Pazartesi, Eylül 16, 2024

Tahıl, 2050’ye kadar %30 zam görecek

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada sürdürülebilir kalkınmanın yolunun toprağın korunmasından geçtiğini söyledi. Dünya Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre, dünyada 2022 yılında 691 ila 783 milyon insanın açlıkla karşı karşıya kaldığını ifade eden Bayraktar,  İklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarının yüzde 29’a varan oranda artacağı ve milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor” dedi.  

Türkiye su fakiri olma riskiyle karşı karşıya 

Yapılan iklim modellemelerine göre sıcak hava dalgalarının, orman yangınlarının, kuraklığın ve şiddetli yağışların giderek etkisini arttıracağını vurgulayan Bayraktar, “Ülkemizin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en fazla yaşanacağı bölgelerin başında geliyor. Veriler incelendiğinde; Akdeniz Havzası’nda son yıllarda yağışların azaldığı net bir biçimde görülüyor. Zaten su stresi altında olan ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunuyor” diye konuştu.

Kişi başına düşen arazi 1 dekar geriledi

Nüfus artmaya devam ederken tarım alanlarının azalmasının kişi başına düşen arazi miktarının gerilemesine neden olduğunu söyleyen Bayraktar, “İstatistiklere göre; 2005 yılında kişi başına 3,9 dekar arazi düşerken, bu değer 2010 yılında 3,4 dekara, 2015 yılında 3 dekara 2021 yılına gelindiğinde ise 2,7 dekara geriledi” dedi. Bayraktar, “Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması, miras yoluyla arazilerinin bölünmesinin engellenmesi gibi uygulamalar ile 2019 yılında 23 milyon 99 bin hektar olan toplam işlenen tarım alanı 2022 yılında yüzde 3,3 oranında artarak 23 milyon 864 bin hektara ulaştı. Yapılan çalışmalar sonuç verdi ve ülkemizde son yıllarda gerileyen kişi başı arazi büyüklüğü 2022 yılında 2,8 dekara çıkarak az da olsa artış gösterdi” ifadelerine yer verdi. 

Tarım arazilerinin amaç dışına çıkarılmasının önlenmesi gerektiğine dikkat çeken Bayraktar, “Karayollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin verilmemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurulmamalı. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri kullanılmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa edilmemeli” cümlelerini kullandı.

“Yerinde üretim zorlaştı”

Toprakların imara açılarak kaybedilmesinin birçok ilde yerinde üretim yapmayı zorlaştırdığını belirten Bayraktar, “30-40 sene önce İstanbul ilimizin meyve sebze kaynağı İstanbul ilçeleri ve Kocaeli, Sakarya gibi illerdi. 50 kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu. Bu illerin imara açılarak topraklarını kaybetmesi sonucu yerinde üretim imkânı azaldı. Kaynak uzaklaştı, bugün İstanbul’a 600-700 kilometre mesafeden meyve sebze geliyor. Maliyet artışı nedeniyle İstanbullu tüketici meyve sebzeyi pahalı yemek zorunda kalıyor” dedi. 

“Toprak Koruma Kurullarında çiftçi temsil edilmiyor”

Çeşitli illerde Toprak Koruma Kurullarının tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda kararlar verdiğini aktaran Bayraktar, “Kurullarda toprağın, tarımın önemini çiftçi adına anlatacak, toprağın sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarının bulunması zorunlu olmalı. Bu Kurullarda çiftçinin, toprağın önemini en iyi Ziraat Odası Temsilcisi anlatır. Bazı illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odaları yerine ticaret erbabının temsilcileri görev yapmakta. Toprağın sahibinin bulunmadığı Toprak Kurullarında toprağı korumak, imara açılmasını önlemek nasıl mümkün olur? Toprak Koruma Kurullarına gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillere ihanet edilmemeli” diye konuştu.

“Tarım arazileri üretim aracı olmaktan çıktı”

Türkiye’de tarımsal üretim maliyetlerindeki artışların tarımsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasına ve arazilerini elden çıkarmalarına neden olduğunu da dile getiren Bayraktar, “Tarım arazileri üretim aracı olmaktan çıkarak birer yatırım aracı haline dönüştü. Özellikle icralık araziler internet ortamında ihale usulü ile satılıyor. Değerinin üzerinde fiyatlarla satılan arazileri bölge insanı alamıyor. Bu tür satışlar tarım dışı amaç için arazi almak isteyenlerin işini kolaylaştırarak arazilerin farklı amaçlarla kullanımının önünü açıyor” dedi. 

Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımının engellenmesi amacıyla, arazilerin el değiştirmesinde tarımsal faaliyet yapılması zorunluluğu getirilmesi çağrısı yapan Bayraktar, “Son yıllarda ülkemizde yabancı uyruklu vatandaşların sayısı her geçen yıl artıyor. Nüfusu artan yabancıların ülkemizde arazi alma talebi de arttı.  Ülke ve köylerimizin güvenliği bakımından yabancılara tarım arazilerinin satışı yasaklanmalı. Arazi satış veya kiralamada öncelik köy insanına tanınarak uygun fiyat ve şartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri sunulmalı. Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasına dikkat edilmeli” şeklinde ifade etti.

“Tiny house’lar tarım arazilerini parçalıyor”

Son yıllarda giderek popüler hale gelen hobi bahçesi, tiny house, bungalov benzeri yaşama alanlarının tarım arazilerinin parçalanmasına ve çarpık yapılaşmanın oluşmasına neden olduğuna dikkat çeken Bayraktar, “Bu tür yapılanmalara kesinlikle izin verilmemeli. Tarımsal üretimin temeli topraktır. Öncelikle sahip olduğumuz toprak ve su kaynaklarına sahip çıkmalıyız. Var olan kaynaklarımızın gelecekte artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim değişikliğinin olumsuz senaryolarına karşı etkin ve sürdürülebilir kullanımı konusunda gereken hassasiyeti ülke olarak göstermeliyiz” diye konuştu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM