EGİAD ve ESİAD işbirliğiyle düzenlenen Dijital Dönüşüm Zirvesi’nin İzmir ve bölge ekonomisinin teknoloji odaklı, katma değerli büyümesi ve ekonominin dijital dönüşümü için önemli bir fırsat olması hedefleniyor
Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) ile Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD), ‘Yapay Zeka ile Akıllı Yarınlar’ sloganıyla Dijital Dönüşüm Zirvesi düzenledi. İlki 2017 yılında düzenlenen Endüstri 4.0 Zirvesi’nin devamı niteliğindeki Dijital Dönüşüm Zirvesi’nde, dijital dönüşümün sunduğu fırsatlar, firmaların dijital dönüşüm yatırımları, yapay zekanın iş dünyasına etkileri ve yapay zekanın küresel ekonomiye katkıları konuşuldu. Zirvede, nitelikli eğitim ve insan gücü, dijital dönüşüm ve katma değerli üretim formülüne dayanan bir zincirleme reaksiyona şiddetle ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Yelkenbiçer: Teknolojik dönüşüm, yeni iş olanaklarını ortaya koyuyor
Yapay zeka, 5G, nesnelerin interneti (IoT), robotik ve otomasyon gibi yeni nesil teknolojilerin iş dünyası üzerindeki etkisinin tartışılmaz bir gerçek olduğunu belirten EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “Bu teknolojik dönüşüm, “Makineler insanın yerini mi alacak?” sorusunu akıllara getirse de aslında bu durum yeni iş fikirlerini, iş olanaklarını ve bireylerin sürekli olarak kendi yeteneklerine yatırım yapmasının gerekliliğini de ortaya koyuyor. Teknoloji ile hızla değişen dünyada insanların bu değişime ayak uydurabilmesi ve kendilerini sürekli olarak yenilemeleri gerekiyor. Ülkemizde şirketler, nitelikli eleman bulmakta zorlandıklarını ifade ederken, aynı zamanda üniversite mezunu işsizler, eğitim veya istihdam alanında yer almayan gençler ve giderek artan sayıda nitelikli insan kaynağının yurt dışına göç etmesi gibi sorunlara da kendimize dert ediniyoruz” dedi.
Yelkenbiçer: İşletmeler yeni teknolojilere yatırım yapıyor
Yapay zekâ ve robotik alanındaki ilerlemelerin kaliteli eğitimin önemini artırdığını aktaran Yelkenbiçer, “İşletmeler, rekabet avantajlarını sürdürebilmek ve verimliliklerini yükseltmek adına yeni teknolojilere yatırım yapıyorlar. Firmalar, yurtdışındaki rakiplerine kıyasla, yeni teknolojiler için gerekli becerilere sahip çalışan bulmada zorlanıyorlar. Beceri eksikliği hem işsizliğin artmasına hem de firmaların nitelikli insan kaynağı bulmakta güçlük çekmesine yol açıyor. Eğer eğitim kalitesini artıramazsak, nitelikli eğitimde eşit şartları sağlayamazsak, gençlerimizi yeni dönemin gerektirdiği yetkinliklerle donatamazsak, büyük zorluklar yaşayacağız. Ne iş gücümüzü rekabetin temel taşı olarak yetiştirebiliriz, ne de gençlerimizi memnun edebilir ve beyin göçünü durdurabiliriz. Bu düşüncelerle EGİAD Think Tank çatısı altında NEET adı verilen “ne eğitimde ne istihdamda olan gençler” başlığında bir rapor hazırlığı içerisindeyiz. Üniversite sonrası istihdama katılmamış veya istihdamdan düşmüş gençlerimizi inceleyecek rapor ile OECD ülkeleri NEET oranında yüzde 27 ile birinci sırada olan ülkemiz için bir çıkış yolu arıyoruz. Raporun önerileri doğrultusunda gençlerimizin beceri ve yeteneklerini geliştirmelerine, dolayısıyla istihdam edilebilirliklerinin artırılmasına yönelik somut adımlar atmayı hedefliyoruz” ifadelerinde bulundu.
Yelkenbiçer: İş dünyası dönüştürülmeli
Ekonomi, çalışanlar ve iş dünyası için, mevcut sorunların ana kaynağının verimlilik seviyesi olduğunu aktaran Yelkenbiçer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Verimlilik artışı ve bu artışa ulaşmak için gerekli olan dijital dönüşüm, başarıya giden yolda temel taşlardır. Şirketlerimizin teknolojiyi benimsemesi, içselleştirmesi ve teknolojik devrim için hazırlıklı olması acil bir ihtiyaçtır. Ülkemizin yüksek teknoloji üreten bir ekonomi olması, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına yönelik kalkınma stratejilerinin ve hedeflerinin odak noktası olmalı. Türkiye’nin bütüncül bir teknoloji üretim merkezine dönüşmesi; kamu, özel sektör ve akademik dünya ile koordineli bir şekilde, iş birliği içinde olması gerekmekte. Yenilikçilik, araştırma ve geliştirme kültürünün ülkenin temeline işlenmesi şart. Beşerî sermayemizi kaybetmeden, insanı ve bilimi merkeze alan bir biçimde tüm iş dünyamızı dönüştürmemiz, orta gelir tuzağından çıkmamız için birincilik önceliğimiz.”
Zorlu: Yapay zeka 2030’a kadar küresel ekonomiye 15.7 trilyon $ katkıda bulunacak
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Küresel Riskler Raporu 2024’ü değerlendiren ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu da “2 yıllık kısa dönemde, hem de 10 yıllık uzun dönemde, ilk 10 risk arasında teknoloji kaynaklı riskler yer alıyor. 2 yıllık dönem için yanlış bilgi ve dezenformasyon ile siber güvensizlik dikkat çekerken, 10 yıllık dönem için bunlara yapay zeka teknolojilerinin olumsuz sonuçlarının da eklendiğini görüyoruz. Hız, üstün performans için çok önemli. Hızlı hareket eden şirketler emsalleriyle karşılaştırıldığında yavaş hareket edenlere göre, 2.1 kat daha yüksek operasyonel esneklik, 2.5 kat daha yüksek finansal performans, 3.0 kat daha yüksek büyüme ve 4.8 kat daha yüksek inovasyon rapor ediyor. Bu anlamda yapay zekanın sağladığı hız, verimlilik artışı gibi unsurların, 2030’a kadar küresel ekonomiye 15.7 trilyon dolar katkıda bulunması öngörülüyor. Buna karşılık 2025’e gelindiğinde, yapay zekanın 85 milyon işi ortadan kaldırabileceğinden, ancak 97 milyon yeni iş yaratabileceğinden de bahsediliyor. 12 milyon iş artışı çok dikkat çekici bir hesaplama. Ayrıca, dijital dönüşüm için küresel harcamaların 2026 yılına kadar 3.4 trilyon dolara ulaşması bekleniyor” ifadelerinde bulundu.
Zorlu: Zincirleme reaksiyona şiddetle ihtiyacımız var
Türkiye’nin ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin oranının yüzde 4 olduğunu vurgulayan Zorlu, “Gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmemizin yolu teknoloji ve inovasyona dayalı dijital dönüşümden geçiyor. Bu noktada nitelikli insan gücü yetiştirilmesi ve bilime dayalı kapsamlı eğitim koşullarının vakit kaybetmeden oluşturulması anahtar unsur. Dijital dönüşüm, ihtiyaç duyulan yetkinlikleri de evrimleştiriyor. Bilgi analizi, dijital okur yazarlık, değişime yatkınlık, yapay zekadan yararlanma ve problem çözme gibi analitik yeni yetkinlikler öne çıkıyor. Bu yetkinlikler özellikle yapay zeka tarafından yönetilen değil, yöneten olmamız kapsamında oldukça önemli. Kısaca ifade etmem gerekirse, nitelikli eğitim ve insan gücü, dijital dönüşüm ve katma değerli üretim formülüne dayanan bir zincirleme reaksiyona şiddetle ihtiyacımız var” diye konuştu.
Zorlu: Firmalar dijital farkındalık konusunda yeterli yatırımı yapmadı
ESİAD olarak, 32 yıldır Türkiye’nin sürdürülebilir ve istikrarlı biçimde kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla çalıştıklarını vurgulayan Zorlu, “Küresel düzeyde yaşanan zorlukları ve ileriye dönük olası krizleri yönetebilmek, uluslararası rekabet gücümüzü artırabilmek için, çok yönlü stratejiler geliştirerek geleceğe hazırlanmamız gerektiğini savunuyoruz. Bu bağlamda, Derneğimizin öncelik verdiği konular arasında dijital dönüşümün yanı sıra, iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi, nitelikli insan gücü ve eğitim bağlantısı, finansmana erişimde alternatif çözümler, Türkiye’nin AB’ye katılım ve uyum süreci yer alıyor. Sadece devletimizin değil firmaların da yeşil, dijital ve toplumsal dönüşüm yolunda strateji geliştirmeleri ve hayata geçirmeleri gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Zorlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz yıl ESİAD olarak, online ortamda, “Dijital Dönüşüm: İş Dünyasının Geleceği” başlığıyla dört serilik bir proje gerçekleştirdik. Üretimde, iş yapma yöntemlerinde dijitalleşme, firmaların dijital olgunluk seviyelerinin ölçülmesi, dijital dönüşüm yol haritalarının hazırlanması, gerekli dijital altyapının oluşturulması, teknoloji tabanlı uygulamaların kullanılması amacıyla uzman konuşmacılar ile üyelerimizi bir araya getirdik. Yapılan birçok çalışma, firmaların dijital dönüşüm için öncelikle bunu bir strateji olarak benimsemeleri gerektiğini, bu dönüşümün başarılı olabilmesi için de insan kaynaklarına yatırım yapmaları gerektiğini ortaya koyuyor. Ülkemizdeki firmaların büyük çoğunluğunun, dijital farkındalık ve yetkinlik konusunda henüz yeterli düzeyde yatırım yapmadıklarını görüyoruz.”
İnci: Türkiye’nin küresel dijital ekonomideki payı yüzde 0.1
Günümüzde dijital ekonominin 2000 yılına nazaran iki kat büyüdüğünü belirten Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci, “Küresel Gayrisafi Yurt İçi Hasıladaki (GSYİH) payını 2021 yılında 11,5 trilyon doların üzerine taşıdı. Bu rakam, toplam küresel GSYİH’nin yüzde 15,5’ine denk geliyor. 2025 yılına gelindiğinde ise dijital ekonominin küresel GSYİH’deki payının yüzde 25 olacağı öngörülüyor. Başka bir deyişle, 2025’e geldiğimizde dijital ekonominin büyüklüğü ABD’nin GSYİH’sine eşit olacak. Gelişmiş ülkelerde ise bu oranın şimdiden yüzde 35’lere kadar ulaştığına şahit oluyoruz. Bu büyük pazarın içinde, büyük veri, nesnelerin interneti, yapay zekâ ve geniş bant erişimi gibi dijital dönüşüm teknolojileri, dijital ekonomide büyüme ve inovasyonun yapı taşları şeklinde sıralanacak. Ülkelerin ekonomik büyümelerini arttırarak, dünya ekonomik dengesinde yer almasının belirleyicisi de bu teknoloji alanlarına yaptıkları yatırımlar olacak” diye konuştu.
Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payının yüzde 1 iken küresel dijital ekonomideki payının yüzde 0.1 olduğunu belirten İnci, “Yeni ekonomik düzenin gerektirdiği rekabet gücünün yüksek katma değer yaratmaktan ve her alanda verimliliği tesis etmekten geçtiğini biliyoruz. Kamunun, özel sektörün, akademinin sinerji ile hareket ettiği bir sürece bu nedenle vurgu yapıyoruz. Başarıyı, yeni nesil teknolojileri geliştirerek, teknolojiyi sağlıklı bir şekilde iş modellerimize entegre ederek ve güçlü bir teknoloji ekosistemi oluşturarak sağlayabiliriz” dedi.
İnci: Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerine ayrılan kaynaklar kısıtlı
Bilimsel gelişme, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerine ayrılan kaynaklar halen kısıtlı, üniversite-sanayi-kamu iş birliklerinin çeşitli ve verimli olmadığını dile getiren İnci, “Bilimsel araştırma sayısı gibi patent sayısı da düşük. OECD ülkeleri ortalaması ile karşılaştırıldığında, Türkiye Ar-Ge harcama yoğunluğu, yüksek teknolojili ürün ihracatı, patentler ve araştırmacı sayısı gibi temel göstergelerde OECD ülkeleri ortalamasının bir hayli gerisinde kalmakta. Dünya Bankası verilerine göre, yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi ürünleri ihracatındaki payı 2021 yılında yüzde 3 olarak gerçekleşti. OECD ortalaması ise yüzde 17. Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’de toplam ihracatta bilgi ve iletişim teknolojileri ürünlerinin oranı 2021’de yüzde 0.9 iken; OECD ortalaması yüzde 7.4; AB ortalaması ise yüzde 5.4’ olarak gerçekleşti. Dünya Bankası verilerine göre 2021’de Türkiye’de patent başvuru sayısı 8,234 iken; Güney Kore’de 186,245; Almanya’da 39,822; Hindistan’da 26,267; Fransa’da 13,386 oldu. Rakamların bize söylediği ekonomide yüksek çarpan etkisine sahip sektörlere odaklanmak, geleceği doğru okumak ve kaynakları doğru kullanmanın ne kadar önem arz ettiği” ifadelerini kullandı.
İnci: Türkiye’yi teknoloji üretim merkezi haline getirmek gerekiyor
Türkiye’yi her bölgesi ile bütüncül bir teknoloji üretim merkezi haline getirmek gerektiğini vurgulayan İnci, “Bu çerçevede ağırlık verdiğimiz bir alan KOBİ düzeyindeki teknoloji tedarikçileri. KOBİ düzeyindeki teknoloji tedarikçileri ile büyük şirketleri bir araya getirerek çözüm üretmelerini sağlamak amacıyla TÜSİAD SD² Programını 2018 yılında başlattık. Bu yola çıkarken temel amaçlarımızdan biri Dijital Dönüşüme ilham verecek başarı hikayeleri oluşturmak idi. Yedinci yılına giren programımızda başladığımız günden bu yana kat edilen mesafe bizleri gururlandırıyor. SD2 programı Çağrılar üzerinden birlikte çözüm üretmenin yanı sıra dijital dönüşüm ile ilgilenen şirketlerin 7/24 yararlanabileceği bir dijital platforma dönüşmüş durumda. Bu platformda kayıtlı farklı dijital teknolojilerde yetkinliği olan yaklaşık 2300 teknoloji tedarikçisi; 809 teknoloji kullanıcısı önemli bir paydaş ekosistemi oluşturuyor. Program kapsamında bugüne kadar açılan 79 çağrı 1000 başvuru aldı. Çağrılar kapsamında üretilen çözümler yanı sıra teknoloji tedarikçileri tarafından Platforma yüklenen 537 teknolojik çözüm bir kütüphane olarak işlev görüyor. Hepinizin bu birikimden dijital dönüşüm projeleriniz için İlham alabileceğinizi hatırlatmak isterim” diye konuştu.
İnci: Yapay zekayı takım arkadaşı olarak konumlandıracağız
Üretim ve hizmetler sektöründe oynadığı rol ve yaygın bir şekilde benimsenmesi ile yapay zekanın on yıl içinde küresel GSYH’yi yüzde 7 yani neredeyse 7 trilyon dolar artırabileceğinin öngörüldüğünü belirten İnci, “Bu oran üretkenliğin yüzde 1,5 puan artırılması anlamına geliyor.Tarımsal üretimin güçlendirilmesinden iklimle mücadeleye, otonom araçlardan, çevrimiçi platformlara, insan ömrünün uzatılması ve kalitesinin arttırılmasından, evlerimizde hayatımızı kolaylaştıracak pek çok uygulamaya kadar sayısız alanda yapay zekadan yararlanılıyor” dedi.
İnci, “Yapay zekâ, nanoteknoloji, kuantum hesaplama, siber fiziksel sistemler gibi teknolojik atılımlar dijital devrimi başka bir düzeye taşıyor. Üretken yapay zeka, tüm endüstri sektörlerinde önemli bir etkiye sahip olacak. Üretken yapay zekanın toplam Ar-Ge maliyetlere yüzde 10 ila 15’i arasında değişen bir değerle üretkenlik sağlaması öngörülüyor. Araştırmaya göre, üretken yapay zeka, endüstriler genelinde 2,6 trilyon ila 4,4 trilyon dolar değer yaratma potansiyeline sahip. Yapay zekanın akıllı işletmeye dönüşmek isteyen her kurum için önemli bir katma değer yarattığını görüyoruz. Peki biz şirketlerimizde yapay zekayı takım arkadaşı olarak konumlandırabilecek miyiz? Konumlandırabileceksek bunu nasıl ve ne ölçüde yapabileceğiz? Yapay zeka ile akıllı yarınları ve akıllı işletmeleri konuşacaksak bu soruları irdelememiz önemli olacak” ifadelerinde bulundu.
Türkiye’nin yüksek teknoloji ile katma değer yaratılması ve verimlilik artışı açısından potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu aktaran İnci, “Bu potansiyeli hayata geçirebilmek için dijital dönüşümün iki önemli boyutunun üzerine titizlikle eğilmemiz gerekiyor. Birincisi işlerin ve istihdamın dönüşümü perspektifi. Dijital dönüşüm sürecinin başarısını sağlayacak ve hatta temelini oluşturacak en önemli unsur nitelikli insan kaynağı. Potansiyelimizi ortaya çıkarmamızda ikinci önemli unsur ise dijital teknolojiyi geliştirme ve iş yapış biçimlerine hızlı bir şekilde entegre edebilme kapasitesinin geliştirilmesi” dedi.
Elban: Önce insanları dönüştürmeli
İnsanları dijital dönüşüm çerçevesinde dönüştürmek gerektiğini vurgulayarak, İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, “Dijital dönüşüme mecbur olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Ülke olarak, işletmeler olarak mecbur olduğumuzu biliyoruz. Bu dönüşümü sağlayamazsak rekabet, verimlilik şansını yakalayamayacağız. Sonuçta işletmemiz yok olmakla karşı karşıya kalacak. Ülke olarak henüz endüstri devriminde 2 buçuğu geçemedik. Bu yarışta da geri kalmamalıyız. Dijital dönüşümde asıl konuşmamız gereken konuların başında insan geliyor. Dijital dönüşümü konuşurken, nesnelerin interneti, veri analizi ve benzeri birçok konudan söz ediyoruz. İnsan dönüşümü, dijital dönüşümün en önemli parçası. İnsanlarımızı dijital dönüşüm çerçevesinde dönüştürmemiz gerekiyor. İnsanımızın dijital dönüşümünü sağlayamazsak, bu alana hazırlayıp yetiştiremezsek, dijital dönüşümde yaptığımız çalışmalar yarım, eksik kalacak. Dijital dönüşümün, insan dönüşümü ile birlikte tüm kurum işletmelerde bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor. Eğer bunu başaramazsak, kurum, işletme, üniversite, STK’ların birbirinden ayrı şeyler yaptığı ama ülkenin ortak amacına hizmet edemeyecek. Eğer insan dönüşümünü başaramazsak, tıpkı endüstri devrimi ve diğer dönüşümlerde olduğu gibi ilerleme şansımız yok. Paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Başta insan kaynağımızın doğru planlanması yetiştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Urla’yı dijital tarım start-up’larının merkezi yapabiliriz”
Açılışın ardından ION Academy Kurucusu Ali Rıza Ersoy ‘Ne Oldu?’ başlığıyla giriş konuşması gerçekleştirdi. Bu yıl dünyanın en büyük teknoloji fuarı olan Las Vegas’taki CES 2024’e katıldıklarını dile getiren Ersoy, “Ülkemizden rakamlara bakarsak 135 bin ziyaretçi, 4 bin 300 stant, bin 400 start-up ve bin kadar konuşmacı vardı. Bizden de 50 tane start-up’ımız oradaydı. Dünya’ya bütünleşmeye gittiler ve başardılar. Şu anda ‘Digi Agro Valley@Urla’nın üzerinde çalışıyoruz. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında Urla’yı önündeki 5 yılda 2023 yılı ve 2028 yılı içinde dijital tarım yani dördüncü tarım devrimi dediğimiz dijital tarım start-up’larının dünya merkezi yapabiliriz. Urla’yı kesin yaparız ve yapacağız” ifadelerinde bulundu.
İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban’ın 7-8 yıl önce Ağrı’da kodlama projesi için kendisini davet ettiğini aktaran Ersoy, valinin gençlerin kodlama öğrenebilmesini istediğini söyledi. Kodla Ağrı Projesi’ne 2017’de 75 bilgisayar ile başladıklarını söyleyen Ersoy, “2020’de bu rakam 4 bin 500’e ulaştı. 165 bin gencimize ulaşmışız. Tamamı Ağrılı. Bu yaz programın parçası olarak her yaz düzenlenen Bilişim Şenliği’nde ziyaretçi sayısı 35 bin kişi. Bunu şu anki İzmir valisi başlattı” dedi.