Cumartesi, Nisan 27, 2024

Eski Tohumları Çimlendirebilir Miyiz? 

Geçen hafta, en verimli tohum ekimi yöntemlerine bir baktık. Unutulan noktalar çok oldu. Hep söylediğimiz yöntemlerden birisi, bildiğiniz gibi tohumu hafifçe çatlatmak ya da dış yüzüne hafifçe bir çentik açmaktır. Örneğin acı bakla (Lupinus) çekirdeklerinin ufak bir çıkıntıları vardır. İşte bu çıkıntıyı, bir tırnak makasıyla çıtlatarak 12 saat kadar suyun içinde tutmak, çimlenme yüzdesini artırır. Acı bakla deyince, 1954 yılında botanikçilerin bulduğu ve 10.000 senelik olduğu düşünülen bir acı bakla (Lupinus arcticus) tohumu yeşertilmiştir. Teorik olarak bir tohum uzun yıllar yeşerme ya da çimlenme gücünü kaybetmeyecek şekilde kodlanmıştır. Bazen eskidi diye tohumları atıyoruz ya. Bakalım, atmadan son bir gayret ile bunları biz de yeşertebiliriz miyiz?

Dinozorların ölümüne neden olan, meteorla, dünyamızın çarpışması sonucunda oluşan toz bulutu ve 15 yıl kesintisiz süregelen kış mevsimi, o sırada dünyayı örten bitki örtüsünün büyük bölümünün hakimi iğne yapraklıların yok olması sonucunu doğurmuştur. Başlangıçta, çiçekli bitkiler daha az olmalarına rağmen, daha sonra birçok değişikliklere uğradılar. Tohumları sayesinde varlıklarını devam ettirebildiler. Arkasından, boşalan Dünyamızın çeşitli bölgelerine yayılmaya başladılar. Bu nedenle, tohumla çoğalma yöntemini hiç de yabana atmamak gerekir. Sizinde kilerinizde bulduğunuz, ya da dolabın arkasına düşmüş, yıllarca orada kalmış tohumlar çimlendirilebilir mi? Hemen ekleyelim de, aklınızın bir kenarında bulunsun, otsu bitkilerin tohumları, ağaç tohumları ile karşılaştırıldığı zaman daha bir kırılgan, dış etkilere daha dayanıksızdırlar.

Bir tohum uzun, çok uzun bekleyince, birincisi kabuğundaki suyu kaybeder. İkincisi de, tohum içindeki karbonhidratlar azalır. Bu nedenle, çimlenme için bu iki sorunu düzeltmemiz gerekecektir. Biz, evdeki olanaklarla 5 senelik tohumların ancak ve ancak %10’unu bilemediniz %20’sini yeşertebiliriz. Bu oranı biraz olsun arttırabilir miyiz?

En önce şunu belirtelim, tohumların niteliklerini belirlemek için suda yüzüp yüzmediklerine bakmayın. Suyun üstünde kalan, suya batmayan her tohumu işe yaramaz diye atmayın. Yalnız hemen belirtelim, kabukları kurumuş bu tohumları normalden daha fazla, 24-48 saat suyun içinde bekletmek gerekir. Bunlarla beraber, teknolojik gelişmeler ışığında başka yöntemler de kullanılabilir; örneğin son yıllarda lazer kullanarak tohum kabuğunu zayıflatmak, kimyasal maddelerle kabuğu yaralamak, bazı bakterilerle tohumları işleme sokmayı sayabiliriz. Bu uçuk kaçık yöntemleri bir tarafa bırakırsak, biz evde neler yapabiliriz? Bizim çok sevdiğimiz, nemli kağıt havlu içinde eski tohumları çimlendirmeyi, bakterilerin ve diğer mikroorganizmaların tohumların bozulmasına neden olabileceğinden yaşlı tohumlarda pek önermiyorlar.

Bilimsel araştırmalara kulak verdiğiniz zaman potasyum nitrat, mikrobiyolojide kullanılan agarlı besiyerleri, çinko ve magnezyumlu solüsyonlar, fulvik asitle işlemler söz konusu oluyor. Bunların yanında, biz evde tek başımıza neler yapabiliriz? Demlenmiş soğutulmuş çay ile sulamak, % 1-2’lik H2O2 (Hidrojen peroksit) içinde 3 dakika bekletmek mikroorganizmalarla baş edebilmek açısından uygundur. Hatırımızda kaldığı kadarı ile yıllarca önce bir tanıdığımız, çok beklemiş tohumları ağzına alıp, ya dişleri arasında hafifçe ezer ya da çatlatırdı. Burada insan salyasınının da bir etkisi olabileceğini aklımızın bir ucunda bulduralım derim. 

Son zamanlarda, Hindistan cevizi suyu ve pancar şekeri üretimi sonrasında elde edilen pancar melası denilen karamelize sıvının da yeşerme olasılığını çok artırdığı söyleniyor. Biz bütün bu hengame arasında, geniş bir su bardağı ılık suyun içine, 1 kaşık bal atıp iyice karıştırıp, balı erittikten sonra tohumları bu suda yarım saat bekletiyoruz, daha sonra ekileceği ortama koyuyoruz. Basit değil mi? Bir su bardağının 250 cc., bir çay fincanını 125 cc. ve bir kupanın da 260 cc. dolaylarında olduğunu da unutmayalım.

Bu hafta da yazının sonuna geldik. Pazar akşamı, bir baktık Serpil Üçok kardeşimiz Vancouver’dan beyaz süs kirazlarını (Prunus serrulata ‘Shogatsu’) yollamış. Geçen sene yine bu zamanda aynı cins ağacın çiçeklerini yayımlamıştık ama bu güzellik karşısında insan her defasında donup kalıyor. İkinci fotoğrafta ise İstanbul, Bağdat Caddesinden bolca ekilmiş kırmızı koyun gözlerini (Bellis perennis) görüyoruz.

Keyifli Bahçeler…..

Oğuzhan Daver

Diğer Yazarlar