Özellikle bir yemiş ağacını şemsiye gibi büyüttüğünüz zaman, arada bir uçlarından saç kırpar gibi kesmek gerekiyor. Bu işlemleri (Kasım) Aralık ile Mart ayları arasında rahatlıkla yapabilirsiniz. Hatta dört ya da beş senede bir de, daha derin budamalar yapabilirsiniz. Fakat asıl sorun, yemiş ağaçları yaşlanınca yemiş verimleri gittikçe azalır, ağacın alt kısımları gittikçe kelleşir.

Ağaç dalları 10 cm.’den ufaksa rahatlıkla gençleştirme denenebilir. Tersi durumlarda, ağaç çapı 10 cm.’yi geçmişse, ağacı kökten keserek yenisini dikmek belki en akıllıcası olacaktır.
Kış aylarında, yaşlı bir ağacın ana dallarını 40-50 cm.’den kısaltabilirsiniz. Kesilen bölgeleri, su bazlı boya ile kapatmak iyi olacaktır. Şimdiye kadar övdüğümüz mastik ya da macun gibi malzemeler yavaş yavaş gündemden düşüyor. Macun ya da mastik benzeri, kalıcı ağaç dokusuna yabancı malzemeler, böceklerin, mantarların gelişmeleri için ortam sağlamaktadır.
Derin budamalar sonrasında, takip eden yıl ise, canlı yeni dallar budanmış yaşlı dalların üzerinde çıkacaktır. Kökten bir budama sonrasında, 4 ya da 5 sene bol bir verimi düşünmeyin bile.

Yaşlı ağaçların gençleştirilmesi, üstelik erik, kayısı, kiraz, badem gibi gülgillerin, diğer deyişle tek çekirdekli yemiş veren ağaçların gençleştirmeleri bazı zamanlarda zorlu olabilir. Zorlu dememizin sebebi, acımasızca yapılan köklü budamalar sonrası, ağaçların ölmesi ya da en hafifini söyleyelim birkaç dalın kurumasına neden olmasıdır. Biz, kurumaları en aza indirmek için en yüksekte bulunan bir dalı budamamayı, kendi hallerine bırakmayı öneriyoruz.
Bunu Osmanlı şehirciliğinde çok kullanılan şehir su terazilerine benzetiyoruz. Uzaktan ve yüksekten getirilen su, su terazilerinden dağıtılarak, basıncı yüksek olduğundan, çok katlı yapıların üst katlarına çıkmaları kolaylaşıyor. Biz bırakılan özsuyunun çekiminin kolaylaştıran söz konusu dallara, bir anlamda özsuyu pompasına ya da terazisine, öz suyu çeker diyoruz.

Tek çekirdekli yemiş veren ağaçlarda yapılan derin budamalardaki diğer tehlike ise, kesi bölgelerinde sakız kıvamındaki akıntılardır. Aklınız karışmasın; şeffaf, sarımsı bej, hatta kızıl kahverengi bu akıntılar her zaman bir hastalık belirtisi olmayabilir.
Bu sakızları, bitkinin kendini korumak için kullandığı yöntem olduğunu düşünerek silip, kopartıp atmayın. Bu akıntı, kimyasal, ya da böcek ısırığı ve dal budaması gibi fiziksel nedenlerle de olabilir. Buradaki önemli konu bakteri ve mantar enfeksiyonlarında da bitkinin böyle bir tepkime vereceğidir.
Son bahsettiğimiz durumda dalları uygun bir şekilde, kış sonunda temiz ve sağlıklı bir bölümden budanması gerekecektir. Yoksa budama sonrasında görülen bu akıntılar katılaştıklarında mantar ve böceklerin buralara yerleşmelerini zorlaştırır.

Yemekte tuzu olanlardan Ayşegül İshakoğlu kardeşimizin fotoğraflarını daha tüketemediğimizi söyleyelim. Ayşegül kardeşimiz, Op. Dr. Ender Berke’nin yaprak olarak yolladığı lotüs bitkisinin çiçeklerini Hindistan, Cochin, Kerala pazarından bize yollamış.
Pazarda Buddha’ya adanmak üzere değişik, rengarenk çiçekler satılıyor. Son resimde ise, pazardan diğer bir köşede, adanmak üzere satılan çiçekleri görüyoruz.
Arada sırada, bu pazardan elimize geçen, renk cümbüşü halindeki görüntüleri paylaşacağız. O kadar fotoğraf birikti ki, bu gidişle sene sonuna kadar arşivimiz dolu.
Keyifli Bahçeler…