Cumartesi, Temmuz 27, 2024

“Şehir sellerine karşı, kentlerimizi daha dirençli hale getirmeliyiz”

dide özdikmen

Türkiye’de aşırı yağışla beraber sel ve su baskınları artış göstermeye başladı. Ülke genelinde kısa vadeli ancak yoğun gelen yağış miktarı sellere neden olmakta ve şehirlerde ciddi hasar yaratmaya başlamaktadır. ALTER Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik Yönetici Ortağı Dide Özdikmen, su yönetiminin daha iyi yapılmasının, taşkın olaylarını engellemese de, hasar riskini azaltarak vereceği zararın minimuma indirgenmesi konusunda oldukça etkili olduğunu söyledi. Özdikmen, “Şehir selleri riskinin sürdürülebilir biçimde yönetilmesi giderek daha zorlaşıyor. Kentlerimizi iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ve şehir sellerine karşı daha dirençli hale getirmeliyiz” dedi.


“Taşkını önleme ve yönetme çalışmalarının önemi, son taşkınlarla anlaşılmıştır”

Taşkın risklerinin azaltılmasının önemini vurgulayan Özdikmen, “Alt yapı yatırımları, imar çalışmaları, şehirleşme, yeni sanayi alanları, ulaşım hizmetleri ve benzeri konularda, taşkın risklerinin önceden belirlenmesinin, taşkını önleme ve yönetme çalışmaları yapılmasının önemi, son yaşanan şehir taşkınları ile bir kez daha anlaşılmıştır. Bu insanlık için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Devlet Su İşleri ve Su Yönetimi tarafından Master Planlar, Türkiye İklim Değişikliği Eylem Planı, Ulusal Su Planı, Havza Yönetim Planı, Havza Koruma Planı, Su Tahsis Planı, Kuraklık Eylem Planı, Havza Taşkın Eylem Planı, Taşkın koruma projeler gibi taşkın yönetimi ile ilgili birçok plan hazırlandı. İklim Kanunu ve Su Kanunu gibi yasa taslaklarının da yasalaşacağını ve böylece iklim değişikliğinin ortaya çıkaracağı riskleri azaltabileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.


“Önceden koordine edilmesi takdirinde taşkın zararları minimize edilebilir”

Yaşanan taşkınların insan ekonomisini, çevresel ve sosyo-kültürel zararlara da yol açtığını ifade eden Özdikmen, “Taşkın riskleri değerlendirilirken, yol açabileceği tüm zararlar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kapsamda, taşkın bilgi sistemi, taşkın havzası veri tabanı ve memba-mansap ilişkisi göz önüne alınarak, yapısal ve yapısal olmayan tüm önlemler birlikte değerlendirilerek çalışmaların planlanması gerekmektedir.  İyi koordine olmuş paydaşlarla taşkın öncesi, taşkın sırası ve taşkın sonrası işler daha iyi yönetilebilir ve taşkın zararları minimize edilebilir. Taşkınların insan sağlığı, çevre, kültürel miras, sosyal ve ekonomik faaliyet üzerindeki olumsuz etkilerinin birlikte dikkate alınarak azaltılması, taşkın yönetiminde kurumsal yetki ve sorumluluklar esas alınarak kuruluşların taşkın öncesi, taşkın esnası ve taşkın sonrasında koordineli bir şekilde birlikte çalışmasının sağlanması ve kamuoyunun bu konuda bilinç düzeyinin arttırılması gerekmektedir. Ayrıca finansal kaynakların daha verimli ve etkin kullanımının sağlanması ve taşkın yönetiminde sorumlu ve ilgili kurum ve kuruluşların net olarak belirlenmesi de faydalı olacaktır” ifadesinde bulundu.


“Yağmur suyu toplama sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir”

Özdikmen, ayrıca taşkın tesislerini konusunda, “Taşkın tesisleri, alt yapı tesisleri ve demiryolu hatlarındaki köprü, menfez, yarma, tünel gibi sanat yapılarının modern algılama sistemleri ile takibi zaruret haline gelmiştir. Şehir selleri riskinin sürdürülebilir biçimde yönetilmesi giderek daha zorlaşıyor. Kentlerimizi iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ve şehir sellerine karşı daha dirençli hale getirmeliyiz. Ayrıca kent hidrolojisi hesaplarının, değişen yeni koşullar dikkate alınarak güncellenmesi ve bazı riskli bölgelerdeki atıksu ve yağmur suyu toplama sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Yağmur suyu hatlarının, atıksu şebekelerinden ayrı yapılması ve işletilmesi konusunda yerel mevzuattaki belirsizliklerin de hızla giderilmesi gerekmektedir. Kentlerimizde doğa tabanlı ekolojik çözümler kapsamında yağmur sularının toplanarak yeraltına süzülebileceği geniş yeşil alanlar planlanmalıdır” dedi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM