihracatının yüzde 40’ını AB’ye yapan ülkelerde belirlenen sektörler demir çelik, seramik ve cam oluyor. Ana üreticiler değil yan tedarikçilerinde bu sistemin içine dahil edilebilir.  AB’nin 2030 yılına kadar yaklaşık 112 kenti iklim nötr çerçevesinde destekleyeceklerini söylediler. Kentler arasında ülkemizden İstanbul ve İzmir var. Böylelikle İzmir’in farkındalığı bir kez daha ortaya çıkıyor. İzmir ihracatta 2’nci ilimiz. İzmir’in gerçek ihracat rakamı 20 milyar dolar. İzmir’de çalışan istihdamın yüzde 32’si sanayide çalışıyor. Bu Türkiye’deki en yüksek oran. İklim değişikliği elimizdeki kaynakların sonsuz olmadığını gösterdi. Birinin atıkları diğerinin ham maddesi olabiliyor. Bu nedenle bu döngünün gerçekleştirilmesi gereken bir sürecin içindeyiz. Geleceğimiz açısından Yeşil Mutabakat çerçevesinde üreticiler ve yan tedarikçiler bu işe sahip çıkması gerekiyor” dedi.


Yorgancılar: Dövize bağlı üretim yapan ülke konumundayız

Ülkenin en önemli çıkış noktasının ihracat olduğunu ancak katma değerli ihracat yapamadıklarını aktaran Yorgancılar, “100 dolarlık malın 70 doları ham madde olarak ithalata bağlı. Kalan 30 dolarını ise yurt içinden temin ediyoruz. Toplam olarak ülkemize yüzde 9’luk dolar kalıyor. Dövize bağlı üretim yapan ülke konumundayız. En büyük para enerjiye gidiyor. Dört güneş enerji santralinin birini finanse ettiklerini söylüyorlar. Özellikle batıda olan bütün evlere güneş enerjisinin teşvik edilmesi ve yaptırılmasıyla yaklaşık 55-60 milyar dolara yakın harcadığımız enerji masraflarımızı ödemezsek, rahat bir şekilde önümüzü görebilecek bir ekonomik sürecin içinde oluruz. Enerji ülkemizin en önemli gelecek noktasından bir tanesi” ifadesine yer verdi.


Yorgancılar: Uzak Doğu ile rekabet edebilecek imkanımız var

Türkiye’de sürdürülebilirliğe negatif etkisi olan en büyük sektörün enerji olduğunu vurgulayan Baştuğ, “Arkasından çimento, tarım, gübre, alüminyum, otomotiv. Türkiye’nin 2001’de elektrik üretiminde kurulu kapasitesi 28 GW, bugün geldiğimiz yer 105 GW. Bunun yaklaşık 55 GW’ı sürdürülebilir kaynaklardan sağlanıyor. Bunların çoğu 2003-2015 arasında finanse edilen projelerden geldi. Türkiye’nin dönüşüm sağlayabilmesi için enerji sektöründe 100 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç var. Bunun 40’ı rüzgar, 60’ı güneşte olması gerekiyor. Bu yatırım Türkiye’nin önümüzde 8-10 senede dönüşümü yapması için olmazsa olmaz. Türk bankaları bunu destekleyecek güçte. Ama bunu yapabilecek sermaye gücü Türkiye’de var. Firmalar kendi ihtiyaçları için özellikle çatı GES’lerde ciddi bir yatırım sürecine girdiler. Öz tüketimle alakalı firmalar sürece girdikleri an, bireyler de dahil olduğunda 100 milyar doların üzerinde yatırım Türkiye tarafından yapılıp enerji dönüşümü sağlanabilir” ifadelerinde bulundu.


Yorgancılar: Uzak Doğu ile rekabet edebilecek imkanımız var

Sürdürülebilirlikte öncelikli olarak kar ve üretimin önemli olduğunu söyleyen Yorgancılar, “Sanayici üretim yaptığı takdirde ihracat yapabilir. Üretim yapabilmek için sürdürülebilir istihdam lazım. Bunun için ihtiyacımız olan meslek liselerinden mezun olmuş, sistemin içine girebilecek bir eğitim alan personele ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan eğitim 4.0, bunu gerçekleştirmemiz lazım. Her Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)’lerin olduğu yere meslek lisesi yapılarak, iş kollarına uygun eleman yetiştirmek geleceğimiz açısından son derece önemli. Üretim, istihdam önemli. Bir de karşımıza dijitalleşme ve bununla birlikte de yeşil dönüşüm çıktı.  Burada iyi analiz yapabilmek için veri almamız lazım. Doğru veriyi alabilmek içinde dijitalleşmek lazım” sözlerine yer verdi.

Rekabetçi üstünlüğü kaliteyle sağlanabileceğini belirten Yorgancılar, “Başarı fark yaratmaktır. En doğru bakış açısıyla başarının tarifi fark yaratmaktır. Aynı işi iki kişi yaptığında dahi daha faklı ve doğru sonuçlandırabilen üstünlük ile kazanıyor. Bizim hala Uzak Doğu ile rekabet edebilecek imkanımız var. Ancak bazı desteklenmesi gereken sektörlerimiz mevcut. Hükümet desteği ile yapılacak yatırımlar var. Bunlardan biri Petkim’in yaptığı plastik ürünler. 6-7 sene önce İzmir’e 5 milyar dolara yakın yatırım yapıldı. Ancak ülkemizin yüzde 10’nu kapsıyor. Dünyanın en büyük demir çelik üreticiyiz aynı zamanda en büyük hurda ithalatçısıyız. Bu hurda demir çelik haline gelirken kullanılan enerji dışardan. İthalat ağırlıklı üretim yapan konumuna geldik. Bu açıdan enerji ve cevher üretimi önemli. Bunu da yapacak olan kamu özel sektör işbirliği” diye konuştu.


serra tükel ARKAS

Tükel: Coğrafyamızda yeşil yakıtların tedariki yok

Arkas’ın sürdürülebilirlik sürecini değerlendiren Arkas Denizcilik Grubu Sürdürülebilirlik Direktörü Serra Tükel, “2019’da AB Yeşil Mutabakatı duyurulduktan sonra Ticaret Bakanlığı 2021’de Eylem Planı yayımladı. Biz de 2021 Aralık’ta AB Yeşil Mutabakat Komitesi oluşturduk. Denizcilik grubunda 2013 senesinden beri düzenli olarak emisyonlarımızı raporluyoruz, iyileştirmeler de sağladık. Fakat denizlerde yaptığımız iyileştirmelerin yeterli olmadığının farkındayız. İyileştirmeleri denizde sağlasak da karada iyileştirme yapmanın önemli olduğunun bilincindeyiz. Dünyada taşınan malların yüzde 90’ı deniz yoluyla taşınıyor. Toplam emisyonların yüzde 3’üne katkıda bulunuyoruz. Toplam taşımacılığın katkısı yüzde 25, bunun çok büyük bölümü kara yolundan. En önemli stratejimiz; ortak projeler geliştirerek karayla liman bağlantısında iyileştirmeler, emisyonda azaltma sağlamak ve uzun vadeli net sıfır yeşil koridorlarda inovatif çözümler üretmek” ifadelerinde bulundu.
Tükel, “Deniz tarafındaki en büyük kısıt yeşil yakıtlar. Coğrafyamızda bu yakıtların tedariki yok. Gemi yatırımı dediğiniz zaman 25 sene sonrasını öngörüyor olmanız gerekiyor. Gemi yatırımlarında 25 sene sonra kullanabileceğimiz teknolojiyi öngörüyor olmamız gerekiyor. Yakıt teknolojilerini ve tedarikini beklerken kendi içimizde altyapısal iyileştirmeleri yapmaya odaklandık” dedi.


Tükel: 2023 sonu itibariyle E Sınıfı’na düşecek gemimiz yok

Pandemi sürecinde limanlarda verimliliğin düştüğünü söyleyen Tükel, “Pandemi öncesinde emisyonlarımızı yüzde 26’ya kadar iyileştirmişken bu oran maalesef yüzde 21’lere kadar geriledi. Kullandığımız bütün programlar, rota optimizasyonları, kirliliği önleyici boyalar, piyasada var olan neredeyse tüm teknolojileri operasyonel ve teknik anlamda gemilerimizde kullanıyoruz. 2023 sonu itibariyle E Sınıfı’na düşecek herhangi bir gemimiz yok. Bu iyileştirmelerde 2024’e kadar olmayacağını öngörüyoruz. Fakat en önemli kriter yeşil yakıtların devreye girmesi ve limanların demir yolu bağlantılarının kurulması” değerlendirmelerinde bulundu.


Tükel: Tedarik zinciri ve taşıma firmaları üzerinde baskı söz konusu

Tükel, “Tedarik zinciri ve taşıma firmaları üzerinde baskı söz konusu. Dünyada global konteyner kapasitesinin artışıyla birlikte navlunlarda aşağı yönlü hareket başladı.
Yeşil yakıta dönüş, daha çevreci bir taşımacılık için hız kesmek, yüksek maliyetli yakıta dönmek söz konusu. Bu da çok ciddi bir mali yük ortaya çıkarıyor taşıma firmaları için. Yükleyiciler ne kadar bu farkı ödemek isteyecek, bunun üzerine üretim yapan firmalar için başka ağır yükler de söz konusu. Lojistik maliyetinde daha fazla maliyet devreye girdiğinde ciddi bir sıkıntıya girebiliriz. Burada üretimin durmaması ve ihracatçının iş yapabiliyor olması lazım” dedi.


Uğurlu: İklim Kanunu çok yakında mecliste oylanacak

Yıllar geçtikçe çevre kaynaklı risklerin ön planda yer aldığını aktaran Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan İklim Değişikliği Uzmanı Okan Uğurlu, gündem, politikalar ve çözümlerin geçmişe göre farklılaştığını belirterek, “Bu risklerle mücadele, risklere bulduğumuz çözümler açısından finans ekonomi hatta küresel ticaret pek çok şey riskler bağlamında şekilleniyor. Çözümler de yenilikçi ve yeşil dönüşüm de kendi sorunlarını barındırıyor, bunların gündeme gelmesi söz konusu olabilir” dedi.

İklim Kanunu’nu değerlendiren Uğurlu, “Yaklaşık 1,5 yıldır meclisin çalışmalarına altlık oluşturması bakımından görüş alışverişleri yapılıyor. Yaşayan bir süreç, taslak değişiyor. İklim Kanunu son aşamada, çok yakın zamanda mecliste oylanacak” diye konuştu.


Prof. Dr. Kurnaz: İklim krizinin farkında değiliz

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim krizine karşı iş yapma şekillerinin azıcık değil, toptan değiştirmek gerektiğini söyleyerek, “Önümüzde korkunç bir kriz var, hepimizin korkunç değişiklikler yapması gerekiyor. Çünkü güldür güldür geliyor, altından kalkamayacağız. Ama maalesef farkında değiliz” dedi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM