Toplumsal ve bireysel çerçevede soru işaretleri yaratan tarafları ile “kimlik” meselesinin esası, sosyopolitik hayata nüfuz etmişliğinin, bir şekilde ya üzeri kapatılarak geçiştirilen veya henüz çözüme ulaşılamamış olan farklılık bilincinin birlikte hareketine mani olan biçimde devamıdır.
Bu statü kimin işine gelir? sorusu ve cevabı önemlidir. Oysa fert ve kültür ilişkisinde kültüre ait temsil edilen unsurların fertlerin idrakında ne şekilde yer aldıkları da hayli önemlidir.
“Ferdin katılmış bulunduğu kültürü ne kadar basit olursa olsun, onun zihni kapasitesi muhtevası açısından kendi kültür muhtevasının tanımını kavramasına, imkan yoktur”. “Toplumsal hafızanın çerçevesi açısından bir kimsenin zihni ve aklına oranla, dahil olduğu kültür muhtevası çok daha zengindir”.
Linton’un yukarıdaki ifadesinde yer aldığı üzere fert-kültür münasebetinde ferdin kültürü ancak idrak edebildiği ölçüde tanıması, temsil etmesi sözkonusudur.
Turhan, kültürün temsil edilebilen yönünü fertlerde tezahür eden umumi tavır ve zihniyete bağlar.
Batı ve Doğu için ifade ettiği anlam farklı iken, dönemsel veya geçici olanı pek çok konularda olduğu gibi sadece kendi bakış zaviyesinden etiketlemek Batı için bir nevi içgüdüsel kaçış ifadesidir, bizatihi “Ortaçağ” tarih kitaplarında yazıldığı üzere baştan sona karanlık dönem olmamıştır.
Kopyala-yapıştır metodu ile Yunan ve Roma’nın görüntüde allanıp pullanması ve popülist bir araç olarak kullanılmasının pragmatist pazarlama tekniklerinden olduğu ise ortadadır ve dahi “Medeniyetler Çatışması” argümanına kadar yolu vardır.
Ortaylı, İslam medeniyeti’nin evvelinden takip olunan usullerin İbrani, İran(Pers), Hint ve Mısır orijinleri ile Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya daha sonra Çin’e kadar yaygınlaştığı gerçeğine işaret eder. Endülüs; bu bilançonun Batı lokasyonundaki arz-ı endamıdır.
Tarihsel dönemlerde göze çarpan öne çıkmalar, ön almalar; kollektif bilimsel kültür birikiminin toplumsal ve bireysel motivasyon ile kavuşmasına dair bir “efor testi” gibidir.
Medeniyetler seremonisinin tarih sahnesinde yer alan, ajandasının muvakkat resmi geçidinde kendisini Batı ismi ile niteleyen bakışın Greko-Romen fonu arkasında perdelenerek kimlik peydahlaması çabaları zamana endeksli kriz sarmalındadır.
İnanç ve iktisat temelli Garp tezahürü hegemonik birikimin kriz sistematiğine kendi bünyesinde ve anlayışı rekabeti dahilinde yeni bir düzen arayışı patinaj yapmaktadır. Avrasya’dan Uzak ve Güneydoğu Asya’ya uzatılan jeopolitik argümanları sözde rekabet sahasının bünyesel bir faktörü olarak görmek ve zorlamak neoliberal bakış açısından olsa olsa mevcudun muhafazasıdır.