Çarşamba, Ekim 16, 2024

Organ bağışı hayat kurtarıyor!

organ bağışı

Kişinin hayatta iken, kendi iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına olanak tanıyan organ bağışı hayati önem taşıyor. Organ bağışı, tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar için son çare olarak görülüyor. Bu kapsamda, Türkiye’de her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında ‘Organ ve Doku Bağışı Haftası’ kutlanıyor.

Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre, Türkiye’de organ ve kornea nakli sayılarında kaydedilen artış, umut verici bir tablo çiziyor. Bakanlık, organ bağışı konusunda toplumsal farkındalığın her geçen gün arttığını ve bu sayede daha fazla hastanın tedavi şansı bulduğunu belirti. 2002 yılından 2023 Kasım ayına kadar Türkiye’de gerçekleştirilen toplam organ nakli sayısı 74 bin 704 oldu. Bu nakillerin; 52 bin 258’ini böbrek, 20 bin 671’ini karaciğer, bin 210’unu kalp, 320’sini akciğer, 198’ini pankreas ve 47’sini ince bağırsak nakilleri oluşturmaktadır. 2010 yılından 2023 Kasım’a kadar kornea nakilleri ise 37 bin 666 vakaya ulaştı.


Birçok hastalık için son çare; organ bağışı

Organ bağışının hayati önem taşıdığını vurgulayan Sağlık Bakanlığı, 18 yaşını doldurmuş ve akli dengesi yerinde olan her bireyin organ bağışında bulunabileceğini hatırlatıyor. Canlı vericilerin karaciğer ve böbrek bağışı yapabildiği ülkemizde, bağışçılar, resmi veya yazılı vasiyetname düzenleyerek ya da yetkilendirilmiş birimlerden organ bağış kartı alarak bağışta bulunabiliyorlar. Türkiye Organ ve Doku Bağış Bilgi Sistemi (TODBS) üzerinden kayıt altına alınan bağışlar, E-Devlet entegrasyonu sayesinde vatandaşlar tarafından kolaylıkla görüntülenebiliyor. Ayrıca, hayattayken organ bağışında bulunmamış kişilerin vefatı halinde, ailelerinin rızası ile organları alınabiliyor. Organ nakli, birçok hastalık için son çare olarak görülüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1980 tarihli açıklamasında organ naklinin caiz olduğu belirtiliyor.

Organ bağışı ve nakil sayıları her geçen yıl artış gösterirken, beyin ölümü gerçekleşen hastaların ailelerinin onay oranlarında da yükseliş dikkat çekiyor. Organ bağışının önemi ve nakil sayılarındaki artış, Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişmelerini ve toplumsal bilincin yükselişini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı, organ bağışının hayat kurtardığını ve herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyor.


Yürürlüğe giren kanunla çalışmalar hız kazandı

Türkiye’de ilk böbrek nakli 1968’de, ilk kalp nakli 1969’da gerçekleştirildi ve ilk başarılı canlı vericili böbrek nakli 1975’te yapıldı. Organ Nakli Kanunu’nun 1979 yılında yürürlüğe girmesi ile bu alandaki çalışmalar daha da hız kazandı. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2023 Kasım ayı itibarıyla, böbrek nakli bekleyen hasta sayısı 24 bin 449, karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2 bin 600, kalp nakli bekleyen hasta sayısı bin 422, akciğer nakli bekleyen hasta sayısı 204, pankreas nakli bekleyen hasta sayısı 277 ve kornea nakli bekleyen hasta sayısı 4 bin 119 oldu.


“28 bin kişi organ bekliyor”

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alp Gürkan organ bağışı hakkında tüm merak edilenleri anlattı. Özellikle böbrek naklinin önemine değinen Prof. Dr. Gürkan, “Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde 70 bin diyaliz hastası olmasına karşın, 28 bin civarında organ bekleyen var. Kalp ve karaciğer bekleyen hasta sayısı da 2 bin 500 kadar. Özellikle böbrek nakli bekleyen hastalar için ben bu rakamın gerçekte daha fazla olduğuna inanıyorum. Böbrek nakline uygun olup da organ nakline ulaşamayan veya çıkmaz diye uğraşmak istemeyen bazı hastaların olduğunu düşünüyorum. Batı ülkelerinin tersine, ülkemizde böbrek nakillerinin yüzde 80’i canlı vericilerden, yüzde 20’u beyin ölümü sonrası bağışlanan organlardan yapılıyor. 2022 yılında 3bin 345’i canlı vericili olmak üzere 3 bin 621 böbrek, bin 479’u canlı vericili olmak üzere bin 610 karaciğer nakli yapıldı.  Yapılan diğer solid organ nakilleriyle bu sayı 5 bin 269’a ancak ulaşıyor” dedi.


Bağışlarda aile sevgisi ön plana çıkıyor

Aile bağlarının kuvvetli olduğu ülkemizde sevdikleri insanların yaşam şartlarını gören yakınlarının yakınları için organ bağışına başvurduğunu belirten Prof. Dr. Gürkan, “Her ne kadar tek böbrekle kalmanın verici için hiçbir sakıncası olmasa da bu işlem gerek psikolojik gerekse de fizyolojik olarak büyük bir fedakârlık gerektiriyor. Verici ameliyatı da vericiye hiçbir zararımız olmaması ilkesine bağlı olarak, biz cerrahlar için de oldukça stresli bir ameliyat. Hâlbuki beyin ölümü gelişen insanlarda, onlara çok saygılı davranmamıza, çok özenli ameliyat yapmamıza karşın bir zarar vermemiz söz konusu değil. Zaten toprak altında çürüyecek organları çıkartmak ve onlarla en az 5 kişiye yeniden hayat vermek canlı vericili ameliyatlardan çok daha az stresli oluyor” diye konuştu.


“Her yıl 7-8 bin insan hayatını kaybediyor”

Türkiye’de yılda yaklaşık 5 binin biraz üzerinde organ nakli ameliyatı yapıldığını belirten Prof. Dr. Gürkan, “Organ bulamadıkları için ölen insanları düşündükçe organ bağışının önemi daha iyi anlaşılıyor. Ülkemizde organ bulamadığı için her yıl 7-8 bin insanımız hayatını kaybediyor. Ancak, beyin ölümü sonrası bağışlanan organlarla yapılan nakillerin sayısı oldukça düşük. Son yıllarda bu sayıda artma olmasına karşın, hala batı ülkelerinin çok gerisindeyiz. Organ bağışında Avrupa Birliği Ülkeleri ortalaması milyon nüfus başına 25 iken ülkemizde bu sayı Sağlık Bakanlığı’nın son yıllarda yaptığı çabalar sonucu maalesef ancak 4,5’e yükseldi. Esas olarak Sağlık Bakanlığı’ndan hekimlere, medya kuruluşlarından insanımıza kadar bu rakamı yükseltmek için çaba göstermemiz gerekiyor” ifadelerinde bulundu.


“Hekimler tanı koymakta zorlanıyor”

Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 40 bin civarında yoğun bakım yatağı olduğunu aktaran Prof. Dr. Gürkan şunları söyledi: “Batı ülkeleri standartlarına göre yoğun bakım yatağı başına yılda 1 beyin ölümü bildirimi olması gerekir. Maalesef 2022 yılında ancak 1711 beyin ölümü bildirimi olmuştur. Akla bu kadar az olmasının nedeni olarak beyin ölümü tanısı konamaması geliyor. Halkımızın ön yargılarının aksine bir hastada beyin ölümü halinin oluşabilmesi için o kişiye yoğun bakımda kötü bakılması değil, aksine onu yaşatmak amacıyla çok iyi bakılması gerekiyor. Aksi takdirde o hastayı başka organ yetmezlikleri nedeniyle erkenden kaybetmek mümkün. Kanımca bu olasılık çok fazla değil. Artık yoğun bakımlarımız daha donanımlı, yoğun bakım hekimlerimiz daha bilgili. Esas neden, beyin ölümü tanısı konamaması, tanı koymadaki tereddütler ve korkular. Özellikle ülkemizin doğu ve kırsal bölgelerinde hasta yakınlarından ürken hekimler tanı koymakta zorlanıyor.”


“Organ bağışı birçok etmene bağlı karmaşık bir süreç”

En önemli ve en kolay çözülebilecek basamağın aile onayının alınması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gürkan, “Her ne kadar bu konudaki engellerin dinsel nedenler ve toplumdaki ön yargılardan kaynaklandığı söylense de esas neden insanların hayatta iken aile içinde bu konuların konuşulmaması ve bir kararın ifade edilmemesi oluyor. 2022 yılındaki 2 bine yaklaşan beyin ölümü bildirime karşın, ancak 289 kadar aile organ bağışına izin vermiş. Bu yüzde 17’lik bir orana karşılık geliyor. Batı ülkelerinde bu oran yüzde 60’lara çıkıyor. Organ nakli koordinatörlerinin karşılaştığı en büyük problem ölen kişinin daha hayatta iken bu konuyu düşünmemiş olması ve bu konudaki beyanını aile fertleriyle paylaşmaması” dedi.

Prof. Dr. Gürkan, “Organ bağışı ve beyin ölümü daha iyi anlatılsa halkımız bağış konusunda çok verici. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bu konuda olumlu birçok fetvasının olduğu düşünülürse, yapılacak şey bu konuyu sürekli gündemde tutmak, aile içinde konuşulmasını sağlamak olacak. Bunun için görsel ve yazılı basında, televizyon dizilerinde ve filmlerde, belki de en önemlisi okul müfredat programlarında bu konuların işlenmesi olacak. Organ bağışının sadece yılın bir haftasına sıkıştırılmadan tüm yıl boyunca yayılması daha büyük bir etki bırakacak. Organ bağışı konularında iyi işler yapmış ülkelere bakıldığında organ bağışının okullarda işlendiğini ve böylece daha çocukken bu konunun aile içinde işlendiğini görüyoruz. Organ bağışı birçok etmene bağlı karmaşık bir süreç. Her adımda atılacak adımın yararı olacak. Atılan adımlarda süreklilik ve kararlılık önem taşıyor. Ancak takılacak organlarla yeniden hayata dönecek insanların ümitle beklediğini unutmamak lazım. Bu nedenle daha hayatta iken organ bağış kararını vermek ve bu karar olumlu ise bunu aile fertleriyle gururla paylaşmak çok önemli. Bu karar için de hiçbir kuruluşa gitmeye gerek de yok. Sadece bu güzel kararı aile fertleriyle paylaşmak yeterli olacak” değerlendirmelerinde bulundu.


İzmir’de organ bağışına farkındalık çağrısı

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Organ Bağışı Haftası etkinlikleri kapsamında ‘Organ Bağışı Hatıra Ormanı’ etkinliği gerçekleştirildi. Orman Bölge Müdürlüğü ile yapılan ‘İzmir Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü Organ Bağışı Hatıra Ormanı’ protokolü kapsamında gerek organ bağışı ve gerekse ağaçlandırma çalışmalarının insan hayatı için taşıdığı önemi geniş halk kitlelerine duyurmak amacıyla düzenlenen etkinlik Buca Kaynaklar Belenbaşı Ağaçlandırma Sahası’nda gerçekleştirildi.

Vali Yardımcısı Faik Arıcan yaptığı açılış konuşmasında organ bağışının öneminin herkes tarafından bilindiğini ancak bu gibi anlamlı etkinliklerle toplumda organ bağışı konusunda farkındalık oluşturmak, teşvik etmek gerektiğini vurguladı.  Arıcan, “Organ Bağışı Hatıra Ormanı etkinliğinin iki büyük anlamı var. İlki, organ bağışıyla hayata tutunanların sesi oluyoruz.  İkincisi; birçok fidanı toprakla buluşturuyoruz.  Her ikisinde de can katıyoruz” dedi.


“Farkındalık oluşturmamız gerekiyor”

İzmir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. M. Emre Erkuş ise ülkemizde ulusal organ bekleme listesinde yaklaşık 32 bin hastanın bulunduğunu ve bu rakamın 3 bin 500’ünün bölgemizde organ bekleyen hastalara ait olduğunu belirtti. Doç. Dr. Erkuş, “2013 yılından beri genel toplamda hayatta iken organ bağışı yapan kişi sayısı yaklaşık 84 bin ile ilimiz ilk sırada. Ülke genelinde kadavradan organ bağışı istenilen ve arzu edilen düzeyde değil. Bu nedenle kadavradan organ bağışı yapılması yönünde farkındalık oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu. Konuşmaların ardından belge takdim töreni yapıldı. Eşinin organlarını bağışlayarak 8 kişiye umut olan donör ailesine Teşekkür Belgesi verildi. Programın ikinci bölümünde; protokol üyeleri, sağlık çalışanları hep birlikte yaklaşık 500 fidan diktiler.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM