Dr. Fatih Özatay’ın ‘Doğalı dururken suni yollarla döviz rezervini artırmak’ adlı yazısı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) resmi internet sayfasında yayımlandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) asıl olarak swap işlemi ile bankalara önemli miktarda TL likidite sağladığını aktaran Dr. Özatay, “Özellikle mayıs seçimlerinden sonraki dönemde bu kanalla sağlanan TL miktarı çok yüksek. Temmuzdan itibaren de swap neredeyse temel TL fon sağlama aracı olmuş. Bu durumda swap faizinin politika faizi olması gerekiyor. Onun düzeyi repo faizinden yani yüzde 40’tan 4-5 puan daha düşük. Üstelik vadesi ağırlıkla üç ay. Banka bu faizden borç alsa, politika faizi olduğu söylenen repo faizi üç ay içinde birkaç kez artsa bile o artıştan etkilenmiyor” dedi.
“MB’nin bankalardan borçlandığı tutar çok düşük”
2021’in başından bu yana MB Açık Piyasa İşlemleri (APİ) ile döviz karşılığı swap işlemlerinin günlük hareketlerine değinen Dr. Özatay, “APİ’nin artı değer aldığı günler, TCMB’nin bankalara borç fon aktardığı dönemler olarak karşımıza çıkıyor. Temmuz başından bu yana APİ’nin ortalaması eksi 2,7 milyar TL. MB, yaklaşık 5,5 aydır çok az miktarda da olsa bankalara APİ kanalıyla borç vermek yerine onlardan borç almış. 2023’ün ikinci yarısında MB’nin ortalamada bankalara borç vermediği için, şu anda yüzde 40 olan haftalık repo faizi, politika faizi olamaz. MB bankalardan borçlandığı için, ilk akla gelen tıpkı 2002-2009 döneminde olduğu gibi faiz koridorunun alt sınırının politika faizi olması. Ama MB’nin bankalardan borçlandığı tutar ortalama olarak çok düşük düzeyde yer alıyor. Kaldı ki birkaç gün borçlanırken birkaç gün borç veriyor. Bu durumda, yüzde 38,5’i de politika faizi olarak almak zor” sözlerine yer verdi.
“Sistem bankaları döviz cinsinden borçlanmaya teşvik ediyor”
Dr. Özatay yazısında şu ifadelere yer verdi: “MB swap kanalıyla bankalardan döviz cinsinden borçlanıyor, onlara karşılığında TL cinsi borç veriyor. Vade bitiminde işlem tersine dönüyor. APİ işlemi olsaydı, Hazine tahvili karşılığı bankalara TL borç verecekti. Vade bitiminde işlemin tersi gerçekleşecek ve bankalar tahvillerini geri alıp MB’ye TL borçlarını geri ödeyeceklerdi. Normal kanaldan bankalara sağlanan TL cinsi likidite karşılığı teminat olarak yine TL cinsi hazine tahvili isteniliyor. Oysa swap yoluyla bankalara aktarılan TL likidite, döviz karşılığı. Bir anlamda bu sistem bankaları döviz cinsinden borçlanmaya teşvik ediyor.”
Brüt döviz rezervinin, swapın vadesi süresince artırıldığını belirten Dr. Özatay, “Oysa ‘rasyonele dönüş’ programı tam anlamıyla rasyonele dönüşü simgelese, sadece faiz artırımları ile bütçe açığını azaltmak için vergi artışlarını içermeyecek. Bunlar olacak ama yanı sıra mesela MB yöneticilerinin her istenildiği zaman görevden alınmalarını engelleyecek yasal düzenlemeler de olacak. Ya da programda açıklanan istatistiklere güven sağlayacak kurumsal düzenlemelere de yer verilecek. Veya M B’nin yatırım-kalkınma bankası gibi çalışması yerine yatırım-kalkınma bankaları işlevlerini artıracak. Böyle bir program olsa, büyük merkez bankalarının faiz artırma sürecinin sonuna geldikleri de dikkate alındığında, MB’nin döviz rezervlerini swap yoluyla suni biçimde değil, TL cinsinden mali varlıklara olan talebin döviz cinsinden olanların aleyhine yükselmesi nedeniyle, doğal biçimde artacak. Üstelik sadece brüt rezerv değil, net rezerv de yükselecek” ifadelerinde bulundu.