SEDA GÖK / İHRACAT SOHBETLERİ
Eylül ayında Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapmasını beklediklerini anlatan Erkan Zandar, özellikle Avrupa pazarında kıpırdanma başladığını kaydetti. “Dericinin telefonları çalmaya başladı” diyen Zandar, sektöre yönelik özel destek mekanizmasının acilen devreye alınması gerektiğine dikkat çekti.
Türk deri sektörü, 2024 yılının ilk 7 ayı itibariyle 888 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Bu ihracatın 543 milyon dolarlık bölümü deri ayakkabıdan geldi. 2019 verileri olan 997 milyon dolarlık tutarın gerisinde olan 7 aylık deri ve deri mamulleri ihracatından ayakkabı 600 milyon dolarlık yer tutmaktaydı.
Ege özelinde bu rakamlara baktığımızda tüm deri gruplarında 99 milyon dolar, ayakkabıda 59,6 milyon dolar oldu.
Bu ayki İHRACAT SOHBETLERİ’nin konuğu Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar ve Başkan Yardımcısı Halil Gündoğdu oldu. Sektördeki gelişmeleri, yaşanan sorunları ve yapılması gerekenleri konuştuk.
Eylül ayında Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapmasını beklediklerini anlatan Erkan Zandar, özellikle Avrupa pazarında kıpırdanma başladığını kaydetti. “Dericinin telefonları çalmaya başladı” diyen Zandar, sektöre yönelik özel destek mekanizmasının acilen devreye alınması gerektiğine dikkat çekti.
Başkan vekili Halil Gündoğdu ise bu süreçte firmaların pazarlama çalışmalarına ağırlık vermesi gerektiğine ve yeni pazar arayışlarına vurgu yaptı. Katma değerli üretimde sektörün önemli bir görev üstlendiğini hatırlatan Gündoğdu, ABD ve Suudi Arabistan pazarına odaklandıklarını bildirdi.
► Döviz kurlarındaki artışın enflasyon rakamlarının gerisinde kalması ve üretim maliyetlerinin yükselmesi deri sektörünün yılın ilk altı aylık dönemindeki performansına nasıl yansıdı? Rakamlarla sektörün mevcut durumunu yorumlar mısınız?
ERKAN ZANDAR: İlk altı aylık dönemde sıkıntılı bir süreci yönettik. Türkiye genelinde yüzde 26, Ege Bölgesi olarak ise yüzde 16’ya yakın düşüş yaşandı. Ege Bölgesi, Rusya’ya daha az mal sattığı için bu oran düşük kaldı. Özellikle İstanbul Bölgesi’nin, Rusya pazarı ağırlıklı çalışması nedeniyle kayıpları yüzde 70’i buldu. Ayakkabı ihracatımızda da Türkiye genelinde ilk altı ayda yüzde 28 düşüş var. Deri konfeksiyon ihracatında yüzde 26 düşüş yaşandı. Mamul deride Türkiye genelinde yüzde 25 kayıp var. Saraciyede yüzde 20 düzeyinde düşüş kayda geçti. Bu düşüşlerin nedeni hem bizim artan maliyet artışları hem de hitap ettiğimiz pazarlardaki talep daralması oldu.
► Sektör 2019 verilerinin gerisinde mi?
ERKAN ZANDAR: Evet. Şu anda 2019 yılının yüzde 11 gerisindeyiz. Arada bir de pandemi dönemini yaşadık. Sektör pandemide ciddi bir yara aldı. Sektör finansmanını ciddi anlamda dışardan sağlıyor. Kârsız yapılan satış süreleri çok uzun olunca artan işçilik maliyetleriyle, sektörde kayıp çok ciddi olacak.
► Sektör böylesi bir süreci daha ne kadar yönetebilir?
ERKAN ZANDAR: Yönetemediğimiz noktaya geldik. Mesela çok fazla beyaz yakalı çalıştırmayan firmaların bir şekilde pazarda tutunmaları mümkün olacak. Çünkü üretim maliyetleri çok daha düşük. Bu noktada işletme stratejisi çok önemli. Kârlılığın bu kadar düşük olduğu bir noktada ciddi ve kontrollü bir sürecin yaşanması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’de bir firmayla görüştüm. İtalya’daki Expo Riva Schuh Fuarı’na kimseyi göndermeyeceklerini söylediler. Artık tüm dünyada fuar maliyetini hesaplayan bir sektör var. İngiliz firma 500 Euro fuar masrafından bile kaçıyor.
► Bu dönemi sektör özelinde, Türkiye genelinde bir anlamda mutfağı derleyip toparladığı bir süreç olarak yorumlayabilir miyiz?
ERKAN ZANDAR: Aynen öyle. Mutfağını toparlayabilen ayakta kalacak. Çok düşük kârlarla satış yapılıyor. Zarar etmemeye çalışıyorlar.
İşçilik giderleri; İzmir, İstanbul ve Gaziantep’te neredeyse eşitlendi. Artık sizin işletmeci olarak yetenekleriniz ve işletmecinin sihirli değneği ortaya çıkıyor. Kira ödemiyorsanız, dışarıdan krediyle çalışmıyorsanız, içeride ‘beyaz yaka’nın yaptığı pek çok görevi siz patronlar olarak yapıyorsanız, o zaman bir şekilde dengeleyip hayatta kalma şansınız var.
► Siparişler özelinde sektör sezonu önden yaşıyor. Piyasadaki talep ne düzeyde? Yılın ikinci altı aylık dönemine ilişkin olumlu sinyaller gelmeye başladı mı?
ERKAN ZANDAR: Bu ay itibarıyla olumlu sinyaller yavaş yavaş gelmeye başladı. Avrupa Bölgesi de bir nebze kendini toparlamaya başladı. Eylül ayıyla beraber beklenen faiz oranlarındaki düşüşle birlikte sektörde bir hareketlilik öngörülüyor. Danimarka’da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen fuarın hareketli geçtiğine dair bilgiler aldım. Eylül ayındaki Milano Fuarı da belirleyici olacak. Piyasalarda büyük bir çalkantı olmazsa önümüzdeki altı aylık sürece pozitif yansıyacaktır. Bu gelişme bize sipariş olarak yansır ise Ege Bölgesi olarak seneyi yüzde 10 kayıpla bitirebiliriz. Bu oranda bir kayıp ile kapatırsak başarı olarak görürüz. Geçen yedi ayda 113 milyon dolar ihracat yapmışız. Düşüş oranı temmuz ayında yüzde 12 seviyesinde kalmış. Şu çalkantılı dönemi atlatıp eylül ayı ile beraber faizler düşerse sektörde toparlanma başlar. Firmalarda telefonlar çalmaya başladı. 2025 yılı mart ayı ile birlikte 2019 rakamlarına geri dönmüş olacağımızı ümit ediyorum.
► Sektör ve birlik özelinde Avrupa pazarındaki daralmaya karşılık alternatif olarak odaklandığınız pazarlar hangileri? Bu pazarlara yönelik pazarlama stratejiniz hakkında bilgi verir misiniz? Bu süreçte kimler ayakta kalabilecek?
HALİL GÜNDOĞDU: Pazarlamaya ağırlık verebilen, sermayesi güçlü olan firmalar bu süreçte ayakta kalmayı başaracak. Burada en önemlisi doğru stratejilerle doğru pazarlama yapmak. Avrupa pazarını çok iyi biliyoruz. EİB olarak Avrupa’nın en önemli fuarı olan Riva del Garda’da gerçekleşen Expo Riva Schuh Fuarı’nın milli katılımını organize ediyoruz. Bu yeterli mi? Değil. Çünkü Avrupa’da ciddi anlamda daralma var. Herkes bir şekilde kemer sıkıyor. Avrupalı bizim gibi hayalperest değil, daha gerçekçi. Gerçekten veriler düzgün olmaya başlayınca yavaş yavaş normalleşme başlayacak. Süreci iyi anlamak için geçmişi iyi analiz etmek lazım. Problemin ana kaynağı; pandemi ve pandemi sonrası insanların hızlı bir tüketime yönelmesi. Aslında bu dengeleri bozdu.
2022 yılında sektör olarak bir tecrübemiz oldu. Siparişler kapasitelerin üzerinde geldi. Bizim insanımız “Ben yapamam” diye bir cümle kullanmadığı için bütün siparişleri aldı ve maalesef gününde teslimatlar yapılamıyor.
Burada önemli olan konu biz gelen müşteriyi ülkemizde tutabilecek miyiz? Biz bunu başaramadık. Tutamayınca da yine eski müşterilerimiz ile çalışmaya geri döndük. Daralma rakamlara da yansıdı. Bu sorunu ancak yeni pazar arayışlarıyla çözebiliriz. ABD, dünyanın en çok ithalat yapan ülkelerinin başında geliyor. İstanbul Deri İhracatçıları Birliği üzerinden bu ülkeye ziyarette bulunduk. Hem ayakkabı hem deri konfeksiyonun rakamlarına yansıyacağını düşünüyorum. Zor bir pazar olsa da ABD hep gündemimizde olacak. Onun yanı sıra Güney Afrika pazarına yönelik bir organizasyonun yapılması gerekiyor. Suudi Arabistan büyük değişimler yapmaya çalışan bir ülke. İslam kültürüne bağlı ama batılılaşmayı bir kenara bırakmak istemiyor. Ekim ayında bu pazara yönelik ikili iş görüşmeleri yapmayı planlıyoruz. Yeni pazar arayışlarımıza devam edeceğiz. Firmalara da daha fazla pazarlama yapmalarını tavsiye ediyoruz.
► Ön plana çıkan ürünler oldu mu?
HALİL GÜNDOĞDU: Ayakkabı lokomotif durumunda… Sektörde kabuk değişimi yapabilenler ayakta duracak.
► Peki bu değişimin içerisinde yeşil dönüşüm nerede?
HALİL GÜNDOĞDU: Yeşil dönüşüm uzun bir süreç. Uluslararası düzeyde buna uygunluk gösterebilecek firma sayısı çok az. Bu kriterler olmadan biz yurt dışına ihracat yapamayız. Muhakkak bizim tesislerimizin Sosyal Uygunluk Belgesi dediğimiz audit’e uygun olması gerekiyor. Firmalar muhakkak bu işe yatırım yapmalı. “Benim tesisim kötü, ben burada değişimi yapamam” diye düşünmesinler. Bir binanın beşinci katında üretim yapan firma da sosyal denetime uygun hale gelebilir. Yeter ki istesin! Bunun çözümü çok da zor değil. Karbon ayak izini ölçmek çok zor bir şey değil. Büyük bir maliyeti yok. Buna uygun şekilde politikalar oluşturmak zor şeyler değil. Adım adım yol alınabilir. Atık yönetmeliğiyle ilgili politika oluşturmak çok zor ve büyük maliyetli işler değil. Sosyal denetimlere uygun bir firma olduğunuz zaman yeşil dönüşümün ilk bacağını oluşturmuş oluyorsunuz. İkinci bacağı; atık yönetimi ayrıştırmayla başlar. Siz bu ayrıştırmayı yapıp belgeli bir şekilde belediyeye teslim ettiğiniz zaman aslında yeşil dönüşümün bir tarafından tutmuş olursunuz. Bu işin başlangıcında büyük maliyet yok. Sadece bizim yatırımcıların buna ağırlık vermesi gerekiyor.
► Korkuyorlar mı?
HALİL GÜNDOĞDU: Kesinlikle korkuyorlar. Gözlerinde çok büyütüyorlar.
► Fuar takviminiz hakkında bilgi verir misiniz? Bu yıl yurt içi ve yurt dışı fuarlarda nasıl bir tanıtım planlıyorsunuz?
HALİL GÜNDOĞDU: Garda Fuarı bizim için en önemli. Ocak ve haziran ayında EİB olarak ulusal ölçekte katılım organizasyonu yapıyoruz. ABD ve Suudi Arabistan pazarını önemsiyoruz. Suudi Arabistan pazarında açılma var. O pazardan pay almamız gerekiyor. Ekim ayında kendimizi tanıtmak için gideceğiz.
► Erkan Bey, örneğin siz aynı zamanda ortopedik ürün üretiminde ihtisaslaşmış bir kurumun temsilcisisiniz. Katma değeri yüksek ürün grupları özelindeki konumumuzu değerlendirir misiniz? Bu özelden baktığımızda odaklanmamız gereken ürün grupları neler olabilir?
ERKAN ZANDAR: Türkiye’de maalesef deri ve deri mamulleri ihracatının büyük çoğunluğu fason üretim. Fason üretim, ağırlıklı olarak Avrupa’daki orta fiyatlı markalar için yapılıyor. Bu ürünlerle katma değer sağlamak kolay değil. Alıcının iki dudağı arasında kalıyorsunuz. Pandemi sonrası fiyat avantajı ortadan kalkar kalkmaz fiyat avantajının olduğu bölgelere kaçtılar. Süreci iyi değerlendirip, yatırımlarını doğru yapan, verimliliğe odaklanan ve markalaşma bazında kendine yatırım yapmış olan firmalar bu süreçten daha az yara alacak. Markasını oturtup Türkiye’deki yüksek maliyetler yüzünden üretimini Hindistan ve Çin’e taşıyan Türk firmaları bile oldu.
Bu yıl zor piyasa koşullarından çıkan firmalar zaten önümüzdeki yıl da ayakta kalmak için savaş verecekler. Herkesin önceliği şu anda yerini koruyabilmek. Şu andaki gerçeğimiz; Avrupa’daki orta fiyatlı üreticiye private label üretim yapabilmek…
► Bu daralmanın istihdam verilerine yansıması nasıl oldu?
ERKAN ZANDAR: Hem Ege Bölgesi’nde hem Türkiye genelinde yüzde 25 istihdam kaybı yaşandı. İstanbul’da bu oran daha fazla… Deri konfeksiyonda büyük sıkıntı var.
Yetişmiş insan gücü her geçen gün azalıyor. Alttan yetişen bir kuşak da yok. Bu sıkıntılı bir durum. Çünkü yüksek miktarda bir talep gelse bu sefer de talebe karşılık verecek iş gücü olmayacak. Türkiye’de bu sektörde çalışmak isteyen insan sayısı gün geçtikçe azalıyor. Bugünkü döviz kuru ile bizim sektörün 2024 yılında para kazanması mümkün değil.
► 2025 yılı için öngörünüz nedir?
ERKAN ZANDAR: Tamamiyle bir muamma.
► Türkiye’de yıllık kişi başına ayakkabı tüketimi ne kadar?
ERKAN ZANDAR: Kişi başına 3 çift. Bu rakam ABD’de 12, Avrupa’da ortalama 8 çift.
► Yerli üreticiyi korumak için ithal ürünlere yönelik bir koruma tedbiri uygulanmalı mı?
ERKAN ZANDAR: İthalat hassas bir konu… İthalat nedeniyle iki sorun oluşuyor. Birincisi tembelleşen piyasa hem kaliteden ödün veriyor hem de hak ettiğinin üzerinde fiyatla piyasaya çıkmaya çalışıyor. Kaliteniz düşüp fiyatınız arttığı andan itibaren siz ihracat yapamaz hale gelirsiniz. Türkiye’de ihracatın sürdürülebilir olmasını istiyorsak; kalitemizi ve fiyatımızı her zaman belli bir balans içinde tutmamız gerekiyor. O yüzden ithalata gelebilecek ekstra engellerin açıkçası ben negatif etki yaratabileceğini düşünüyorum.
► Kurban Bayramı’nda 1 milyon hayvan kurbanlık olarak kesildi. Ancak bunun ortalama 300 bin derinin ekonomiye kazandırılamadığı ifade ediliyor. Bu konuda nasıl bir politika izlenmeli? Tavsiyeleriniz neler olur?
HALİL GÜNDOĞDU: Kurban Bayramı’nda veya normal günlerde hiçbir hayvanı derisi için kesmiyoruz. Bizim ihtiyacımız olan eti. Hiç kimsenin umurunda değil o deri. O deriyi bir tarafa atıyorlar. Biz o atığı alıyoruz, işliyoruz ve dünyanın en lüks ürünleri haline getiriyoruz. Öncelikle yaptığımız ürünün ne kadar geri dönüşüme uygun olduğunu ve sürdürülebilir olduğunu iyi anlatmamız gerekiyor. Deriyi de bir şekilde ekonomiye kazandırmamız gerekiyor. Mesela şu anda bizim fabrikada üretimden kalan yüzde 20 deriyi kumaş ile birleştiriyoruz ve ürün haline getiriyoruz. Bu ürünleri de ABD’ye gönderiyoruz.
Bu modanın bizi yönlendirmesi ve-veya müşteri grubumuzun deriye çok yakın olmasından dolayı oluyor. Deri, tüketicisine bir prestij ve ayrıcalık katıyor. Deri ürün kullandığında kalite kavramı tüketici için daha doyurucu… Deri bir ayakkabı aldığınız zaman kendinizi daha mutlu ve özel hissediyorsunuz. Bizim deriyi iyi anlatmamız gerekiyor.
Ekonomiye kazandırırken de deri konfeksiyondaki kilogram ihracat birim değerimiz Türkiye ortalamasının 100 kat üstünde. Bu net bir veridir. İhracat kilogram birim değeri 130 dolar seviyesinde… Yanlış kesimlerden ve doğru muhafaza edilmediğinden dolayı deri ziyan olabiliyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Kurban Bayramı özelinde kesimlerden çıkan derinin yanlış çıkarılması nedeniyle derinin yüzde 30’u ziyan oluyor. Aslında burada bire dokuz bir katma değer var.
► Eklemek istedikleriniz…
HALİL GÜNDOĞDU: Deri, deri toplama ile ilgili farkındalık çalışmalarını arttırmamız gerekiyor. Bütün birlik başkanları hatta sanayi ve ticaret odası başkanlarının da bu işe dahil edilip yerel değil de ulusal bir basın açıklaması yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu değerin çöpe gitmemesi gerekiyor.
ERKAN ZANDAR: Özellikle Avrupa Bölgesi’ndeki üreticiler, şu anda özellikle ayakkabı üretiminden çekilmiş olmaktan ötürü çok üzgünler. Fransa, İtalya ve Almanya’da ayakkabı üretimlerinin düşük rakamlarda kalmasından dolayı aslında ne kadar yanlış yaptıklarını fark ettiler. Çünkü çok daha düşük kaliteli ürünlerin ülkelerine girmesinin zararını görüyorlar. Bu ülkelerin iç piyasalarındaki markalar, “Keşke Fransa veya İtalya’da bu üretimleri kaybetmeseydik, hala kendi ayakkabımızı üretebiliyor olsaydık” diyorlar. Biz de bu noktaya gelmek istemiyorsak kesinlikle bizim gibi emek yoğun sektörlere daha özel spesifik bir bakış açısıyla yaklaşmamız lazım.
Sanayi Bakanlığı özellikle bizim gibi sektörleri koruma altına alacak çalışmalar yapmalı. Bizler bu sektörleri bir kere kaybettik mi bir daha geri getiremeyiz. Çünkü bizim gibi işverenler de bu işten çıkmış veya üretimlerini başka ülkelere kaydırmış olacak. Aslına baktığınızda çok ciddi bir değeri de kaybetmiş olursunuz. Avrupa bugün bunu yaşıyor.
HALİL GÜNDOĞDU: Öte yandan sektör özelindeki sorunlarımızdan bir diğeri ise devlet yardımları… Devlet yardımları tek tip yapılmamalı. Çünkü her sektörün kendine göre farklı dinamikleri var. Bu dinamiklere uygun bir şekilde yardımların düzenlenmesi gerekiyor. Bölgesel yardımların muhakkak kaldırılması gerekiyor. Bugün ayakkabı sektörünü İzmir veya İstanbul’dan alıp; Urfa’ya, Van’a taşıyamazsınız. Çünkü bu bölgelerde yetişmiş personel de yok. Devlet yardımları kısmında sektörel bir ayrıştırmanın olması gerekiyor. Buna sektörlerin acil ihtiyacı var.