Cuma, Eylül 20, 2024

Yaşama direnci yoksulluk ve acımasızlık…

İlkeli duruş sergilemek herkese özgü bir yaklaşım değil. Adaletin herkes için geçerli olmasına inanmak ve bunun için mücadele etmek gerekiyor. “Berlin’de hakimler var” sözünü anımsayalım.

Alman Kralı II. Frederick’in 1750 de saray yaptırmak için beğendiği alanda bir yel değirmeni vardır. Sahibi satmaz istemez. Baskılar karşısında şöyle der: “Alamazsınız. Berlin’de hakimler var”

Kral düşünür, yel değirmeni yerinde kalsın der ve ekler: “Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz. ”

Peki adalet var mı? Binlerce yıldır iktidar olmak veya onu korumak uğruna başkasına olmadık eziyeti yapanlar için adaletten söz edilebilir mi?

Örneğin, engizisyon. Katoliklik dışındaki inanç sahiplerinin Hristiyanlaştırılması için onlara baskı yapmak amacıyla engizisyon mahkemeleri kurdu. İlk Engizisyon Mahkemesi 1231 yılında Papa IX. Gregorius tarafından kuruldu. Mahkeme kararları ile on binlerce kişiye özellikle Yahudilere işkence yapıldı ve bir kısmı yakıldı. İspanya Engizisyon Mahkemesi 1834’e kadar karar almayı sürdürdü.

spanya kralı Ferdinand 31 Mart 1492’deki El Hamra Kararnamesi ile Yahudileri ülkesinden sürdü. Değişik ülkelere göçenler, okyanusta gemisini terk edip göçmenleri kendi kaderine bırakan kaptanlar ve daha birçok dram. Sultan II. Beyazıt bir filo göndererek gelen binlerce Yahudi’yi imparatorluğun birçok bölgesine yerleştirdi.

Birçok kaynakta Yahudilerin bir kısmının varlıklı olduğu ifade edilse de gezdiğimiz İspanya ve İtalya’da birçok kentte, limana yakın çok dar sokaklı mahallelerde yoksulluk içinde yaşadıkları rehberler tarafında turistlere gösteriliyor ve anlatılıyor.
Uzun sözün kısası 1948’de bir ülkeye sahip oldular.

Öte yandan Filistinliler de Arap yarımadasında yoksulluk içinde yaşadı. İngilizlerle bir olup Osmanlıyı ve Atatürk’ü arkadan vurdu, suikast düzenledi. Ermeni terörünü ve PKK örgütünü destekledi.

Bütün bu olanlara karşın, Türkiye Cumhuriyeti ezilen ulusların yanında olmaya devam ediyor. Hamas ve Netanyahu arasındaki çatışmaya indirgenmiş gibi gözükmesine karşın, ölen kişiler Filistinliler ve İsrailliler.

Konuyu Müslüman Yahudi düzeyinden insan düzeyine indirgediğimiz zaman, ölenlerin hepsinin bir yaşamının olduğunu algılayabiliriz. Anneler, babalar, çocuklar, bebekler. Durum bununla da sınırlı değil, ölenlerin yanında ömür boyu sakat yani bakımlı durumunda kalan onbinlerce insan var.

İlkeli duruş tüm insanlar için adalet istemek demek. Eline güç devşirdiği zaman karşısındakini yok etmeye çalışmak demek değil.

Eskiden savaşın da bir hukuku vardı. Bilmeyenler binlerce kişiyi katleden Yunan Ordusunun Generali Nikolaos Trikupis’in esir düştüğü zaman ona kılıcını iade eden ve yere serilen Yunan bayrağını kaldırtan Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlasın.

Geçmişi geride bırakıp, geleceğin kardeşliği ve birlikte barış içinde yaşama ilkesinden vazgeçmeyelim.

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar