Cuma, Ekim 11, 2024

CHP değişir mi? CHP değişirse Türkiye değişir mi? Türkiye değişirse Dünya değişir mi?

CHP kurultayını yaptı. Büyük bir ilgiyle izlediğim kurultayda ilk gözlemlerim:

  • Kılıçdaroğlu çok yıpranmıştı, konuşmasında bu yıpranmışlığın izleri fazlasıyla vardı.
  • Özel heyecanlıydı, değişimi ne kadar anlattığı bilinmez ama seçimin galibi çıkacağı belliydi.
  • Sonuçta Kemal Bey’in daha hakettiği bir jübile ile Genel Başkanlığı devretmesi beklenirdi, ikinci tura gidilmesi Kemal Bey cephesi için hataydı.
  • Kemal Bey’in “hançer” metaforu ile yerel seçimlerde her türlü ittifaka kapıları kapatması, büyük şehirlerde belediyelerin kaybedilmesi algısını yarattı.
  • Özel’in seçilmesine herhalde en fazla, kendisini destekleyen İmamoğlu sevindi. Hatta bu seçimi İmamoğlu’nun kazandığını öne sürenlerin sayısı az değil.

Yukarıda sıraladıklarım hafta sonu izleyebildiklerimin ana başlıkları.


Gelelim bu yazının başlıklarına.

CHP değişir mi?

Özgür Bey ve destekleyenleri “değişim” diye yola çıktıklarına göre, değişmesi gereken CHP’yi herhalde bizden daha iyi biliyorlardır.

Ama bazı gerçekleri bir kaç kez yenilemekte yarar var.

Öncelikle 100üncü yıl Cumhuriyet bayramı sırasındaki halk çoşkusu ile Cumhuriyet’in kurucu partisi arasında ciddi bir uyuşmazlık sorunu olduğu açık. Yakın çevremde CHP’ye oy verenlerin pek çoğunun başka alternatif olmadığı için oy verdikleri, oy verirken kafalarının arka planında sinkaflı sözlerin yer aldığı, bu oyları alanların da sanki bir başarı öyküsüymüş gibi koltuklara yapıştıkları algısı düne kadar çok yüksekti.

Özgür Bey’in mutlak surette bu algıyı kırması gerekir. Sandığa gidecek CHP tabanının küfür ederek değil, sahiplenerek oy kullanmaya gitmesi yapılması gereken işlerin başında geliyor.

Bugün Türkiye çok zor bir paradigmanın içinde yaşıyor. Gerek uluslararası sorunlar, Kuzey’imizde ve Güney’imizdeki savaş koşulları, gerekse içine girdiğimiz ekonomik kaos ortamı bugüne kadar görülmemiş sıkıntıları vatandaşlarımızın sırtına yüklemiş vaziyette.

Yaşadığımız bütün sıkıntıların temelinde ise “güven” kavramı yer alıyor. Gözlemleyebildiğimiz kadarı ile Türk insanı hiç bir şeye güvenemiyor ve son aşamada da özgüvenini yitiriyor. Peki en güvenilmeyenlerin başında kim yer alıyor? Hiç kuşkusuz siyasetçiler.

Eğer CHP değişecek ise, mutlak surette güvenilir bir algı yaratmak, bu güvenin içini doldurmak zorunda. Kolay mı?

Bekleyip göreceğiz. Hiç kolay değil ama enseyi de karartmamak lazım.


CHP değişirse Türkiye değişir mi?

En azından mevcut görünüme bakıldığında bugünden yarına pek olası gözükmüyor. Mevcut anayasal düzen ya da düzensizlik, parlamentonun mevcut durumu, vs. dikkate alındığında, 2028 seçimlerine kadar çok fazla umut taşımamıza imkan tanımıyor.

Ama ortada bir ara hedef var. Yerel seçimlerdeki başarı ya da başarısızlık farklı dinamiklerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bu bağlamda mutlak surette seçim ittifaklarından vaz geçilmemesi, hukukun üstünlüğünün tamiri için en üst perdede mücadele verilmesi (beyhude olsa bile), soframdaki ekmek ile hukukun ne ilişkisi var diye soran ortalama vatandaşta farkındalık yaratılması ilk akla gelenler.

Haksız yere siyasi gerekçelerle tutuklu kişilerin varlığı sözkonusu olduğu sürece, Türkiye’ye bırakın sermaye girişini, sermaye kaçışının tetiklendiği doğru anlatılabilmeli.

Değişecek CHP, hemen olmasa bile Türkiye’nin de pozitif yönde değişmesini sağlayabilir.


Türkiye değişirse Dünya değişir mi?

Kuzey’imizde ve Güney’imizde yaşanan savaşların ortaya çıkardığı insanlık trajedilerini hep beraber izliyoruz ve korkarız daha uzun sürede izlemeye devam edeceğiz. Türkiye’nin izlediği dış politikaya baktığımızda, bazen devlet aklı devrede diye düşünsek de, ardından ideolojinin galebe çaldığı açıklamalarla karşı karşıya geliyoruz.

İsrail’i insanlığa karşı suç işlemekle suçlamak ne kadar doğruysa, Hamas’a sahip çıkmak o kadar yanlış. Bu konudaki düşüncelerime daha önce bu köşede yer verdiğim için lafımı fazla uzatmayacağım. Sadece bu görünüm altında Türkiye’nin uluslararası platformda “güvenilmeyen, yarın ne yapacağı belli olmayan ülke” olarak algılandığının altını çizmekle yetinelim.

Oysa günümüz koşulları altında Türkiye’nin stratejik önemi misliyle artıyor. Türkiye dünya barışı için rol oynayabilecek ülkelerin başında gelirken, ne yazık ki dış politikanın gerçeklerinden uzak söylemlerle bu rolü oynayamıyor.

Enerji kaynaklarının geçiş yolunun tam merkezinde, Batı ile Uzakdoğu tedarik zincirinin tek adresi niteliğindeki Türkiye çok daha fazlasını hak ediyor.

CHP’deki değişim rüzgarı Türkiye’yi pozitif yönde değiştirir mi? Bu değişim Dünya’daki değişimi yine pozitif yönde tetikleyebilir mi?

İzlemeye devam edeceğiz.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Can Baydarol

Diğer Yazarlar