Millet bankasının CHP’ye vermiş olduğu kredi ancak hizmet üretimiyle geri ödenmelidir
Sevgili okurlarım,
Konuya bir önceki yazımdan devam ediyorum:
Sayın Erdoğan, AKP genel başkanı olarak çok kapsamlı bir değişime gitmeye mecburdur. Bu değişim yapılırken, aynı zamanda, hiçbir hatanın, ihmalin, çalışmamanın cezasız kalmadığını da parti içinde göstermek zorundadır. Ancak bu değişimi yaparken, bu aşamada parti içindeki muhalif kesimin hedef almış olduğu, Mehmet Şimşek’i görevden alması ise çok daha zor hale gelmiştir. Çünkü karşısında, kendi NAS politikası ile bilerek krize sürüklediği mahvolmuş bir ekonomi vardır. Bu NAS politikasının Berat Albayrak ile başlayıp Nebati ile devam eden bir süreci vardır ki, günümüzdeki yüksek enflasyonun temelini sağlamıştır.
Seçim yenilgisini 22 yıl sonra iliklerine kadar hisseden AKP lideri Erdoğan yine gerçekleri değil, yanlışları terennüm etmek için 5 Nisan 2024 tarihinde, TÜRGEV Vakfının İbn Haldun Üniversitesindeki iftar yemeğine katılarak 20 dakika süren bir konuşma yapmıştır. Kendisinin de kurucuları arasında olduğu ve sonradan isim değiştiren bu vakıftaki söylevine başlarken, öncelikle şimdiye kadar kuruluşun 40.500 mezun verdiğini ve bunun da büyük bir başarı olduğunu belirtmek ihtiyacını duymuştur. Ayrıca bu başarıda maddi ve manevi emeği geçen herkese de teşekkür etmeyi bu vesile ile ihmal etmemiştir. Konuşması içinde vakıfta eğitim görenlerin TEKNOFEST gençliği olduğunu da ilave ederek, hukuktan ve adaletten ayrılmayın diye de nasihat etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuşması gelecek için de düşünceleri konusunda aslında ipuçları vemektedir. Ancak iktidarın icraatlarına bakarsak söyledikleri ile yaptıklarının her zaman birbirine uymadığı herkes tarafından kabul edilmektedir. Mesela konuşmasında dikkat çekenbir cümle “MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR“ olmuştur. Bu cümle Erdoğan’ın kendisini başarılı olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Başarılı işler yaptığına inanan biri olarak, kendisini meyve veren bir ağaç konumuna sokabilmiştir. Kendisinin ülkeye büyük hizmetler yaptığını, bu nedenle de muhalefeti kastederek, birilerinin üzerine özellikle geldiğini belirtmiştir. Ancak her zaman yaptığı gibi yine “BÜYÜK HİZMETLER“ deyimini pek doğru kullanmadığını düşünüyorum. Ülkede tarımın geldiği durum, yolsuzluk, rüşvet, korku iklimi yarattığı iddiaları, ülke ekonomisinin, yüksek enflasyon içine sürüklenip, Türk parasının dünyadaki en değersiz paralar arasında düşmesi mi büyük hizmet kategorisindedir?
Yenilmiş Erdoğan minderden kaçmamak için direnmesine devam ederken İstanbul’da 2 defa seçim kazanarak belediye başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nu da iğneleyecek bir konuyu konuşması içinde, hemen gündeme getirmiştir. Erdoğan’ın iyi bir politikacı olduğunu belirtmek lazım ama son günlerde İstanbul’daki bir eğlence merkezinde çıkan yangında hayatını kaybedenlere değinerek, “29 EMEKÇİ KARDEŞİM ÖLMÜŞTÜR“ şeklinde imar, inşaat veya tadilat ruhsatı veren İstanbul Büyükşehir Belediye yetkililerini hedef alarak, “SAVCILARIMIZLA KOVALIYORUZ VE SONUNA KADAR DA KOVALAYACAĞIZ“ ifadelerini vurgulu bir şekilde alkışlar arasında dinleyicilere sunmuştur. Bunu Ekrem İmamaoğlu’nun yangın olan binaya erkenden gitmesi, sorumluluğunun bilimcinde olan bir kişinin yaptığı insani bir hareket olmasına rağmen söylemek durumunda kalmıştır.
İbn Haldun üniversitesindeki konuşmasında yine CHP’ye saldırarak; “Diyarbakır annelerini neden yalnız bırakıp onlara destek olmadılar“ diye cümleler kurmuştur. Ama Galatasaray’da toplanan CUMARTESİ ANNELERİNİN polisce coplatılması ve buna sessiz kalınmasını bir çoğumuz net olarak hatırlamaktadır.
Yine aynı konuşma içinde, dürüst samimi olan, gönüllü kuruluşlara dil uzatıldığını tekrar edip, alkış alıyorsunuz. Bu gönüllü kuruluşlar, adaleti askıya alıp, din sömürüsü yaparak servetine servet katan vakıflar, tarikatlar mı? Yoksa merdiven altı yurtlarında, çocukları istismar edip tecavüz eden vasıfsız karaktersiz, cahil, hoca ünvanlı kişilerden mi bahsediyorsunuz? Konuşmanın devamında Erdoğan TÜRGEV’in özgür nesiller yetiştirdiğini ifade etmiştir. Oysa bunlar nasıl özgür nesillerin çocuklarıdır ki, ben anlamakta zorlanıyorum. Çünkü İbn Haldun üniversitesindeki, öğrencilerin üçte birinden fazlasının, tarikatlara gittiğini bilmeyen mi var? Bu çocukların ailelerinin de tarikatlar ile iç içe olduğu bir sır değildir. Nurculuk hâkim olarak, İskender Paşa ve İsmail Ağa cemaatleri ön plana çıkmaktadır. Nurcularda okuyucular kolu üniversitede yoğunlaşmış durumdadır. Sohbet toplantılarının, üniversite içinde yapılmakta olduğu birçok kişi tarafından gündeme getirilmektedir. Diğerleri için ise öğrencilerin onların dergâhlarına gittikleri biliniyormuş, ancak ilahiyatçıların çoğunluğunun tarikat toplantılarına ilgi göstermediklerini de belirtmek isterim.
Tüm bunların yanı sıra, üniversitede Menzilcilerin de bulunduğu birçok kaynaktan ifade edilmektedir. Konuşmanın içinde Erdoğan’ın “Bizler davası olan insanlarız. Tefekkürü, tezekkürü olan gençlersiniz. Kişiye değer katan unsurlardır bunlar. Unutmayınız imkân size gelmez, siz imkâna gideceksiniz ve azminizi, inancınızı asla kaybetmeyiniz“ diye ilave ettiği görülmektedir. Ancak her zaman tekrar ettiğim gibi, sayın Erdoğan’ın burada ve birçok konuşmalarında ifade ettiği “dava“ konusu nedir. Bunu bir türlü öğrenmedik. Ancak yapılan spekülasyonlar nezdinde, bu davanın şeriatla yönetilen din devleti kurmak olduğu fakat bunun açıkça söylenemediği için bu kelime altına gizlendiği ifade edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçim sonrası yaptığı en önemli konuşma olarak değerlendirilebilecek yukarıda bahsettiğim cümleler bize geleceğe yönelik Sayın Erdoğan’ın düşüncelerini bir anlamda aktarmakta ve seçim yenilgisine rağmen sonuçta fazla bir değişime ihtiyaç duymadığını bizlere sanki tekrar hatırlatmaktadır.
Şimdi önemli gündem, ülkenin büyük bir kısmında yerel yönetimi kazanan Cumhuriyet Halk Partisi adaylarının neler yapacakları ve ne yapmaları gerektiği konusudur. Artık gündeme gelecek belediyelerin çalışmalarına başlamaları aşamasında davranış bilimlerinde uzman bir ekibin ön çalışmalara dayanan analizi tamamlandıktan sonra belirlenecek harekât planı ile eyleme geçilmesinin çok daha verimli ve başarılı olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Unutmamak gerekir ki, değişim her an gözlemlediğimiz, takip ettiğimiz, içinde yaşadığımız ve önüne geçilemez bir olaydır. İnsanların beklentileri ve ihtiyaçları yenilendiği sürece değişim kaçınılmaz ve sürekli olarak hayatın akışında yer almaktadır. Günümüzde çağdaş teknolojik değişmeler ve özellikle iletişim, ulaşım ve bilgi teknolojisindeki çok büyük çaptaki gelişmeler dünya genelindeki ülkelere damgasını vurmakta ve onlara aynı zamanda da yön vermektedir. Gelişmelere belediyeler kapsamında uyum sağlayarak ayak uydurmak yapılması gerekli olan en akılcı davranıştır.
Devamı bir sonraki yazıda…