Cuma, Kasım 22, 2024

 “İş dünyasını yeni yılda zorlu bir dönem bekliyor”

İzmir Ticaret Odası (İZTO) aralık ayı olağan meclis toplantısı Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde gerçekleştirildi. Yılın son meclis toplantısında konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, yeni yılda iş dünyasını zorlu bir dönemin beklediğini söyledi. Önümüzdeki dönemde düşük talep ve artan maliyetlerin yanı sıra kurun seyri ve finansman giderlerindeki artışların şirket karlılıklarını etkileyeceğini belirten Özgener, “Bu gelişmeler ve sıkı para politikasının devamı neticesinde büyüme rakamlarının bugünküne göre daha düşük bir seviyede oluştuğunu göreceğiz” dedi.


“Sektörel politikalar üretmeliyiz”

İş dünyasının 2024 yılındaki öncelikli konularına değinen Özgener, “İhracatta birtakım yapısal değişiklikler olurken; pazarlarımızı çeşitlendirmemiz ve konjonktüre uygun yol haritaları yapmamız gerekecek. Diğer yandan en büyük ticari ortağımız Avrupa Birliği ekonomisinin büyümesinin dünyanın geri kalanına göre daha düşük seyretmesi, ihracatımız açısından önemli bir risk. Bu da bize, pazar çeşitliliğini artırmamız ve mevcut pazarlardaki yerimizi korumamız için mutlaka düşük fiyat rekabetinin ötesine geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Stratejik rekabetimizi artıracak sektörel politikalar üretmeliyiz” sözlerine yer verdi.

İhracatçıyı ilgilendiren bir diğer konunun ise yeşil dönüşüm olduğunu söyleyen Özgener, “Küresel ısınma ve düşük karbon hedefi artık ana gündemlerimiz arasında. İklim değişikliğinin neden olduğu ve öngöremediğimiz afetler, her yıl farklı senaryolarla maliyet kalemlerimize yansıyor. İklim değişikliği ve jeopolitik risklerin 2024 bilançolarını da etkilemeye devam edeceğini hesap ederek, planlamalarımızı yapmalıyız. Yeni dönem, tasarruf dönemi olmaya aday. İş modellerinin yeniden revize edileceği bilgi çağında dijitalin iş dünyasına daha çok egemen olacağı, satış ve pazarlamada daha etkin kullanılacağı yılların başladığını gözlemliyoruz” dedi.


“Dalgalı ve maliyetli bir ekonomik ortamda olacağız”

Ekonomide rasyonel politikaların sürdürülmesi halinde, daha iyi ve istikrarlı bir ekonomik yapıya ulaşılacağını aktaran Özgener, “Değişen global ekonomik yapıda, ülke olarak da sektörler olarak da önümüzdeki yılın programını yaparken yeni zemini doğru algılamamız ve kendi rekabetçiliğimizi yaratmamız kritik önem taşıyor. Yüksek faizlerden ötürü, dalgalı ve daha maliyetli bir ekonomik ortamda olacağız.  Artan kuyruk risklerine karşı, gerekli önlem ve risk haritalarını geliştirmek için 2024 uygun bir zaman ve bu zamanı mutlaka iyi değerlendirmeliyiz.  Ülkemizde enflasyonla mücadelenin 2024 yılında kararlılıkla devam edeceğinden hareketle, bu politikanın yurtiçi tüketimi sınırlayacağını düşünmeli ve yıllık planlarımızı bu etkiyi göz önünde bulundurarak yapmalıyız” diye konuştu.

Özgener, “2024 yılına TL varlıklara olan pozitif beklenti ile girerken, diğer yandan yüksek faizler sonucunda ekonomide yavaşlama beklentileri de yeni yıla taşınıyor. Temmuz 2023’teki yüzde 9,49 ve Ağustos 2023’teki aylık yüzde 9,09 enflasyon oranlarının baz etkisiyle yenilenmesiyle, enflasyonu indirmede ciddi bir mesafeyi geride bırakmış olacağız. Eğer enflasyonu düşürmede parasal ve mali politikalar kararlılıkla uygulanmaya devam ederse, bu dönemden itibaren faiz indirimi için uygun ortam oluşmaya başlayacak” diye ifade etti.


“Kurun seyri şirket karlılıklarını etkileyecek”

Yeni yılda iş dünyasını zorlu bir dönemin beklediğini belirten Özgener, “Önümüzdeki dönemde düşük talep ve artan maliyetlerin yanı sıra kurun seyri ve finansman giderlerindeki artışlar şirket karlılıklarını yakından etkileyecek. Bu gelişmeler ve sıkı para politikasının devamı neticesinde büyüme rakamlarının bugünküne göre daha düşük bir seviyede oluştuğunu göreceğiz. Bu durum, işletme yıllık bilançolarının yapılacağı bugünlerde olası bir düşük büyüme sürecini de hesaba katmamız gerektiğini ortaya koyuyor.  Bu şartlar altında, seçici kredi politikasının süreceği ve sınırlı bir kredi büyümesi yaşanacağı görülüyor. Ayrıca nakit akışının devamı da firmalarımız için yaşamsal önem taşıyacak” dedi.

Bir süredir medyada yer alan haberlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın sivil toplum kuruluşu olarak tanımladığı bazı vakıf ve dernek niteliğindeki kuruluşlarla, bu kuruluşların bağımsız eğitim ve öğretim faaliyetleri yapabilmelerine imkan tanıyan protokoller imzaladığı bilgilerine değinen Özgener, “Anayasa’da yer alan ‘Atatürk ilkeleri’ ve ‘çağdaş bilim ve eğitim esasları’ kavramlarına dikkat çekti. Özgener, bu kavramların temsil ettiği değerlerin hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğini söyledi.


“Ekonomik göstergeler negatiften uzaklaşıyor”

Toplantıda konuşan İzmir Valisi Süleyman Elban, geçtiğimiz üç yılın dünya ve Türkiye açısından zor bir dönem olduğunu söyleyerek, “Pandemi, sel, yangın ve deprem gibi doğal afetler başta olmak üzere, ekonomideki savrulmalar ve dalgalanmalar, salınan sıkılaşma tedbirleri ile resesyon beklentileri nedeniyle son üç yıl çok zor geçti. Bu dönem içinde en çok etkilenen grup iş dünyası oldu. Dünyada özellikle Türkiye’nin ticari parteri olan ülkeler için 2024 yılının ekonomik göstergelerde eğilim pozitife doğru kayıyor. Bu dönem artık dünya ve Türkiye açısından ciddi bir toparlanma ve şartların lehimize oluştuğu en kötü ihtimalle şartların olağanlaştığı ve öngörülebilirliğin olduğu bir döneme gireceğiz. Dolayısıyla bu anlamda ümit var. En geç 2024 yılının 3. çeyreğinde bütün göstergeler parametrelerin pozitife doğru döneceği ve negatiften uzaklaşacağı yönünde görünüyor” diye konuştu.


“İzmir bir ticaret şehri”

İzmir’in bir ticaret şehri olduğunu belirten Elban, “4 milyar dolara yakın dış ticaret artımız da var ancak bu şehre bu unvanı veren liman ve dış ticareti. Dış ticaret konusunda ülke geneline göre iyiyiz.  Ancak liman konusundaki üstünlüğümüz tartışılır. Dolayısıyla liman şehri olma meselesini net bir şekilde ortaya koymamız ve ciddi adım attırmamız gerekiyor. Bu şehrin en önemli unsuru doğal coğrafi güzelliği dışında limanı. Dolayısıyla bu üstünlüğünde kolay kolay terk edilememesi gerekiyor. Tarımda çok iyiyiz ama artık yeni tekniklere geçmek zorundayız. Sanayide ise yeşil ve dijital dönüşümü tamamlamalıyız ki ticarete devam edelim. Türkiye sanayisinin yüzde 10’u burada ancak biz daha farklı bir üretim makasına geçmek zorundayız. OSB, tarım, kıyı gibi birçok alanda adım atmak ve aksiyon almalıyız. Şehrin bu 4 ana başlığının yanında, sağlık, öğrenci, RES, dijital, kimya savunma sanayisi gibi üstünlüklerin şehri olduğumuzu vurgulayacağımız hale getirmek için gayret gösterme arzusundayım” ifadelerine yer verdi.

İzmir’in turizm şehri unvanının ve üstünlüğünün perçinlenmesi gerektiğine değinen Elban, “Turizm gelirlerine ve yata sayısına baktığımızda turizm hatırı sayılır bir turizm şehri olmadığını anlıyoruz. Bunun için turizm çeşitliliği ve kaliteyi artırmalıyız” dedi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM