Cuma, Kasım 22, 2024

İnşaat sektöründe doğrusal ekonomiye veda zamanı

Eaton Ticari ve Endüstriyel Projeler Satış Müdürü Halit Kumral, iş dünyasının ve dünyanın geleceği için ‘döngüsel ekonomi’ zihniyetinin benimsenmesine ihtiyaç olduğunu vurguladı


Eaton Ticari ve Endüstriyel Projeler Satış Müdürü Halit Kumral, 2024 yılına ilişkin ticari ve endüstriyel binalar sektörü hakkında bilgi verdi. İş dünyasının ve dünyanın geleceği için ‘döngüsel ekonomi’ zihniyetini benimsenmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kumral, “Küresel olarak atıkların mümkün olduğu kadar yeni kaynaklara dönüştürmek ve yeni kaynakların kullanımını yüzde 33 oranında azaltmak gerekiyor. Yenilenebilir enerji tükenmeyebilir, ancak fotovoltaik paneller veya akü enerji depolama sistemleri gibi enerji geçiş ürünlerini oluşturmak için gereken malzemeler kesinlikle bitebilir. Şu anda tüm malzemelerin yalnızca yüzde 7,2’si geri dönüştürülüyor. Elektrikli araçlar ve yeşil enerji gibi endüstriler, kaynak kıtlığı nedeniyle halihazırda bazı darboğazlar yaşıyor. AB genelindeki ülkeler döngüsel ekonomi eylem planının ayrıntılarını ele alırken, inşaat sektörünün doğrusal ekonominin sonunun yaklaştığını hissedeceğinden hiç şüphe yok. Bu anlamda 2024 önemli bir yıl olabilir” dedi.

Tüm paydaşların döngüyü kapatması ve israfı ortadan kaldırması gerektiğini belirten Kumral, “Bina sektörü Avrupa Komisyonu tarafından binaların ömrünü, dayanıklılığını ve uyarlanabilirliğini artırmanın çeşitli yollarını düşünmeye davet ediliyor. Kullanılan ürün ve malzemeleri yeniden kullanmanın yeni yollarını bulmak bu denklemin bir parçasını oluşturacak. Örneğin; elektrikli araçların kullanımının artmasıyla birlikte kullanım ömrü sona eren aküler birikiyor ve bunların yalnızca tahminen yüzde 5’i geri dönüştürülüyor. Birçok şirket, atılan akülerin enerji depolama ve diğer ikinci yaşam uygulamaları olarak yeniden kullanmanın mümkün olduğunu gösterdi” ifadelerinde bulundu.


“Gelecek trendleri belirlemenin önemi yüksek”

Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki binalarda tüketilen enerjinin toplam içindeki oranının yüzde 40 olduğunu söyleyen Kumral, “Binalar, sera gazı emisyonunu oluşturan en büyük kaynaklardan bir tanesi. Ancak yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeler, binaların artık daha fazla enerji verimli olabileceği anlamına geliyor ve bu da binaları enerji dönüşümünde kritik hale getiriyor. Bu nedenle ticari ve endüstriyel bina sektöründe gelecek trendleri belirlemenin önemi yüksek” dedi.

Küresel enerji krizinin 2023’te sert hava koşulları nedeniyle daha da arttığını, petrol fiyatlarındaki yükselişin devam ettiğini belirten Kumral, “Avrupa ve Orta Doğu’daki gerilim ve çatışmalar, küresel durgunluk endişelerini artırdı ve fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırdı. İlave yenilenebilir enerji üretimine rağmen, genel elektrik talebi arttıkça elektrik şebekelerinde aşırı yüklenmeye sebep oldu ve olmaya da devam ediyor. 2024 yılına baktığımızda, sürdürülebilirlik, enerji güvenliği ve maliyet tasarrufuna yönelik trendlerin artması bekleniyor. Bu trendler, bina sektöründeki inovasyonu tetikleyen unsurlardan biri” diye konuştu.


“Bina sahipleri sürdürülebilirlik konusunda endişeli”

AB’de üretilen tüm enerjinin yüzde 20’den fazlasının yenilenebilir kaynaklardan geldiğini dile getiren Kumral, “Bu oran 2030 için belirlenen yüzde 42,5 hedefinin çok altında. Fitfor55 ve REPowerEU gibi Net Sıfır’a ulaşmaya yönelik AB yasama programları, binaların ve evlerin daha karbon verimli hale getirilmesi ihtiyacını hızlandırdı. AB’deki tüm yeni binalarda 2028’den itibaren, mevcut binalarda ise 2032’den itibaren güneş panelleri zorunlu olacak ve bunun kurulumları 2027’den itibaren başlayacak” ifadelerinde bulundu.

Ev sahipleri ve işletmelerin, ısı pompaları veya elektrikli araç şarj cihazları gibi yeni teknolojileri kullanmaya başladıklarında, binalarının kapasite sınırlarına ulaştıklarını fark ettiklerini söyleyen Kumral, “Bu, sözleşmeye konu olan tahsisatların aşılması nedeniyle yüksek tarifelerle karşılaşacakları veya bazı durumlarda bina sahiplerinin ve projecilerin bir şebekeye olan bağlantıyı güvence altına almakta zorlandıkları anlamına gelebilir. Bina sahipleri emisyonları azaltma hedeflerine uyulması, gelecekteki büyümeye hazırlanılması ve aynı zamanda daha sürdürülebilir olunması konularında endişe duyuyor” dedi.

Kumral, sözlerine şöyle devam etti: “İşletmelerin, karbon emisyon sıfır hedeflerine ulaşmak, hükümet hedeflerine ulaşmak ve ayrıca güç kaynağını desteklemek için kendi yenilenebilir enerji üretimlerini giderek daha fazla uygulamaya almaları gerekecek. Ancak enerji kriziyle mücadele etmek ve karbondan arınmış geleceğe hazırlanmak için yalnızca güneş panelleri kurmak yeterli olmayacak. Bina enerji yönetim sistemlerinin ve akülü enerji depolama sistemlerinin kurulması, yenilenebilir enerji kaynaklarının faydalarını önemli ölçüde artıracak; çünkü bu, ürettikleri enerjinin yalnızca üretim zamanında değil, optimum zamanda kullanılacağı anlamına gelir. 2023’te enerji depolama sistemlerinin benimsenmesinde artış olduğu görüldü. Özellikle Fit-for-55 hedeflerine ulaşmak için son tarih olan 2030’a doğru yaklaştıkça bunun artmaya devam etmesi bekleniyor.”


“Enerji geçişi finansman modelleri ortaya çıkıyor”

Birçok işletmenin, enerjiyi yönetmek, akıllı şebekeler veya enerji merkezleri oluşturmak için bilgisayar donanımı ve yazılımına yatırım yaptığını aktaran Kumral, “Enerjiyi bu şekilde yönetmek zamandan dolayısıyla maliyetten tasarruf sağlar. Enerjisini Üreten Binalar yaklaşımımız, bir binayı mikro şebekeye dönüştürmek üzere yazılımı yenilenebilir enerji üretimi, enerji depolama ve elektrikli araç şarjı ile birleştirir. Bina enerji yönetimi yazılımı gibi yazılımlar, enerji talebindeki pikleri azaltmak ve maliyetten tasarrufu en üst düzeye çıkarmak için enerji giriş ve çıkışlarını düzenler. Amsterdam’daki Florian Hotel, şebeke mevcudiyeti ile kısıtlanan bir işletmenin, kapsamlı elektrikli araç şarjı kapasitesine sahip başarılı bir enerji merkezi haline nasıl dönüştürülebileceğinin bir örneği. Bu tür bir yaklaşımın maliyeti bazı işletmeler için endişe verici olabilir ancak BNP Paribas Leasing Solutions ve Eaton tarafından geliştirilen paketler gibi enerji geçişi finansman modelleri ortaya çıkıyor. İleriyi düşünen işletmeler, finans sayesinde enerji geçişine başlayabilir ve yenilenebilir enerji, enerji depolama ve enerji verimli sistem ve teknolojilerini kurarak karşılığını hemen almaya başlayabilir” sözlerine yer verdi.


“Renovasyon ve güçlendirme, enerji geçişinde kritik”

AB binalarının yüzde 75’inde enerjinin israf edildiğini anlatan Kumral, şunları söyledi: “Eski binalar daha az verimli ve Avrupa’da 2001’den önce 220 milyondan fazla bina inşa edildi. Renovasyon, 2024’te Avrupa bina sektöründe belirleyici bir tema olmaya devam edecek. Bina yalıtımı ve ısıtma sistemlerinin iyileştirilmesi devam edecek, yenilenebilir enerji üretimi ve enerji yönetimi yazılımı gibi teknolojilere yatırım yapmak yine önemli olacak. Renovasyon ve güçlendirme, enerji geçişinde kritik bir faktör olabilir, ancak sorunsuz değil. Modern teknolojileri benimsedikçe, bunları kurmak için gereken vasıflı iş gücü eksik kalıyor. Yalnızca güneş enerjisi ile ilgili gündemdeki talepleri karşılamak için tahminen 1 milyon kişinin yeniden vasıflandırılması gerekiyor. İşgücü talebinde solar PV-fotovoltaik kurulumcuları gibi profesyonellere doğru bir yöneliş söz konusu. Aralık 2023 itibarıyla AB, Binalarda Enerji Performansı Direktifini revize ederek üye devletleri, finansman, eğitim ve vasıflı işçilerin güvence altına alınması gibi karbondan arındırmanın önündeki mevcut engelleri ortadan kaldıran ulusal bina yenileme planları oluşturmaya zorladı.”

Konut binaları piyasasındaki kurulumcu firmaların iş gücü kısıtlamalarını aşmasının bir yolunun, önceden kablolanmış dağıtım panolarının kullanılması olduğunu ifade eden Kumral, “Geleneksel olarak kurulumcular komponent ve özel yapım dağıtım panoları satın almayı tercih ederler. Ancak önceden kablolanmış alternatifler ve paket çözümler hızlıdır, kolaydır ve riski azaltır. Kurulum maliyetlerini önemli ölçüde azaltır ve çok daha kısa sürede daha fazla binayı dönüştürmelerine olanak tanır” dedi.


Elektrikli araç satışlarında artış beklentisi

Elektrikli araç satışlarının hızla arttığını aktaran Kumral, “Ancak geleneksel içten yanmalı motorlu filolar hala AB karbon emisyonlarının yüzde 12’sinden sorumlu. Elektrikli araç şarj altyapısının buna ayak uydurması koşuluyla elektrikli araç satışlarının katlanarak artması bekleniyor. Bazı Avrupa ülkeleri, gerekli altyapının geride kalması nedeniyle elektrikli araç satışlarının etkilendiğini görmeye başlıyor. Ancak AB, 2035’ten itibaren yeni içten yanmalı motorlu araçların satışını yasakladı, dolayısıyla geçiş yaklaşıyor. AB yollarına daha fazla elektrikli araç çıktıkça, daha fazla şarj istasyonuna ihtiyaç duyulacak. Elektrikli araç şarj cihazlarının evlere kurulduğunu görüyoruz. Ayrıca ticari binalardan da giderek artan bir şekilde müşterileri ve personelleri için şarj cihazı sağlaması bekleniyor. Bütün bunlar elbette şebekeye duyulan güç talebini artırıyor. Tüm bunlar, elektrikli araç filolarına geçiş yapan şirketlerin muhtemelen kendi lokasyonlarında şarja ihtiyaç duyacağına ve güç ihtiyacının ölçeğine bağlı olarak bu işletmelerin binalarındaki güç dağıtımını yönetmek için güneş panelleri ve BEMS gibi teknolojileri dikkate almaları gerekebileceğine işaret ediyor” diye konuştu.

KAYNAKEaton
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM