Cuma, Eylül 20, 2024

İş dünyası ‘geçici’de vergisizlik istiyor

Ekonomik yapıda ortaya çıkan belirsizlikler sanayicinin üretim gücünün azalmasına neden olduğunu vurgulayan Ardıç, özellikle yüksek enflasyonun, belirsizliği önemli ölçüde arttırdığını vurguladı


Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) nisan ayı meclis toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, “Ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmaya çalışan sanayicilerimiz, borçlanma suretiyle aktiflerinde gerçekleşen artışlar üzerinden enflasyon vergisi ödemek zorunda bırakılıyor. İşletme bilançolarının aktiflerindeki artış üzerinden alınacak enflasyon vergisi, özü itibariyle bir varlık vergisine dönüşecek. Ticarete konu olmayan ancak aktifte yer alan bir varlığın, enflasyon nedeniyle artan değerinin vergilendirilmesi, biz sanayicilere ilave bir maliyet getirecek. Bu nedenlerle, enflasyon düzeltme işlemleri, 31 Aralık 2023 bilançolarına uygulandığı gibi 2024 yılı geçici vergi dönemlerinde de vergisiz olarak uygulanması, ülkemiz ekonomisi açısından daha faydalı olacak” sözlerine yer verdi.


“Vergi borçlarının ertelenmesi, sektör için hayati öneme sahip”

Başta enflasyon olmak üzere birçok makro değişkenin dengelenmesinde ekonominin arz tarafının canlı kalması gerektiğini belirten Ardıç, “Krediye ulaşmanın zor olduğu bu dönemde, vergi borçlarının ertelenmesi ya da taksitlendirilmesi, reel sektörün üretime devam edebilmesi ve ayakta kalabilmesi için hayati öneme sahip. Ülkemizdeki birçok işletme öz kaynağı yetersiz olduğu için üretimini sürdürebilmek ve yeni yatırımlar için krediye ihtiyaç duyuyor” dedi.

Ekonomik yapıda ortaya çıkan belirsizlikler sanayicinin üretim gücünün azalmasına neden olduğunu vurgulayan Ardıç, “Özellikle yüksek enflasyon, belirsizliği önemli ölçüde arttırdı. Diğer taraftan yüksek faiz, üretici kesim açısından finansman maliyetlerinin artması anlamına geliyor. Makroekonomik ve finansal belirsizlikten, yüksek finansman maliyetlerinden olumsuz etkilenen üretim kesimi, enflasyonun makul seviyelere indirilmesi ve oynaklığının azaltılması hedefiyle son dönemde politika faizi artırımlarına da razı oldu” diye konuştu.


“Ticari kredi kartı limitlerinin sınırlandırılması tekrar gözden geçirilmeli”

Parasal sıkılaşma politikalarında beklenen sonuçlar alınamazken ekonominin mevcut durumda aynı anda hem yüksek faiz hem de yüksek enflasyon kıskacında kaldığını aktaran Ardıç, “Bu süreç, yurt içinde belirsizliği artırmakta, ara mallardaki yüksek fiyat artışları kanalıyla üretimde aksamalara yol açmakta ve uluslararası piyasalarda rekabet gücümüzü aşındırıyor. Tüm bunlar, reel sektör olarak bizlerin yaşadığı zorlukların derecesini ortaya koyuyor. Yüksek faiz koşullarında reel sektörün krediye ulaşma maliyetleri zorlaşırken, diğer taraftan ticari kredi kartı limitlerinin sınırlandırılması biz sanayicileri daha da zor durumda bıraktı. Ticari kredi kartları enflasyon arttırıcı bir etkiden daha ziyade arz tarafına katkısı olduğundan enflasyonu düşürücü bir etkiye sahip. Limitlerin yeniden gözden geçirilerek revize edilmesi, biz sanayicilerin nakit ihtiyacına bir nebze de olsa katkı sağlayacak” ifadelerini kullandı.


“Vize sorunu finansman sorununun çok daha önüne geçti”

Ülkeye yeni ihracat ve yatırım imkânları sağlamak için uğraş verirken, üretimde liderlik edenler vize kuyruklarında bekletildiğini ve birçoğunun da vize alamadığını aktaran Ardıç, “Malların serbest dolaşımı için karşılıklı imza atıyoruz, malları serbest dolaştırıyoruz, ancak bunları üreten sanayicilerimiz, sınırda bekletiliyor. Bu uygulama biz sanayiciler için ‘tarife dışı engel’ halini aldı. Orta Vadeli Programda 2026 yılı için 305 milyar dolar ihracat hedefi ortaya konuldu. Sanayici yeni pazarlara açılamadan, fuarlarda ürünü sergileyemeyip pazarlayamadan bu hedefe nasıl ulaşılması bekleniyor. Artık vize sorunumuz finansman sorununun çok daha önüne geçti” dedi.


“Etkin yapısal dönüşüm politikalarının devreye girmesi gerekiyor”

Mevcut durumda döviz talebini de karşılamak için uygulanan yüksek faiz seviyesinin, yabancı sermayeyi çekebilmeyi sağlayamadığını dile getiren Ardıç, “Enflasyon dinamikleri üzerinde de olumsuz bir etkiye neden oluyor. Yabancı yatırım, makroekonomik politikaların öngörülebilirliğini artırmakla mümkün. Bu amaçla kurumların bağımsızlığını, hukuk sisteminin üstünlüğünü teminat altına almak büyük önem arz ediyor. Mevcut politikanın eşgüdümlü ve yapısal reformlarla da desteklenerek uygulanmasıyla birlikte ülkemize dış sermaye girişleri hızlanabilecek. Makroekonomik istikrarın sağlanmasıyla birlikte, sanayi politikamız, üretim odaklı bir yaklaşımla, yüksek katma değer yaratan ve ithalata bağımlı olmayan üretim modeli ile sağlıklı bir yapıya kavuşacak. Bu itibarla etkin yapısal dönüşüm politikalarının devreye girmesi gerekiyor. Yapısal dönüşüm, üretimi harekete geçirecek, büyüme hedefinden daha çok kalkınma hedefine odaklanacak yapısal tedbirlerin kararlılıkla uygulanması anlamına geliyor” diye konuştu.


“Önemli olan üniversite sayısının değil eğitim kalitesinin artması” 

18 yaşına gelen her vatandaşın mutlaka üniversiteye gitmesi gerektiğine ve gitmediğinde cahil kalacağına inanan tek ülke olduğumuzu vurgulayan Ardıç, “Türkiye’nin nüfusu hayatta hiçbir işkolunda uzmanlaşamamış, 25-30 yaşına kadar ekonomik döngüye girememiş, üretici konumuna geçememiş milyonlarca diplomalı işsizle dolu. Her gencimizin üniversite mezunu olması şart değil, ama bir meslek sahibi olması şart. Üniversiteye akademik eğitime yatkınlığı olanlar gitmeli. Ama bizim eğitim sistemimizde, akademik hiçbir başarı vaat etmeyen gençlerimiz de üniversite okuyor, bir şekilde mezun da oluyor ve diplomalı işsizler ordusuna katılıyor. Milyonlarca genç, yanlış planlanmış bir eğitim sisteminde hayatlarının en az 4-5 yılını ziyan ediyor ve erken yaşta geçerli bir mesleğin sahibi olup üretici konumuna geçme şansını kaybediyor. Her üniversite mezununu kalifiye eleman değildir. Üniversite sayısının artması eğitimi ve beşerî sermayeyi zenginleştirmiyor. Önemli olan üniversite sayısının değil eğitim kalitesinin artması” ifadelerini kullandı.


“Ortak akılla toplumsal uzlaşı sağlanmalı”

Türkiye olarak üçüz açık veren bir ülke konumunda olduklarını belirten Ardıç, “Tasarruf açığı, bütçe açığı ve dış ticaret açığı veriyoruz. Bu konulara odaklanan mevcut gerçekçi ekonomi politikalarına ek olarak kapsamlı bir ekonomik programın devreye alınması gerekiyor. Enflasyonun kontrol altına alınması, döviz kurlarının istikrarı ve kamu borçlarının sürdürülebilir bir düzeyde tutulması gibi makroekonomik göstergelerde dengenin sağlanması gerekiyor. Türkiye’nin ekonomik programı, mevcut ekonomik koşullar, uluslararası faktörler ve sosyal dinamikler gibi birçok etkeni dikkate alarak çok yönlü bir yaklaşımla yeniden şekillendirilmelidir. Ayrıca, bu programın uygulanması sürecinde katılımcı bir yaklaşım benimsenerek, farklı paydaşların görüşleri dikkate alınmalı ve ortak akılla toplumsal uzlaşı sağlanmalı” sözlerine yer verdi.

KAYNAKASO
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM