Cuma, Eylül 20, 2024

Afrika’da Türk Dokunuşu…

Afrika’da Türk askeri üssü var, maarif okulları var. Yatırımcılar yani iş insanlarımız var. Arabistan yarımadası ve kuzey Afrika’nın neredeyse tamamını gezdim, önemli ülkelerinde ağır inşaatları yapan Türk Firmalarında çalıştım. Böylece Afrikalıların, Arapların Türkiye’ye, Türklere bakış açısı hakkında fikir sahibi oldum.

Tabii ki Türklerin Afrika’ya dokunuşu yeni değil. Yavuz Sultan Selim 1516’da Mercidabık Muharebesi’yle Suriye ile Filistin’i ve 1517’de Ridaniye Muharebesi’yle Mısır’ı aldı. Memlük Devleti’ne son verdi. Memlük devletinin etki alanındaki Mekke, Medine ve kısmen Sudan Osmanlının hakimiyetine girdi. Sonra Osmanlı güneye doğru ilerledi. Osmanlı Kızıldeniz’i kontrol altında tutmak için Masawa, Hergigo ve Sevakin ile karasal iç kısımları kapsayan bir eyalet oluşturdu, adına da Osmanlı Devleti Habeş eyaleti dendi. Massawa bugün Eritre’nin bir kenti. Sevakin ise Sudan’ın Kızıldeniz’deki adası. Habeş eyaletine sonradan Somali’nin kuzeyi de katıldı. Bugün Türkiye’de kökü Habeşli olan binlerce vatandaşımız var.

Erdoğan’ın Aralık 2017’deki Sudan’ı ziyaretinde Ömer El Beşir ile imzaladığı anlaşmaların içinde yer alan bir konu ise gündeme oturan Savaki adasıydı. Sudan Limanı’nın güneyindeki, birçok Osmanlı eserini barından Sevakin Adası’nın Türkiye’ye 99 yıllığına tahsis edilmesi bölge ülkelerinin tepkisine neden oldu. Ancak Türk ordusu adada gerekli altyapıyı hazırlıyor.

Osmanlı’nın etkisi altındaki önemli bir yerin dönüp dolaşıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kullanımına tahsis edilmiş olması önemli bir gelişmedir.

Bir diğer olumlu gelişme de Somali’de yaşandı, yaşanıyor. Ülkenin başkenti Mogadişu’da 2017’de açılan “Somali Türk Görev Kuvveti Komutanlığı”. Bu komutanlık, askeri eğitim merkezi olarak Somali ordusuna subay yetiştiriyor. Ayrıca askerimiz ve deniz kuvvetlerimiz deniz korsanlarına karşı ticaret gemilerimizi korumak amacıyla bölgede görev yapıyor. Bölge geniş bir alanı, Aden Körfezini, Somali kara sularını ve açıklarını, Arap Denizini (Basra Körfezi, Fars Körfezi) ve mücavir bölgelerini kapsıyor.

Bir diğer askeri kuvvetimiz ise Mali’de Birleşmiş Milletlerin MANUSMA misyonu kapsamında görev üstlenmiş durumda.

Silahlı kuvvetlerimizin görevlerinde başarılı olması konusunda en ufak kuşkumuz yok. Arap baharı adı altında bazı ülkelerde çıkartılan iç isyanların birisini Libya’da yaşadım. Misurata kentinde konteyner rıhtımları inşaatını yapıyorduk. Havaalanı kapatıldı. Şantiyemize roketatarlar düştü. Ailecek kaldığımız lojmanlara eşimle birlikte giderken yolda hap almış veya esrar çekmiş birisi, elinde döner bıçağı gibi bir kılıçla yolumuz kesti. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti bizi kurtarmak için katamaran feribot yolladı.

Deniz kuvvetlerimizin koruması altında Misurata limanından 700 çalışanı alıp Bingazi limanına gece ulaştık. Oradan da 600 “yolcu“ alıp, isyancıların limanı ele geçirebileceği haberi üzerine deniz fırtına dalgalı olmasına karşın gece yarısından sonra açıkta bekleyen deniz kuvvetlerimize ait destroyer eşliğinde yola çıktık. Başlangıcından itibaren 36 saatlik deniz yolculuğu Marmaris’te sona erdi. O günleri hala canlı olarak zihnimde duruyor.

Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin gücü halkının gururudur. Bu gururdan pay almak istemeyenler de vardı: Fethullahçılar. Ülkede bürokraside, poliste ve yargı sisteminde kilit noktaları ele geçirdiler. Yurt dışında da “Türk okulları” adı altında birçok ülkede örgütlendiler. 1990’lı yıllarda başlayan örgütlenme iddiaya göre 170 ülkede 2 binden fazla kuruma ulaştı. Çoğunluğu Afrika, Orta Asya ve Kafkasya’da olan okulların önemli bir kısmı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Maarif Vakfının yönetimin altına alındı.

Afrika için aklıma bazı sorular geliyor. Çinliler Afrika ülkeleri ile ilişkilerini ilerletiyordu. . Birçok ülke Fransızların denetimindeydi. Bu okullar acaba “İslam” inanışını kullanarak oralarda etkin olmaya mı çalışıyorlardı? Bazı iddialara göre de bu işlevi vekaleten mi yapıyorlardı?

Sonuçta gelinen aşamada Türkiye Cumhuriyeti Afrika’da kendi etkinliğini daha da geliştirme çabasında. İnanıyorum ki Afrikalılar Türkleri kendilerinden biri olarak görmekteler, 48 yıllık deneyimim bana böyle hissettiriyor.

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar