Pazartesi, Eylül 16, 2024

Nereden Geliyor

Seksen seneye yakın zamanın ruhuna uygun olarak;  İkinci Büyük Savaş galiplerinin farklı ideolojik yaklaşım kampanyaları ile şekillenen iktisadi ilişkileri merkezden çevreye doğru dünya kamuoyu üzerine abandıran düzen, soğuk savaş yıllarında devam etti. İki kutuplu gerginlik algısının hem ‘hür dünya’, hem de ‘demir perde’ cenahından pompalandığı Pirus zaferleri (uzay yarışı, olimpiyatlar, balistik füzeler, nükleer biyolojik kimyasal(NBC) vb.) kıvamında yarım asır kadar süregeldi.

1973 Petrol krizi ile açığa çıkan iktisadi kurgudaki deformasyon, Atlantik ötesi merkezli, Bretton Woods’un(1944) sulandırılması, savaş mağlupları(Federal Almanya, Japonya katkılı) sarsıntılar çok geçmeden Avrupa’yı titreten Sovyet sistemi ve sosyalist emek ve işgücünün muhallebiye benzer çöküşü ile görüntüde ayrı ve karşıt; Batıda (serbest pazar) Comecon’da (kamu ağırlıklı) gizli paydaş iş bölümünü eşitsizlik temelinde dümdüz etti. 

Neredeyse(1946-1989) yarım asır kadar bilhassa sanayileşmiş ekonomilerin merkezde fakat iki ayrı kutupta, siyasi-ekonomik açıdan kontrollü devlet denetimine tabi olduğu her iki kampın çevreye doğru kendi müzahir etki alanlarında kapalı devre tesirli oldukları Milenyuma uzanan süreçtir.

O gün bu gündür Birleşik Devletler ve Rusya Federasyonu yirminci asır sonlarından itibaren Avrupa Birliğini(karma ekonomi) de içine alacak biçimde finansal krizler, özelleştirme, öne çıkan neoliberal iktisat tercihi bilhassa sosyal devlet ilkesinin terki, küreselleşen münasebetlerin akışında hareketlendiler. Görülüyor ki elzem olan politika değişikliğinin nasıl bir denge getirebileceği ? ne tür bir çözüm arayışı ile ne gibi fırsatları yaratabileceği, sürdürülebilirliği gibi konular gündemdedir.

Davos Toplantıları öncesi tartışmalara bir çerçeve sunmak amacıyla Küresel Risk Raporu yayımlanıyor. Bu yılki raporda da, “gelecek on yılda hızlı teknolojik değişim, ekonomik belirsizlik, ısınan gezegenimiz ve artan çatışma ortamında karşılaşılabilecek en şiddetli risklerden” söz edildi. Tahmin edileceği gibi, teknolojinin güncel ürünleri yapay zekanın bir başka ürün ‘çip’ ile vizyona sokulduğu şu zamanlar, insan uygarlığının ortak meyvesi olarak telakki edilirken hayatı kolaylaştırması, üretkenliği arttırması, zor, zahmetli ve tekrara dayalı işlerden çalışanları kurtarması özellikleriyle büyük fırsatları barındırıyor. Gelgelelim toplumsal münasebetlerin özel mülkiyete dayandığı kapitalist şartlarda bu teknolojileri ellerinde bulunduran veya kontrol eden birey ve kurumlar bunu nasıl kullanıyorlar ?

Yapay zekanın savaş ve çatışmalarda seferber edilmesinin insani krizlere neden olabileceği, savaşları derinleştirebileceği üzerinde durulmalı. Ayrıca kurum ve şirketlerin; 1) işçileri değil zenginleri ödüllendirerek, 2) kamusal hizmetleri özelleştirerek, 3) vergiden kaçınarak, 4) iklim değişikliğini hızlandırıp ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet eksenlerinde adaletsizlikleri körükleyerek ihtilaf ve çatışma risklerinin artması da diğer gerçeğidir.

Bu meyanda belirli seviyedeki ekonomiler arasında artan savunma harcamaları ve silahlanma yarışının yanı sıra, ülkeler arasında işbirliğinin zayıflaması, takatsiz düşen ekonomiler ve toplumlar için küçük bir şokun bardağı taşıran son damla olabileceği de hesaba katılmalıdır.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar