Cuma, Eylül 20, 2024

Çeşme, Türkiye’nin ‘sakız’ üssü olacak

Çeşme Sakızı tıbbi ve aromatik değeri ile tarihten günümüze sağlık ve lezzet kaynağı olarak ekonomik değerini koruyor. Dünyada sadece Ege Denizi’nin özel bir bölgesi olan Çeşme’de ve karşısında bulunan Yunanistan’ın Sakız Adası’nda yetişen damla sakızı ağacı, 400 yılı aşkın süredir Çeşme’de kök salmayı sürdürüyor. Yok olma noktasına gelen sağız ağacını bölgede yeniden bir ekonomik değere dönüştürmek için harekete geçen Üretici Hasan Ege Tütüncüoğlu, Çeşme Sakızı’nın ülke için ekonomik değer oluşturduğunu vurguladı. Damla sakızının kilogramının Türkiye’de 10-12 bin TL arasında olduğunu belirten Tütüncüoğlu, “Sakızın kullanıldığı farmakolojik maddeler 30-40 bin TL. Yani sakızı işlemek daha avantajlı. Sakız, Çeşme için çok önemli bir ekonomik değere sahip” dedi.

Amaçlarının Çeşme Damla Sakızı’nın gastronomi, farmakoloji, kozmetik literatürüne geçirmek olduğunu vurgulayan Tütüncüoğlu, “Bizim üretimimiz çok minimumda. Ama bunun minimum olmasına rağmen biz bu basamakları şu anda gerçekleştirmiş durumdayız. Artık üretimi arttırıcı yol lazım. Üretimi arttırmak için de birinci olan da arazi. Sonra fidan ve doğru iş gücüyle bu üretimleri yapabilmemiz lazım. Gerekli destekler sağlanırsa Çeşme, sakız üretiminde yüksek potansiyel taşıyor” diye konuştu.

Amaçlarının Çeşme damla sakızının gastronomi, farmakoloji, kozmetik literatürüne geçirmek olduğunu vurgulayan Tütüncüoğlu, “Üretimimiz çok minimumda olmasına rağmen bu basamakları hızlı çıkıyoruz” dedi

“Çeşme’de sakız ağaçları dikmekten çekiniyorlar”

İlk yıldaki 5 bin ağacı, ikinci yıl 10 bin ağaç yükselttiklerini anlatan Tütüncüoğlu, “Bu yıl da 11 bin 600 yeni ağaç diktik. Şu anda saksıda yetiştirdiğimiz 30 bin fidan var. Dikildiği zaman 5 sene sonra sakız verecek. Her sene 13-15 bin adet fidan dikmeyi hedefliyoruz ama bu sefer de toprak sıkıntısı ortaya çıkıyor.  Çünkü Çeşme’de tarımsal arazi yok, tarım arazisi sahipleri de sakız ağacı dikmekten çekiniyorlar. Çünkü sakız ağacı da zeytin ağacı gibi, dikildiği zaman imar yerlerindeki beklentileri kapatıyor. Sakız ağacının olduğu bir yerde imar alınamıyor. Ayrıca sakız ağacı nakledilemiyor da ben bunu buraya nakledeyim, zeytin ağacı gibi burayı temizleyeyim diye bir durum yok. Ağaç nakledildiği zaman ölüyor. Yerindeyken 40 metreye kadar kök salıyor, kendi suyunu kendi buluyor” dedi.


“Dünyada Sakız Adası ve Çeşme’deki ağaçlar damla sakızı üretiyor”

Sakız ağacının su, ilaçlama, gübre istemeyen bir ağaç olduğunu aktaran Tütüncüoğlu, “Aynı zamanda yangına karşı çok dirayetli, 12 ay boyunca yeşil ve her zaman oksijen üreten karbon emilimi yüksek bir ağaç. Yanan alanlardaki yabani sakızlar ilk yeşeren ağaçlar oldu. Çünkü kökleri çok aşağıda olduğu için ağaç zarar görmüyor, tekrar hızlı bir şekilde çıkıyor. Katma değerinin dışında sakız ağacı, dünyada sadece Sakız Adası’nda ve Çeşme’de yetişiyor. Ağaç olarak yetişiyor ama damla sakızını üretmiyor. Damla sakızı ürettiği zaman, Çeşme’deki ve Sakız Adası’ndaki Ege Denizi’ndeki rüzgarla kuruyor. Kurumadığı takdirde sakız elde edilmiyor, akıp gidiyor. Ondan dolayı da sadece bu bölgeye has bir ağaç oluyor” ifadelerini kullandı.


“Türkiye, Yunanistan kadar sakız üretimi yapabilecek kapasiteye ulaşabilir”

Türkiye’nin Sakız Adası’ndan 20 ton sakız ithal ettiğini aktaran Tütüncüoğlu, “Dünyadaki sakız üretimi tamamen Sakız Adası’nın elinde. Yıllık üretimleri 250 ton, yani dünyada 250 ton sakız üretiliyor. Bu 250 ton sakızın 20 tonunu Türkiye ithal ediyor ve biz bunun tamamını Türkiye topraklarında üretebilecek kapasiteye sahibiz. Eğer doğru bir politika izlenirse, devlet de yer tahsisleri konusunda destek olursa Türkiye, Yunanistan kadar sakız üretimi yapabilecek kapasiteye ulaşabilir. Bunun için iklime, kaynağa ve insan gücüne sahip. En önemlisi de insan gücü. Çünkü Sakız Adası’nda su, arazi, lojistik kısıtlı ve yaşlı nüfus fazla. Genç nüfusun çoğunluğu Atina’ya göçmüş. Dolayısıyla bu işleri yaptırtacak tarımsal iş gücü bulamıyorlar. Türkiye’de tarımsal iş gücü, toprak imkanları çok daha müsait. Sistematik bir proje kapsamında 10 yıl sonra Türkiye de Sakız Adası kadar sakız üretilebilecek duruma gelir” ifadelerini kullandı.


“Sakızın onarıcı ve tedavi edici özelliği var”

Çeşme Tarım İlçe Müdürlüğü’nün, Çeşme Damla Sakızı için coğrafi işaret talebinde bulunduğunu belirten Tütüncüoğlu, “Coğrafi işaret talebi sonuçlanmak üzere. Sonuçlandıktan sonra Avrupa Birliği’ne başvuru yapıp, Çeşme’deki damla sakızlarını koruma altına almalarını teklif edeceğiz. Çünkü Sakız Adası’nda yetişen sakızla Çeşme’de yetişen sakız aynı köke sahip. Biz üretilen ürünleri uluslararası laboratuvarlarda teste gönderdik ve yüzde 99,9 aynı ürün. Tamamen aynı içerikler, 40’a yakın alt maddesi var. Ülkemizde sakız şu anda sadece gastronomi alanında biliniyor. Sakızlı dondurma, sakızlı kahve, sakızlı kurabiye, muhallebi gibi. Oysa sakızın bilimsel faydaları çok fazla, kozmetik ve farmakoloji tarafında mideyle, kanserle, diyabetle ilgili, vücuttaki iltihapla ilgili onarıcı ve tedavi edici özellikler olduğu yüzlerce tıbbi makale ile kanıtlanmış durumda” sözlerine yer verdi.


“Kendi markamızı piyasaya yakında sunacağız”

Sakızın katma değerli satılmasının mantıklı olduğunu söyleyen Tütüncüoğlu, “Örneğin, Mastic Oil’in litresi 12 bin euro. 1 ton sakız yaprağı dalından 1 litre Mastic Oil çıkıyor. O yağı özel bir sistemle suyun üzerinden alıyoruz. Saf sakız yağını kozmetikte kullanıyoruz. Şu anda 12’ye yakın ciltle ilgili gözaltı, anti-aging, yara kapayıcı, leke giderici krem üretimlerimizi deneme aşamasında ürettik. Fakat bunlar için üretim izni almak zor bir süreç. Biz de private label yapmaya karar verdik. Kemalpaşa’da bu izinleri almış ve Avrupa’ya, Almanya’ya üretim yapan tesisler var. Bu tesislere kendi yağımızı vererek kendi markamızla üretim yaptırmaya başlıyoruz. Önümüzdeki günlerde kendi markamızla bu dermatoloji kozmetiğimizi piyasaya sunmuş olacağız. Sakız kozmetiği çok değerli. Dünyada da rakip yok. Şu anda yüzde 100 yenilebilir, doğal, içinde en ufak bir katkı olmayan kozmetik üretimi yaptık. Ve ürünlerimiz kullanıldığı zaman yaraların giderilmesine de yardımcı oluyor” açıklamalarında bulundu.

Çeşme Damla Sakızı’nı üniversitelere vererek ortak çalışma içerisine girdiklerini de belirten Tütüncüoğlu, “Daha coğrafi işaret almamamıza rağmen, Maltepe Üniversitesi’nin farmakoloji bölümünden bir hocayla beraber bir projeye ürün verdik. Kazakistan’da, Çeşme Damla Sakızı’nın Bilimsel Faydaları adlı bir makale yayınlandı. Böylece Çeşme Damla Sakızı aslında tıp literatürüne geçmiş oldu” dedi.


“Çeşme’ye sakız köyü kuruyoruz”

“Hedefimiz sakız ağaçlarını üretip en az 100-150 bin ağaca çıkarmak”

Çeşme’de yangından sonra bin 600-700 sakız ağacının kaldığını aktaran Tütüncüoğlu, “Sakız Adası’nın ise 2 milyon ağaçları var. Biz daha 30 bin ağaç ürettik. Dikili toprakta bin ağaç var. Bu sene 8 bin ağaç dikeceğiz. Yaklaşık 10 bin ağaç olacak. Bir tarafta 2 milyon ağaç var, bir tarafta 10 bin ağaç var. Onun için öncelikli hedefimiz bu sakız ağaçlarını üretip en az 100-150 bin ağaca çıkarmak. Bu da önümüzdeki 3-5 yıllık bir program içerisinde olacak” dedi.


“Turizm projesi üretildiği yerde tarım yapmak istemiyorlar”

Tütüncüoğlu, “Çeşme’de en büyük problem arazilerin pahalı olması. Turizm Bakanlığı genellikle Çeşme’de turizm projeleri üretiyor. Turizm projesi üretildiği yerde tarım yapmak istemiyorlar. Tarım yapmak istemedikleri için arazi bulmak zorlaşıyor. Ama sakız da başka yerde olmuyor. Yani bunu iyi entegre etmek lazım. Sakız ağacı daha zor şartlarda başka tarımın yapılamadığı eğimli arazilerde, suyu az olan arazilerde, sulayamadığınız arazilerde kendisini barındırabiliyor, üretim yapabiliyor” diye konuştu.


“Havayı köklendirme yöntemiyle sakız üretimini 4-5 yıla düşürdük”

Cumhuriyet tarihinde Rumlar tarafından, birçok sakız ağacını kesildiğini dile getiren Tütüncüoğlu, “Cumhuriyet tarihi boyunca da balıkçılar, sakız odununa daha çok para verildiği için sakız ağaçlarının kesilmesini sağlıyorlardı. Çeşme’de yaşayanlar genelde tütüncülük yaptığı için sakızı işlemiyorlar. Bu yüzden oradaki mevcut sakız ağaçlarını daha yüksek paraya satmaya başlıyorlar. Bu süreçte sakız ağaçları çok azalıyor ve neredeyse izi bile kalmıyor. Şu an Çeşme’de kayıt altında olan ağaç sayısı bin adetlerde. Bu ağaçlar tabiat varlıkları tarafından da koruma altına alındı. Arkadaşımla bu konuyu değerlendirdik ve daha hızlı nasıl çoğaltabiliriz diye düşündük. Havayı köklendirme yöntemle keşfettik. Bu yöntemle sakız ağaçlarının 20 yıllık üretim sürecini 4-5 yıla düşürdük” ifadelerini kullandı. 


“İlk yıl 5 bin fidandan %23-25 kayıp yaşadık”

İlk yıl 5 bin fidan üretimi için deneme yaptıklarını vurgulayan Tütüncüoğlu, “Yüzde 23-25 kayıpla 4 bine yakın sakız fidanı ürettik. Yüzde 75 başarı sağladık. Kayıp yaşamımızın nedeni ise torfları sardığımız jelatinler parlak renkteydi, güneşle beraber parlayınca kuşların ilgisini çekmiş. Kuşlar gelip gagalayıp onun içerisindeki suyu içmek için delik açtıkça karıncalar da o delikten içeri girip içindeki o torfu boşaltmış. Ondan dolayı kök salınmamış. Bu sefer siyah jelatin torbalarla bağladık. Ağaçların aralarına saksağanlar için sular koyduk ve böylece o delinme olayını ortadan kaldırdık. Karıncaların girişini engellemek için de kireç tozu kullandık. Böylece ikinci yıl kaybımızı yüzde 3’e düşürdük” sözlerine yer verdi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM