İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, faiz konusunda daha ihtiyatlı davranmaya devam edilmesi gerektiğini vurguladı
İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) eylül ayı olağan meclis toplantısı İZTO Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay faiz oranlarını sabit bıraktığını hatırlatarak, “Her ne kadar ülkemizde, özellikle KOBİ’lerimizin finansmana erişimlerini teminen, faizin indirilmesine ihtiyaç duyulduğunu görüyor olsak da erken bir faiz indirim kararıyla, enflasyonda bugüne kadar verdiğimiz zorlu mücadelenin tehlikeye atılmaması gerektiğini düşünüyoruz. MB’nin sözlü yönlendirmelerinde belirttiği gibi mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon yüzde 1.5 seviyesinin altına düşmeden ve 2025 asgari ücret artışının söz konusu hedefi destekleyeceğine emin olunmadan, faiz indirimine gidilmemesi gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
Özgener, sözlerine şöyle devam etti: “Amerikan Merkez Bankası FED, 4 yılı aşkın süre sonra, geçtiğimiz hafta 50 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirdi. Avrupa Merkez Bankası da ikinci faiz indirimini gerçekleştirdi. Bununla birlikte, Rusya’nın son iki ayda tekrar faiz artırımına gittiğini gözlemledik. Bu gelişmeler, her ülkenin enflasyonist sürecinin birbirinden farklı olduğunu ve bundan sonraki para politikası süreçlerinin iç piyasa dinamiklerine göre belirleneceğini gösteriyor. Ülkemizde ise, faiz konusunda daha ihtiyatlı davranmaya devam edilmesi gerekiyor. Bu durum, diğer ülkelere göre daha yüksek seviyelere çıkan enflasyona geç tepki verilmesi ve geç başlayan parasal sıkılaştırmanın sonucu.”
“Maliye politikalarının dezenflasyonist sürece katkısı önemli”
Eylül ayı başı itibarıyla açıklanan 2025-2027 Orta Vadeli Program’da, makroekonomik tahminler kapsamında değişiklikler olduğunu belirten Özgener, şunları söyledi: “Değişen bu tahminlerin, reel sektör ve hane halkının enflasyon beklentilerini, piyasa beklentilerine göre ne kadar aşağı çekebileceğini ilerleyen süreçte daha net göreceğiz. MB’nin son ‘enflasyon raporu’ açıklamasında, 2024 enflasyonunun tahmin aralığının üst sınırına yakın gerçekleşmesinin daha olası olduğu çıkarımı yapılmıştı. Bu yaklaşımın, OVP’ye de yansıması programın sergilediği gerçekçi yaklaşımı destekler nitelikte oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de vurguladığı gibi maliye politikalarının dezenflasyonist sürece katkısı önemli. Bu noktada, kamudaki hangi gelir kaynaklarının artacağı ve hangi gider kalemlerinin düşeceği, bunların bütçe açığını ne ölçüde azaltacağı gibi konular enflasyonun düşmesi konusunda önemli bir fark yaratacak. OVP’de; yeşil dönüşüm, karbon fiyatlandırma gibi doğru söylemlere yer veriliyor. Bu söylemlere ilişkin politikaların uygulama kapasitesinin de yüksek bir performansla gerçekleşmesini umuyoruz. Ancak bazı hedeflerin OVP süresi içerisinde tamamlanmasının zor olabileceğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde, finansman kaynaklarının sınırlı olması, karşımıza çıkan en büyük problemlerden biri. Aynı zamanda, iş gücü ve eğitim kapasitesinin, programda değinilen yeni sanayi havzaları ve teknolojik dönüşüm için kilit faktörler.”
“Yeni serbest ticaret anlaşmaları oluşturulmalı”
Enflasyonla mücadelenin 2025 yılı için öncelikli konu olduğunu fakat bu süreçte verimliliği, uzun vadeli planlar, teknolojinin önceliklendirilmesi ve stratejik yatırımların planlanması gerektiğini söyleyen Özgener, “Avrupa Birliği; tedarik zincirinde daha güvenli bir ağ kuracaksa hiç kuşkusuz bunu yakın ticaret ortaklarından oluşturacaktır. Bu bağlamda, Gümrük Birliği sürecinin dijital ekonomiyi, hizmetleri ve tarımı içerecek şekilde genişletilmesi, yeşil ve dijital dönüşüme ilişkin konuların analiz edilmesi, gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi gerekiyor. Yeni serbest ticaret anlaşmalarının oluşturulması ve mevcutlarının günümüz şartlarına göre revize edilmesini önemli buluyoruz” dedi.
Özgener, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH), 2024’ün ikinci çeyreğinde yüzde 2,5 artış gösterdiğini ifade ederek, “Bu oran; pandemiden bu yana GSYİH’daki en yavaş üç aylık büyüme. Enflasyonun tek hanelere indirilmesi sürecinde büyümenin seviyesi kadar, büyümenin kompozisyonu da önemli. Çeyreklik büyüme rakamlarına göre, yavaşlama büyük ölçüde özel yatırımlardaki daralmadan kaynaklanıyor. Dezenflasyonist sürecin kuvvetlenebilmesi için tüketimdeki daralmanın makine ve teçhizat yatırım daralmasından daha fazla olması gerekiyor. Büyüme rakamlarını değerlendirdiğimizde ise, 2024’ün 3. çeyrek verilerinin 2. çeyreğe kıyasla daha düşük seyredeceğini görüyoruz. Buna bağlı olarak enflasyondaki yavaşlamanın da seyrini görme fırsatımız olacak” ifadelerinde bulundu.
“İleri teknolojiye dayalı üretimi artırmak zorundayız”
Ülkemizde temmuz ayında genel ticaret sistemine göre, ihracatın yüzde 13,8 artarken, ithalatın yüzde 7,8 azaldığını ifade eden Özgener, “İzmir’de ise aynı dönemde ihracat yüzde 9 arttı, ithalat ise yüzde 11,7 azaldı. Ancak şirketlerimizin verimliliğini artıracak yapısal konulara eğilmek önem arz ediyor. Yapısal iyileşmeler olmadan kur rekabetçiliği üzerine kurulan ihracat stratejisinin firmalarımızı içinden çıkılmaz bir sarmala ittiğini gözlemliyoruz. Bu nedenlerden dolayı, ihracatın niteliksel ve niceliksel anlamda büyüyebilmesi için katma değerli ve ileri teknolojiye dayalı üretimi artırmak zorundayız” dedi.
Ülkemizin 2024 yılı 2. çeyreğinde hizmet ihracatı artışında G20 ülkeleri arasında birinci sırada yer aldığını aktaran Özgener, “Ticaret Bakanlığı, hizmet ihracatına yönelik hedefleri gerçekleştirmek ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren firmaları küresel markalar haline getirmek amacıyla 2023 yılında 2,5 milyar TL olan destek bütçesini yüzde yüzün üzerinde artırarak, 2024 yılında 5,1 milyar TL’ye çıkardı. Bu alanda biz de oda olarak, faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bilişim sektörüne yönelik başlattığımız Hizmet Sektörü Rekabet Gücünün Artırılması Projemiz (HİSER) ülkemizde oda düzeyinde Bakanlıktan onay alan ilk proje oldu. Teknopark İzmir, İzmir Bilimpark ve YABİSAK ortaklığı ile hayata geçireceğimiz projemizle bilişim sektöründe yer alan üyelerimizin ihracatına katkı sağlamayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Ülkemizde, e-ihracatın payının giderek artış gösterdiğini vurgulayan Özgener, “2024’ün ilk 8 ayında e-ihracatımızın, toplam mal ihracatı içindeki payı yüzde 2,7’ye yükseldi. 2028’e kadar yüzde 10’a çıkmasını hedefliyoruz. Odamız e-ticaret komitesi ile birlikte 11 Ekim tarihinde e-ihracata yönelik önemli bir organizasyon düzenleyerek, ülkemizin en önemli e-ihracat altyapı sağlayıcılarını ve pazar yerlerini ağırlayacağız” ifadelerinde bulundu.
“Katma değer sağlayacak somut adımlar önceliklerimiz arasında” |
Firmaların dijital dönüşümü, teknoloji odaklı üretimi ve üretim süreçlerine yapay zeka entegrasyonu alanlarında hızlıca harekete geçmeleri gerektiğine değinen Özgener, “Dijitalleşme ve yapay zeka önümüzdeki yıllarda hayatımıza daha da çok girecek, iş yapma şekillerimizi tamamen değiştirecek kavramlar. Bu çerçevede İzmir’de bir Yapay Zeka Araştırmaları Merkezi’nin kurulması fikrini çok önemsiyoruz. Eylül ayında İzmir Ekonomi Üniversitemiz ile birlikte Berlin’e önemli bir ziyaret gerçekleştirdik. Berlin Yapay Zeka ve Dijitalleşme Merkezi ile Berlin Teknoloji Merkezi ile temaslarda bulunarak; ortak projeler, deneyim ve know-how değişimi, teknolojik ilerlemeleri destekleyecek stratejiler ve iş birliklerini güçlendirecek yenilikçi çözümleri ele aldık. İşin uzmanlarından aldığımız bilgilerle çalışmalarımıza yön vermek ve kentimize, ülkemize katma değer sağlayacak somut adımlar atmak önceliklerimiz arasında yer alıyor. Geleceği, bugünden planlarsak hep birlikte kazanacağımıza inancımız tam” dedi. |