SEFiA, ‘Âtıl Varlık Riski ve Fosil Yakıt Yatırımlarından Çekilme Eğilimi: BIST 100 Örneği’ Raporu’nu yayımladı
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), ‘Âtıl Varlık Riski ve Fosil Yakıt Yatırımlarından Çekilme Eğilimi: BIST 100 Örneği’ raporunu yayımladı. Raporda, küresel eğilimlerin takip edilmesi gerektiği belirtilerek fosil yakıtlardan çıkışın, iklim hedefleri ulaşmak kadar finansal riskler açısından da ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Yayımlanan rapora göre,fosil yakıttan çekilme eğilimi ve bu eğilime ilişkin iklim değişikliği finansmanı mekanizmaları ayrıntılı olarak ele alınıyor. Küresel seviyede fosil yakıt yatırımlarından çekilme eğiliminin ortaya çıkardığı riskler hatırlatılarak Türkiye’deki kurumsal yatırımcıların söz konusu eğilimler ve iklim hedeflerinden kaynaklanan baskılarla karşı karşıya kalma olasılığına dikkat çekiliyor.
Fosil yakıtlardan çekilme eğiliminin küresel görünümünü ortaya koyan raporda, Londra, Sao Paulo, Moskova, Avustralya ve Toronto borsalarının piyasa değerlerinin yaklaşık yüzde 20 ile yüzde 30’unun fosil yakıtlarla ilişkili olduğu belirtiliyor. BIST 100 Endeksi’nin karbon maruziyetinin bu borsalarla kıyaslandığında azımsanmayacak bir seviyede olduğu ifade ediliyor BIST100 Endeksi’nin karbon riskine maruz kalma oranı yüzde 11,3 olarak açıklanan çalışmada, varlıkların gelecek dönemde sermaye piyasalarından kaynak sağlayamama riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri vurgulanıyor.
BIST 100 şirketlerinin net sıfır 2053 hedefine ihtiyacı var
Çalışmada, SEFiA’nın geçtiğimiz yıl yayımlandığı ‘İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Araştırması: BIST 30 Firmalarının Görünümü 2023’ raporuna atıf yapılarak bankacılık harici 26 şirket içerisinde 2022 yılında yüksek ve ciddi yüksek riskli şirket oranı yüzde 44 ve düşük riskli şirket oranı yüzde 8 iken, 2023 yılında yüksek ve ciddi yüksek riskli şirket oranının yüzde 38 ve düşük riskli şirket oranının da yüzde 19 olduğu ortaya konuluyor. Bu göstergeler BIST 30’da belli oranda bir iyileşmenin yaşandığına işaret ediyor. Fakat şirketler, 2053 yılına yönelik ülke hedefini destekleyecek şekilde belirlenmiş veya kamuoyu ile paylaşılmış somut bir plana sahip değil. 26 şirketten 16’sının net sıfır hedefi için herhangi bir tarihi olmadığı, 15 şirketin ise karbon nötr olma yolunda bir hedef tarih paylaşmadığı görülüyor. Ayrıca bu şirketlerden 11’inin her iki hedef için belirlenmiş bir tarihi de henüz yok. Şirketlerin net sıfır hedefine ulaşmak kadar finansal risklerini de azaltabilmek için küresel eğilimleri takip etmesi öneriliyor.
Özenç: Türk bankacılık sektörünü zayıflatacağı öngörülüyor
SEFiA Direktörü Bengisu Özenç, rapora ilişkin şunları söyledi: “Türkiye’deki finansal piyasalar ve kurumsal yatırımcıların, iklim hedefleri ve karbonsuzlaşma eğilimleri çerçevesinde yaşanan finansal dönüşümden etkilenmesi kaçınılmaz. Bu kapsamda yatırımcıların, mevcut küresel eğilimlere cevap verebilmesi ve söz konusu finansal risklerin önüne geçebilmesi için fosil yakıt sektörlerindeki yatırımların yerine enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji yatırımlarını önceliklendirerek portföylerinin düşük karbonlu enerjiye yeniden yönlendirilmesine yönelik stratejiler ele alması gerekiyor. Söz konusu eğilimler iyi izlenmediği ve gerekli önlemler alınmadığı durumda temerrütler ve âtıl varlık olasılığının Türk bankacılık sektörünü zayıflatacağı öngörülüyor. Sınırlı bir karbon bütçesinin şekil verdiği yeni sanayi politikasından kaynaklanan finansal riskler, artık büyük işletmeler tarafından önemli bir risk olarak değerlendirilmeli.”
Akcura: Yatırıcımlar stratejiler geliştirmek durumunda
SEFiA Analisti Evrim Özyorulmaz Akcuraise âtıl varlık riskinin, özellikle fosil yakıt yatırımları ve iklim değişikliği bağlamında giderek önem kazanan bir konu olduğunu vurguladı. Akcura, “İklim + politikaları kaynaklı düzenleme riskleri, teknolojik dönüşüm kaynaklı piyasa riskleri ve iklim değişikliğinin getirdiği fiziksel riskler olarak sınıflandırılan bu risklerin yönetilebilmesi için yatırımcıların öncelikle hangi varlıkların âtıllaşma riskiyle karşı karşıya olduğunu ve dolayısıyla bu riskin portföylerini ne derece etkileyeceğini analiz etmeleri gerekiyor. Özellikle kömür ile ilişkili varlıklar ve yüksek başa baş petrol fiyatına sahip petrol rezervleri, düzenleme riskleriyle ilk etapta karşı karşıya kalan varlıklardır. Bu nedenle yatırımcılar hem iklim taahhütlerini hem de yatırım portföyü bağlamındaki yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak âtıl varlık riskini nasıl yönetecekleri konusunda stratejiler geliştirmek durumunda” dedi.