Perşembe, Eylül 19, 2024

Tenakuz

20.asır ikinci yarısında soğuk savaş döneminde Atlantik aşırı görüşlerden esinlenen iktisadi öğretilerde iktisadi faaliyetlerin özel teşebbüsler tarafından kaynakların kıt, ihtiyaçların sınırsızlığı parantezinde üretim, tüketim, hizmet gibi işlevlerin  pazar ekonomisinde değerlendirildiği piyasa düzeni örneklemeleri yer alıyordu.

  1. Büyük Savaş sonunda yıpranmış Avrupa, bölünmüş Almanya gerçeği ve savaş ertesinde tesis olunan Demirperde’nin kapalı iktisadi uygulamaları ile karşılaşırken enerji, ulaşım ve altyapı ikmali kısmen tamamlanmış, iktisadi ve ideolojik formları güncelleme açısından ‘iki cami arasında bi-namaz’ konumunda olarak o döneme girdi.

Savaş sonrasında Sovyetler coğrafyasına nüfus eden Batı’lı ticari faaliyetlerin örtülü olarak takas ve kliring anlaşmaları ile sürdürülebilirliği Varşova Paktı geç dönemlerine kadar ulaştı. Kalkınma retoriğinde gelişmekte olan ülke ekonomilerinin ideolojik mensubiyetlerine göre Batı kanadında karma ekonomi, Doğu’da kamu ekonomisi ağırlıklı konumlanmaları özelleştirme furyasına kadar devam etti.

20 asır sonlarında dağılmış Sovyetler, genişleyen AB, tüketen ABD, üreten Çin ve sıklaşan ve olağanlaşan görünen krizlere türlü vasıtalar ile daha çok maruz kalan diğerleri küreselleşme yolunda mesafe alıyorlar. Ulus devlet vizyonu ile ‘toplum’, ‘birey’ bu şekilde etkileniyor.

Öncelerinde zirai, ticari kırsal geleneksel nitelikteki toplumların, 19. asır sonrasında Batı menşeli endüstriyel, teknolojik, kentsel modern toplumlara dönüşmesi, günümüzde ise ‘bilgi toplumu’, ya da endüstri sonrası toplum formunu alması gibi yeni bir toplum tipinin oluşmakta olduğu kabul görmektedir.

Modernleşme kapitalizmin gereği olarak hayatı rasyonelleştirirken medeniyet kavramını da en ileri seviyede nesnelleştiriyor. Ancak Mecelle’nin 86. maddesinde ki ‘mazarrat menfaat mukabelesindedir’ (Bir şeyin menfaatine nail olan, onun zararına da tahammül etmelidir) düsturuna uyulabilir mi?

Üretim sisteminin zenginliğin biriktirilmesi ve bireysel yararın en üst düzeye çıkarılmasına odaklandığı toplumlarda davranışlara toplumsal sorumluluktan çok ekonomik çıkarlar yön verecektir. Sistemsel olarak bireysellik ve bencillik sosyal sınırları ve bağları zayıflatarak egoizmi güçlendirir.

Diğer taraftan toplumlarda sapmaların kaynağı olarak belirli sınıflar, guruplar çok az kaynağa ulaşabilmeleri nedeniyle varlıklarını sürdürebilmek için suça ve sapmaya zorlanırlar.Oysa kabul edilebilir medeni makbul insan; normlarla barışık, vergisini veren, askerlik hizmetini yapan, okuyan, meslek sahibi, işgücü ile destekleyen ‘uyumlu’ bir varlık olmalıdır. 

Böyle bir tenakuz tablosu ortada iken birey, devlet, finans üçlüsünün medenileşme yolunda katedilen mesafede ilham alınan doğa ile etkileşimleri ve kendi aralarındaki ticari alışverişlerin sonucu ortaya çıkmakta olan nimetler kadar külfetlerin de ilgili yükümlüler tarafından mahkemeyi kübra’ya kalmadan karşılanmasıdır.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar