Cumartesi, Kasım 23, 2024

“Kısıtlamalar ihracat gelirini 400-500 milyon $ azaltacak”

Uçak, “Beyaz ihracatında yıl sonuna kadar 80 bin ton ihracat izni verildiğini düşünürsek bu, sektörün son iki yıl ortalamasına göre ihracat kapasitesinde yüzde 50-60 civarında bir daralma anlamına geliyor” dedi

İzmir Ticaret Borsası (İTB) mayıs ayı olağan meclis toplantısı İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetiminde gerçekleşen toplantıda argo-turizm(tarım turizmi), yüksek gıda enflasyonu, ihracat kısıtlamaları ve pamuk sektörünün sorunları ele alındı. Toplantıda konuşan Toplantıda konuşan İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, “Yıl sonuna kadar 80 bin ton ihracat izni verildiğini düşünürsek bu, sektörün son iki yıl ortalamasına göre ihracat kapasitesinde yüzde 50-60 civarında bir daralma anlamına geliyor. Kabaca hesaplandığında, bu kararın ihracat gelirinin azalmasına etkisi 400-500 milyon dolar civarında olacak” ifadelerini kullandı.


“Kısıtlamalar, işletmeleri büyük bir ekonomik maliyetle karşı kaşıya bırakıyor”

Bazı gıda ürünlerine getiren ihracat yasağı ve kısıtlaması nedeniyle, işletmelerin büyük bir ekonomik maliyetle karşı kaşıya olduğunu ve ciddi zarara uğradığını belirten Uçak, “Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına getirilen yasak ve tavuk etinin, bütün ve parça dahil olmak üzere ihracatının 1 Mayıs 2024 tarihinden 31 Aralık 2024 tarihine kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırıldı. Bu kararın nedeninin ise 2024 yılının ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artış hızının olağan piyasa şartlarının dışına çıkması ve olağan fiyatlama davranışlarının bozulması olduğu ifade edildi. Ülkemizin kanatlı et ihracatının 2022 ve 2023 ortalaması miktar olarak 520 bin ton, döviz geliri olarak ise 850 milyon dolar. Çok büyük bölümü tavuk ve horoz etinden oluşan bu ihracatın ortalama yüzde 60’ı Irak pazarına yapılıyor.  Bu yılın ilk dört ayındaki ihracatımız ise 68 bin ton. Nisan ayını da tahmini olarak dahil ettiğimizde ihracata kısıtlamanın getirildiği mayıs ayına kadar 100 bin ton civarında bir ihracat gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Yıl sonuna kadar 80 bin ton ihracat izni verildiğini düşünürsek bu, sektörün son iki yıl ortalamasına göre ihracat kapasitesinde yüzde 50-60 civarında bir daralma anlamına geliyor. Kabaca hesaplandığında, bu kararın ihracat gelirinin azalmasına etkisi 400-500 milyon dolar civarında olacak. Umarım yurtiçindeki arz talep dengesi ve fiyat istikrarı sağlanır ve alınan karar, açıklanan tarihten önce iptal edilerek ihracat tamamen serbest hale gelir” diye konuştu.


“Tekstil ve konfeksiyon ihracatı son 3 yıldır düşüşte”

Uçak, “Yüksek üretim maliyetlerinin bir sonucu olarak rakip ülkelerle fiyat rekabetinde dezavantajlı konumda olmamamızın tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde neden olduğu talep daralması ve finansman maliyetlerinin yüksekliği doğal olarak pamuk talebini de olumsuz etkiliyor. Nitekim tekstil ve konfeksiyon ihracatı son 3 yıldır düşüş trendinde. Yılın üç aylık dönemleri değerlendirildiğinde 2022 yılında 8,7 milyar dolar olan ihracat, 2023 yılında 8,2 milyar dolara, 2024 yılında ise 7,8 milyar dolara geriledi. Son 3 aydır alışverişlerin çok azaldığını söyleyebiliriz. Doğal olarak bu durum pamuk fiyatlarını da yansıyor. Dünyada spot pamuk fiyatlarının göstergesi olan Cotlook A Endeks 2 dolar seviyelerinde. 41 renk Ege pamuğuna ise 1,75 dolar seviyelerinden alış teklifleri geliyor. Geçen hafta yurtdışı fiyatlardan yüzde 7-8 düşük olan yurtiçi pamuk fiyatlarındaki fark bu hafta itibariyle yüzde 15 seviyelerine çıkmış durumda” sözlerine yer verdi.


“Üretici pamuğu maliyetinin altında satmak zorunda kaldı”

Piyasaların durgun olduğu ortamda üreticinin pamuk ekimlerini gerçekleştirdiğini vurgulayan Uçak, “Ekim alanlarında hem bölgemizde hem de ülkemizde yüzde 10 seviyelerinde bir artış olduğunu tahmin ediyoruz. Bu artış üreticimizin pamuk fiyatlarından memnun olduğu şeklinde yorumlamamak gerekir. Nitekim içinde bulunduğumuz 2023/24 sezonun kütlü pamuk fiyatları sadece yüzde 21 artarken, tüm sezon boyunca tarımsal girdi fiyat endeksindeki artış yüzde 36 olarak gerçekleşmiş durumda. Kısacası üretici maliyet artışlarının altında bir fiyat ile satış yapmak durumunda kaldı. Ekim alanlarındaki artışın nedenini kısmen buğday, mısır gibi alternatif ürünlerdeki olumsuz fiyat beklentileri, kısmen de iklim şartlarından dolayı pamuk ekimine mecbur kalınması olarak ifade edebiliriz. Piyasanın olumsuz tablosuna rağmen hasat dönemine kadar uygun yetiştirme koşullarının oluşarak verim ve kalite açısından iyi bir sezon geçirilmesini, ekonomide sağlanacak istikrar ile piyasaların istikrara kavuşmasını umuyoruz” ifadelerini kullandı.


“Prim miktarları tekrar güncellenmeli”

Üretimin desteklenmesinin büyük önem taşıdığını belirten Uçak, “Geçtiğimiz yıl verilen 1,6 lira prim miktarı tüm sezonun döviz kuru düşünüldüğünde yaklaşık 6 cente tekabül ediyor. Bu prim bugüne kadar verilen en düşük destekleme miktarı. Üstelik üretici 2023 yılında pamuğunu ekti, hasat etti, sattı hatta 2024 yılı pamuğunu ekti ancak 2023 yılı priminin ödenmesini bekliyor. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ortamda verilen priminde gerçek etkisini yitirdiğini söyleyebiliriz. Devletten yeni sezon prim miktarlarının belirlenmesinde üreticimizin bu şartlarını dikkate almasını talep ediyoruz” dedi.

“Tarım turizmi sürdürülebilir turizmin önemli bir parçası”

İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer de “Tarım ve turizmin birbirinden ayrı tutulmaması gerektiğini vurguladı. Yapılması gerekenin iyi bir model kurarak tarım ve turizmi ilişkilendirmek ve tarım turizminin potansiyelini ortaya çıkarmak olduğunu belirten Tuncer, “Yazın kendini göstermeye başladığı bu günlerde turizm sezonunun nasıl geçeceği ve fiyat artışlarına rağmen 2024 yaz dönemi turizm performansının ne olacağı merak konusu. Turizmde Türkiye markası biliniyor olsa da potansiyelimizin önemli bir kısmını kullanamadığımızı düşünüyorum. Örneğin, Akdeniz ve Ege gibi yaz turizmi açısından çok değerli olan iki bölge, aynı zamanda tarım sektörü açısından da stratejik öneme sahip. ancak, iki sektörün birbiriyle arasındaki ilişki gıda arz zinciriyle sınırlı kalıyor. Yani turizm sezonunda gıdaya olan talep artıyor ve tarım sektörü bu noktada tedarikçi konumunda hizmet veriyor. Tek taraflı bu ilişkiyi karşılıklı ilişki durumuna çevirmek mümkün. Yapmamız gereken iyi bir model kurarak tarım ve turizmi ilişkilendirmek ve tarım turizminin potansiyelini ortaya çıkarmak. Agro-Turizm yani tarım turizmi, sürdürülebilir turizmin önemli bir parçası. Kırsal bölgelerin ekonomik kalkınmasına katkısının yanı sıra, sosyal açıdan dinlendirici ve tedavi edici, çevresel açıdan eğitici özellikler içeren zirai, ekolojik ve kültürel ürünlerin karışımından meydana geliyor” sözlerine yer verdi.

Agro-Turizm modelini kurarken üç şeye odaklanmak gerektiğini aktaran Tuncer, “Destinasyonda ziyaretçinin göreceği bir şey olmalı, ziyaretçinin yapabileceği bir şey olmalı ve en önemlisi ziyaretçinin alabileceği bir şey olmalı. Örneğin; çiftlik gezileri ve eğitim programları, ürün hasadı ve toplama, çiftlik evlerinde konaklama, yerel yemek ve gastronomi deneyimleri, doğa aktiviteleri, festival ve şenlikler, çocuklar için eğitici programlar yapılabilecek en temel faaliyetler arasında. Bu tür faaliyetler, hem yerel halkın gelir kaynaklarını çeşitlendirir hem de ziyaretçilere benzersiz ve otantik deneyimler sunar” diye konuştu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM