Perşembe, Aralık 26, 2024

Türkiye’deki su havzaları alarm veriyor

kuruyan su havzaları

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu’na’ göre, 81 ilin 33’ünde birinci, 33’ünde ikinci, 9’unda ise üçüncü öncelikli çevre sorunu olarak belirtilen su kirliliği, toplam 75 ilde önemli bir çevre sorunu olarak belirlendi. 2022 yılının verileri üzerinden hazırlanan raporu değerlendiren Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız,  “Su kirliliğinin birincil sorun olduğu illerin başında ise Meriç- Ergene, Marmara, Susurluk, Gediz, Kızılırmak-Yeşilırmak, Doğu Karadeniz, Çoruh ve Van Gölü Havzaları olarak verildi. Raporda, tüm havzalarımızın yarısının su kalitesinin yeterli olmadığı, bu havzaları besleyen suların aynı zamanda ülkemizin en büyük tarımsal üretimini beslemek açısından da kritik anlamda önemli olduğu saptandı” ifadelerini kullandı.


“Evsel atık sular, yerüstü sularını %86 kirletiyor”

Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Raporu’nun 2019 verilerini hatırlatan Yıldız, “En son 2019 yılı verileriyle 2020 yılında yayınlanmış olan Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Raporu ile 2022 yılı verileriyle yayınlanmış olan raporda, su kirliliğinin birinci öncelik olarak seçildiği il   sayısında artış olduğu görüldü. 2019 yılı verilerinde Su Kirliliği 27 ilde birinci öncelik iken 2022 yılında bu oran, 33 ile yükseldi” dedi.

İlgili çalışmada, 66 adet il müdürlüğünce hazırlanan 425 adet yerüstü suyu veya izleme noktası için muhtemel kirlenme nedenlerinin işaretlendiğine değinen Yıldız, “Yerüstü sularını kirleten başlıca etkenler, oransal açıdan evsel atık sular yüzde 86, zirai ilaç-gübre kullanımı yüzde 55, evsel katı atıklar yüzde 41 ve sanayi atık suları yüzde 33 şeklinde dağılıyor. Yeraltı sularının kirleten temel etkenler ise sırasıyla zirai ilaç-gübre kullanımı, evsel atık sular, hayvan yetiştiriciliği ve sanayi atık suları olarak belirlenmiş” sözlerine yer verdi.


“Su kaynaklarımız pestisitlerle kirleniyor”

Su kirliliğini oluşturan temel unsurları açıklayan Yıldız, Türkiye’deki sanayileşme, çarpık kentleşme, hızlı nüfus artışı, aşırı kimyasal gübre kullanımı ve zirai mücadele ilaçlarının olumsuz etkilerine dikkat çekti.

Sanayi kuruluşlarının arıtmadan doğal alıcı ortama bıraktığı sıvı atıkların su, toprak ve bitki örtüsünün üzerinde kirlenmeye neden olduğunu kaydeden Yıldız, “Zirai mücadele için kullanılan ilaçlamalarda, havadaki ilaç zerrelerinin rüzgarla sulara taşınması veya pestid üretimi yapan fabrika atıklarının durgun ya da akarsulara boşaltılması sonucunda, su kaynaklarımız pestisitlerle kirleniyor. Diğer yandan, kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zaman içinde sularımızı kirletip, toprağı çoraklaştırıyor. Akarsuların debisi azaldıkça akarsuya verilen kirleticilerin seyreltilmesi ile taşıma kapasitesi düşer ve daha yoğun bir kirlilik etkisi ortaya çıkar” diye konuştu.


“Dördüncü sınıf sular, arıtmayla iyileştirilebilir”

Su kalitesini belirleyen dereceleri anlatan Yıldız, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre kıtaiçi yüzeysel su kategorisinde, akarsuların kirlilik açısından 4 ana sınıfa ayrıldığını kaydetti. Birinci sınıf suların yüksek kaliteli olduğunu belirten Yıldız, “ İkinci sınıf az kirlenmiş, üçüncü sınıf kirli, dördüncü sınıf ise çok kirlenmiş su olarak tanımlanıyor. İkinci sınıf sular ancak ileri ve uygun bir arıtma ile içme suyu olarak kullanılabilir. Ayrıca rekreasyonel maksatlar için kullanabilir nitelikte olan bu sular, sulama suyu kalite kriterlerini sağlama şartıyla kullanılabilir.  Üçüncü sınıf sular ise gıda, tekstil gibi nitelikli su gerektiren tesisler hariç, uygun bir arıtmadan sonra su ürünleri yetiştiriciliğinde ve sanayi suyu olarak kullanılabilir. Çok düşük kaliteli olan dördüncü sınıf sulardan da arıtmayla yapılıp iyileştirilebilir” ifadelerini kullandı.


Suları kirleten iki kaynak: Noktasal ve yayılı kaynaklar

Su kaynaklarını kirleten kaynakların noktasal ve yayılı kaynaklar olduğunu ifade eden Yıldız, “Noktasal kaynaklar, su kaynağına kirleticinin nereden verildiğinin bilindiği ve kontrolünün mümkün olduğu kaynaklar. Evsel ve endüstriyel deşarjlar, noktasal kirlilik kaynakları. Yayılı kaynaklar ise tarımsal kaynaklı sular, yüzeysel akışla gelen yağmur suları, sızıntı suları vb. su ortamına kirleticinin nereden geldiğinin belli olmadığı, kontrolü çok zor olan kirlilik kaynakları. Arıtılmadan alıcı ortamlara deşarj edilen evsel ve sanayi kaynaklı atık sular entegre çözümlerle kontrol altına alınmalı ve uygun arıtma teknolojileri kullanılarak çevreye zararsız hale getirilmeli” cümlelerini kullandı.


“Atık su altyapı sorunlarının önüne geçilmeli”

Suların kalitesini artırmak için yapılması gerekenleri sıralayan Yıldız, ilçe belediyelerinde daha yaygın olan atık su altyapı sorunlarının önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizdi. Farkındalığın önemine değinen Yıldız, “ Zirai faaliyetlerde kullanılan ilaç ve gübrelerin doğru zaman ve miktarda kullanılması sağlanmalı, kullanılmış tarımsal ilaç ambalajlarının uygun bertarafı sağlanarak doğaya yayılması önlenmeli, tarımda uygun sulama teknikleri kullanılarak ilaç ve gübrelerin drenaj sularıyla su kaynaklarımıza bulaşma riskinin önüne geçilmeli. Ülkemizde hayvancılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı yerlerde hayvan dışkılarının biriktirildiği yerlerin zeminin sızdırmazlığının sağlanması ve değerli olan bu ürünün kısa zamanda ekonomiye kazandırılması gerekli” diye konuştu.


Gediz Havzası için 17 ayrı noktadan denetim

Gediz Havzası’nı kirlilikten kurtarmak için 2015 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘Gediz Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı’ hazırlandığını vurgulayan Yıldız, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı; Kütahya, Uşak, Manisa ve İzmir’i kapsayan Gediz Havzası’nı kurtarmak için 8’i Manisa’dan olmak üzere 17 ayrı noktadan yılda 4 defa numune alarak su kalitesi ölçümleri ve denetimler yapıyor. Eylem planında kısa, orta ve uzun vadede ulaşılması öngörülen hedefler çerçevesinde çevresel altyapı yatırımlarının ivedilikle tamamlanmasına yönelik planlamalar yer alıyor. Atık su arıtma tesisleri ile katı atık bertaraf tesislerine ilişkin yatırımlar tamamlandığında su kalitesinin dördüncü sınıftan üçüncü sınıfa yükseleceği düşünülüyor” ifadelerinde bulundu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM