29.10.1923 tarihinde kurulduğundan bu güne gelinen noktada 100 yılını idrak eden Cumhuriyet bu süreç içerisinde acısı tatlısıyla yaşananları köklü bir devletin ihtiva etmesi gereken unsurları, ilkeleri, değerleri, ulusu, münasebetlerin dirayetli temelinde yoluna devam kararlılığını sürdürüyor.
Unutulmaması gereken önemli bir noktanın 619 yıl hüküm sürmüş Devlet-i Aliye’nin ‘asluhu ve nesluhu’ niceliklerinin Kuva-yı Milliye sınırları çerçevesinde, Cumhuriyet idaresinde ise yeni nitelikleriyle teşkili ve tanzimi olduğudur. Kuruluş dönemi olsun sonraki dönemler olsun bir devletin ulusu ile bütünleşmiş hali sadece menkibevi, ideolojik, teopolitik,hatta iktisadi motivasyonlardan ari, kendi tabiatına uygun örnek bir devlet geleceğine yönelik idari atıflardır.
Gazi Mustafa Kemal’in ‘Gençliğe Hitabesi’nde geçen ‘dahili ve harici bedhahlar’ ile mücadelenin vazgeçilmez en önemli ögesinin, devletin Cumhuriyet ilkelerine ulusu ile birlikte sahip çıkma ülküsüdür. Muhtelif dönemlerde yaşanmış bulunan pek çok badireler her seferinde Cumhuriyet temelinde tesis olunan, ona sahip çıkan ulus tahkimatında engellenmiştir.
Kendini korumakla, soyutlamak arasındaki bu önemli farkı son yüz yılda yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti diğer ulus devletlerden ayrılan tüm seçkin hususiyetlerinin giderek artan ulus-birey farkındalığı, sahip olduğu etkileşim ve yönlendirici kabiliyetini her surette ortaya koymakta zorlanmayacaktır.
Keza 100 senenin serencamında cihanşümul açıdan ‘bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessillerinin’ menfaatleri mucibince dünyayı kodlamak için kullanmış oldukları gerçeğini ıskalamak tam da Türkiye’nin görmezden gelemeyeceği hakikatlerdir. Zira orijinal müstemlekeciliğin 20.asırda tasfiye edilerek siyasal bağımsızlıklarına kavuşmuş ulusların ortaya çıkması, bunu kurtuluş olarak görenlerin aslında gerçekleşen şeyin dünyanın Batı standartlarında dizaynı olduğunu sezememektir.
Emperyalizm denilen yeni müstemlekecilik, bütün hesapları boşa çıkarırcasına ekonomik olarak kurulan mevcut dünyanın pek de değil hiç de adalet idealiyle bağdaşmayacağıdır. Nitekim küreselleşme olgusunun kuluçka döneminde dünya kamuoyunun şahit olduğu sürdürülemez olan fakat süregelen krizler, gidişatın insanlığın hayrına olmadığını gösteren açık işaretlerdir.
Mevcut durumun farkında olacak toplumlar, bireyler, kurumlar, devletlerin güven veren bir forum teşkilinde insanlık ortak paydasında samimi konumlarını tespit ederek uygarlık meşalesini mahut ipotek boyunduruğu ve mağduriyetinden kurtarmaları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu vesile ile ülkemiz için canlarını veren tüm şehitlerimize, gazilerimize minnet ve dualarımız, Atatürk ve silah arkadaşları, vatana, millete hizmeti geçen, Kurtuluş Savaşını veren Türk Milletinin bir ferdi olmak onurunu yaşayanların 100. Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.