Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 5,9 büyüdü. Ancak yılın ikinci çeyreğine göre büyüme yüzde 3’le sınırlı kaldı. Biraz hız kesmesine karşın hane halkı tüketimi de temmuz-eylül döneminde yüzde 11,2 arttı. Bunun sonucu olarak özel tüketimin büyümeye yüzde 7,7 katkısı oldu. Bu durumun iki önemli kaynağı olduğu söyleyen Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, deneyimli ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Birincisi temmuz ücret artışlarının talebe getirdiği canlılık. Diğeri ise, 28 Mayıs seçimleri sonrasında Merkez Bankası faiz artışlarına başlasa da hala borçlanarak tüketmenin hissedilen enflasyonla kıyaslanınca cazip kalması. Ancak bu eğilim 2024’te belirgin biçimde yavaşlayacak” dedi.
“Asgari ücretlilerin refah seviyeleri giderek gerileyecek”
2024 başındaki yeni maaş zamlarının ‘para yanılsamasına’ neden olacağınadeğinen Kozanoğlu, marttaki yerel seçimlere kadar alım gücünün geçici de olsa artacağını ve toplumda hayat pahalılığı memnuniyetsizliğinin bir nebze hafifleyeceğini vurguladı. Bu dönemde beklenen döviz girişlerinin sağlanması halinde, enflasyonun kur yoluyla beslenemeyeceğini, talebin zayıflayarak, fiyat artışlarının da hız keseceğini kaydetti. Yıl başında bir kez zam alan asgari ücretlilerin yılın geri kalan aylarında refahlarının giderek gerileyeceğinin altını çizdi.
“Yüzde 0,3 büyüme ile tarımdaki arz, talebi karşılamıyor”
En önemli sorunun ise yıllık sadece yüzde 0,3 büyüme ile tarım sektöründe olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kozanoğlu, “Uzun süredir nüfus artışının altında kalan tarım üretimi artışı yüksek sebze ve meyve fiyatlarının arz eksikliğinden kaynaklanıyor” görüşünü dile getirdi. Stok değişiminin büyümeyi aşağı çektiğini, üretim kapasitesinin talebe yetişememesinin bunun bir belirtisi olduğunu söyleyen Kozanoğlu, “Zaten bu durumun çıktı fazlası olduğu, Merkez Bankası raporlarında da görülüyor. 2024’te ise bu fazlanın çıktı açığına dönüşeceğini yine aynı raporlar gösteriyor” diye konuştu.
“Otomotiv ve yedek parça ithalatı 26,2 milyar dolara çıktı”
2023 üçüncü çeyreğindeki ithalat, ihracat oranlarının büyümeyi 2,6 puan olumsuz etkilediğini kaydeden Prof. Dr. Kozanoğlu, “Ekim ayında ihracatın yüzde 7,4, ithalatın ise sadece yüzde 0,6 arttığı açıklandı. Ancak bu pozitif görünümde enerji ve hammadde fiyatlarındaki düşüş ve altın ithalatına getirilen kısıtlamalar belirleyici oldu. Çünkü enerji ürünleri ve altın hariç ithalat ekimde yüzde 18,8 artmış. Nitekim ekim ayında tüketim malları ithalatı yüzde 78, yılın ilk 10 ayında yüzde 62,6 sıçrama gösterirken, ara malların ithalatı ekimde yüzde 13,5, yılın ilk 10 ayında yüzde 9.1 gerilemiş. Özellikle ocak-ekim arası otomotiv ve yedek parça ithalatının 26,2 milyar dolara çıkışı bu istatistikleri etkiledi” açıklamalarını yaptı.
“Yabancı sermayeyi cezbetmek için asıl silah, faiz”
Mehmet Şimşek-Gaye Erkan’ın enflasyonu geriletmek için reel ücretleri düşürerek talebi kısmak istediklerine değinen Prof. Dr. Kozanoğlu’na göre, yabancı sermayeyi cezbetmek için faiz silahı kullanılıyor. Kasımda Merkez Bankasının politika faizini yüzde 40’a çektiğini hatırlatan Kozanoğlu, önümüzdeki aylarda da sıkılaşmanın devam edeceğini belirtti. Buna rağmen şu ana kadar beklenen fon akışı sağlanamadığını da dikkat çekti.
“Refah etkisi, harcamaları körükledi”
Türkiye’de canlı talebin fazla konuşulmayan iki kaynağı daha olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kozanoğlu, “En önemlisi dünyanın başka coğrafyalarında da görüldüğü gibi, özellikle orta üst-gelir grubunun pandemide harcama yapmaması nedeniyle artan tasarruflarını talebe dönüştürmesi. İkincisi ise başta konut, otomobil ve borsa kazançları gelmek üzere, ‘refah etkisinin’harcamaları körüklemesi. İnsanlar varlık fiyatlarının artışıyla kendini daha zengin hissetti ve alımlarını daha cesurca yaptı” dedi. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Bu etki en son, seçimler sonrası kısa sürede TL’nin yüzde 30 civarında değer kaybetmesiyle kendini gösterdi. Bireylerin bankalardaki 91 milyar doların üzerine, bir de yastık altlarında dövizleri var. Bunların TL karşılıkları kısa sürede artıverdi. Dünyaya daha toz pembe bakmalarını sağladı” diye konuştu.
Bu dönemde yatırımların da yüzde 14,7 artığına dikkat çeken Prof. Dr. Kozanoğlu, “Bu da büyümeye yüzde 3,4 pozitif katkı sağladı. Ayrıca inşaattaki yüzde 8,1 büyüme de deprem bölgesindeki faaliyetler nedeniyle ivme kazandı” dedi.
“İhracata yönelinmeli”
Mehmet Şimşek’in iş çevrelerini ihracata yönlendirmesini de değerlendiren Prof. Dr. Kozanoğlu, “Dünya büyümesinin de yüzde 2,7’ye kadar çekilmesiyle iç talebin eksikliğini dış taleple kapatmak kolay görünmüyor. Gaye Erkan’ın da sanayicilere siz fiyatları artırırsanız biz de faizi daha yükseltiriz iması ekonomi yönetiminin dezenflasyon sürecinde kararlılığını gösteriyor. Öncelikli hedefleri, asgari ücret ayarlamasıyla ücretli kesimin satın alma gücünü geriletmek. Bu hem ciddi toplumsal tepkilerin yükselmesine yol açabilir, hem de büyümeyi yavaşlatayım derken ekonominin durgunlaşması riskini taşıyor” sözlerine yer verdi.
“2024 yıl sonu yüzde 36 enflasyon hedefi zor”
Enflasyon Raporu’nda hedeflenen 2024 yıl sonu yüzde 36 oranının tutturulmasının zor olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kozanoğlu, “OECD’nin bu hafta yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2024’te yüzde 2,9 büyüceği, tüketici enflasyonun da yüzde 47,4 olacağı öngörüldü. Bu oranın da altında bir büyüme gerçekleşmesi, ekonominin sonbaharla ile birlikte durgunluğa sürüklenmesi olası görünüyor. O zaman durgunluk içinde enflasyon, stagflasyon manzarası ile karşılaşabiliriz” diye konuştu.
“2024’te kart faizleri artarsa, takibe düşen kredi oranı artar”
Talebin bireysel kredi kartı (KK) harcamaları ile ayakta tutulduğunu da belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, “24 Kasım itibarıyla bireysel KK bakiyesi bir milyar 40 milyon TL’ye yükseldi. Aylık yüzde 3,69 olan vade farkının yıl sonuna kadar sabitlendi. Özellikle dar gelirli yurttaşların yıllık bileşik faizi yüzde 60’a dayanan kredi kartlarıyla zorunlu ihtiyaçlarını borçlanarak karşıladı. 2024’le birlikte KK faizleri artmaya devam ederse hem talep yavaşlar hem de takibe düşen kredi oranı sıçrar. Bu önemli bir sosyal sorun. Buna bağlı olarak da yaygın tepkiler baş gösterir” ifadelerini kullandı.