Pazartesi, Eylül 16, 2024

EY: Şirketler planlarını jeostratejiye göre uyarlamalı

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi şirketi EY (Ernst & Young), jeopolitiğin önümüzdeki yıl işletmeleri nasıl etkileyeceğini inceleyen 2024 Jeostratejik Görünüm raporunu yayımladı. Rapora göre; şirketlerin 2024 yılında başarılı olabilmek için iş modellerini, stratejilerini, tedarik zincirlerini ve sürdürülebilirlik planlarını jeostratejik gelişmelere göre uyarlamaları gerektiği aktarıldı.


Çok kutupluluk zorluklar ve fırsatlar oluşturacak

Güncel olayların jeopolitik görünümde karışıklığa sebep olduğu ifade edilen rapora göre, önümüzdeki yıl çatışmaların artması riskini beraberinde getiriyor. Raporda, “Yöneticiler jeopolitik aksaklıkları öngörmeye ve planlamaya çalışırken, 2024’te iki temel konunun gündeme alınması gerekecek. Bloklar veya ittifak ağları arasındaki artan rekabet ortamında jeopolitik güç daha da dağıldığından, ilk gündem çok kutupluluk. İkincisi ise ülkelerin küresel bağımlılıklarını azaltmaya yönelik politika duruşları ve ulusal güvenliğe daha fazla öncelik vermeleriyle riskten arınma” denildi.

Raporda, çok kutupluluğun ve riskten arındırmanın dünya çapındaki şirketler için hem zorluklar hem de fırsatlar oluşturacağı belirtildi. Önümüzdeki yıl yaşanacak belirsizliklerin önüne geçmek için şirketlerin atması gereken üç önemli adım olduğu aktarılan raporda; birinci adımın iş modellerine ve stratejilerine jeopolitik değerlendirmeler eklemek, ikincisinin küresel tedarik zincirlerinin dayanıklılığını artırmak, üçüncüsünün sürdürülebilirlik stratejilerini jeopolitik gerçeklere uyarlamak olduğu ifade edildi.


“Küresel sistemi daha fazla sayıda güçlü aktör yeniden şekillendirecek”

2024 yılında jeopolitik ortamın belirleyici özelliklerinden birinin çok kutupluluk olacağı belirtilen rapora göre, giderek karmaşık hale gelen küresel sistemi daha fazla sayıda güçlü aktör yeniden şekillendirecek. Büyük güçler olarak adlandırılan AB, ABD ve Çin, küresel işleyiş ortamını şekillendirmeye devam edecek. Hindistan, Suudi Arabistan, Türkiye, Güney Afrika ve Brezilya gibi herhangi bir büyük güç veya blokla özel olarak ittifak halinde olmayan ülkeler, uluslararası gündemde daha fazla söz sahibi olacak. Daha küçük ülkeler ve devlet dışı aktörler de sınırları yeniden çizme veya jeopolitik çoklu evrenin kendi köşelerini şekillendirme fırsatlarını değerlendirecek. Ukrayna’daki savaş ve dünyanın birçok yerinde alevlenen jeopolitik çatışmalar sadece bir başlangıç olarak görülüyor.


Jeopolitik ortamın ikinci belirleyici özelliği; riskten arındırma

2024 yılında jeopolitik ortamın ikinci belirleyici özelliğinin riskten arındırma olacağı aktarılan rapora göre, Covid-19 salgını ve Ukrayna’daki savaş, ülkelerin küresel bağımlılıklarını ve özellikle üretimin az sayıda pazarda yoğunlaştığı bir dönemde küresel tedarik zincirleriyle dayanıklılığa ulaşmadaki zorlukları ortaya çıkardı. Hükümetler bu duruma, sanayi politikasını yeniden devreye sokarak ya da bu politikaya olan bağlılıklarını artırarak yanıt verdi. Ekonomi politikası ile dış veya ulusal güvenlik politikaları arasındaki bu bağlantı önümüzdeki yıl daha fazla görülecek.


Ülkeler yapay zeka konusunda yenilik yapmak için yarışıyor

Yapay zekanın, 2023 yılındaki ivmesini sürdürerek 2024 yılında daha önemli hale geleceği vurgulanan rapora göre, hükümetler sosyopolitik risk potansiyelini azaltmak için yapay zekayı düzenleme konusunda yarışacak. Ancak politika yapıcılar eş zamanlı olarak jeopolitik olarak rekabet edebilmek için yerli yapay zeka inovasyonunu teşvik etmeye çalışacak. Sonuç olarak; yapay zeka, ABD-Çin ilişkilerinde merkezi bir dinamik olacak. 2024’te yapay zekayı yenilemek ve düzenlemek için yapılan ikili yarış, farklı jeopolitik bloklara doğru değişimi hızlandıracak.


Okyanuslar jeostratejik öneme sahip

Okyanusların, önemi giderek artan bir ekonomik ve ulusal güvenlik kaynağı haline geldiği belirtilen raporda, okyanusların jeopolitiği küresel zamanın ruhunda daha belirgin bir şekilde ön plana çıkıyor. Küresel mal ticaretinin yüzde 90’ı deniz yolları üzerinden taşınıyor, ancak dünyanın en yoğun deniz transit koridorlarının çoğu jeopolitik bozulma riskiyle karşı karşıya. Derin deniz madenciliğinin, enerji geçişi için gerekli olan kritik minerallerin arzının en az üçte birini karşılayacağı tahmin ediliyor. Şirketlerin tedarik zincirlerini ve sürdürülebilirlik stratejilerini belirlerken okyanus jeopolitiğini göz önünde bulundurmaları gerekecek.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM