Tarih tekerrürden ibarettir. Önemli olan gerçeğin halk kesimleri tarafından doğru algılanmasıdır
Bir önceki yazıdan devam…
Sağlık bakanlığında doktor atama çerçevesinde çok ciddi bir sorunun olduğunu da bu vesile ile açıklamak istiyorum. Yabancı ülkelerden gelen doktorlar hiçbir sınava tabi tutulmadan doğrudan diplomalarını yüksek öğretim kurumuna ( YÖK ) onaylatarak hemen çalışmaya başlamaktadırlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yoktur. Yabancı kontenjanı diye bir uygulama icat etmiş olan AKP bunu bilgisizce yaptığı anlaşılmaktadır. Sınavlara girmeden o ülkede doktorluk yapması hiçbir yabancı hekimin hakkı değildir. Bu konu İngiltere ve Amerika ile Avrupa birliğinde çok ciddi olarak uygulanmaktadır.
Bakanlığın açıklamasına göre, bu yabancı hekimlerin sadece “yabancı yerleşim yerlerinde“ çalışması söz konusuymuş. İşte esas sorun da buradadır. Böyle bir uygulama ile “göçmen gettoları“ yapmanın yolu açılmış olmaktadır. Onlara ait 112 servisleri ile hastanelerin de gündeme gelmesi sadece bir süreç alacaktır. Bütün bu uygulamaların emperyalist güçlerin planları dahilinde olduğunu, konuştuğum Alman Anayasayı Koruma Örgütü (BND) emekli personellerinden edindiğim bilgiler içinde bulunmaktadır.
Hastanelerle ilgili yolsuzlukların ve çetelerin sonu gelmemektedir. Bazı iddialar çerçevesinde, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Hastanesinde “stent çetesi“ türediği ortaya atılmaktadır. Kalp damarlarına konan bu stentler Devlet Malzeme Ofisi tarafından verilmektedir. Hastane bunları külliyetli miktarda almıştır. Ancak ihtiyacı olan hastalara devletin verdiği stentler kalitesizdir diyerek belli bir medikal firmaya yönlendirerek para ile almalarını sağlamaktadır. Daha sonra diğer stentler satılarak milyonlarca lira haksız kazanç çete üyeleri arasında paylaşılmaktadır.
Bir diğer çarpıcı çete örneği ise, “Çam Sakura Hastanesinde“ gündeme gelmiştir. Hastanenin görüntüleme merkezi özel’e verilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle alınan cihazların ikinci el oldukları da sıklıkla bazı doktorlar tarafından ifade edilmektedir. Söz konusu bu hastanede ise, “kopak çetesi“ olduğu diğer iddialarda yer almıştır. Bilindiği üzere, kopak maddesi görüntüleme işlemlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Kopak maddesine ödemeler yapılmış ancak ilaç gelmemiştir. Sahte reçeteler hastalar üzerine yazılarak milyonlarca dolarlık gelir sağlanmış olduğu milletvekili tarafından da soru önergesi olarak Sağlık Bakanının gündemine getirilmiştir. Netice itibariyle onunla da ilgili günümüze kadar herhangi bir işlemin yapılmadığı gerçeği vardır.
Yeni doğan bebek çetesi kronolojik seyri ve iç cephe güçlenmesi ile bağlantısı
Yeni doğan bebek ölümleri ile ilgili ilk şikâyet, 27 Mart 2023 pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığına yazılı olarak yapılmıştır. Tesadüftür ki bu günün anlamı ise “Dünya Tiyatrolar Günü“ olarak kutlanmaktadır. Böylece sağlıkta oynanan tiyatronun ilk perdesinin açıldığı bu şikâyet ile anlaşılmaktadır. Yapılmış olan müracaatın, hemen ertesi gün 28 Mart itibariyle, Teftiş Kurulu Başkanlığı ile İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne, idari işlemlerin başlatılması için gönderilmiştir. Böylece 2 Mayısta idari denetimlerin başlaması söz konusudur. 5 Mayıs günü ise, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ihbarda bulunulduğu not edilmektedir. Bu günün Türkiye’de Hıdrellez Bayramı, Rum Ortodokslarda “Aya Yorgi“ ve Katoliklerde “Aziz George“ günü kutlamaları olduğu unutulmamalıdır. Başka bir anlatımla, emniyet birimleri, bu kutlamalar nedeniyle, oldukça yoğun çalışma içindedir.
Nihayet 21 Mayıs 2023 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştır. Ancak emniyet tarafından teknik takibe 1 ay sonra 20 Haziran itibariyle alındığı anlaşılmaktadır ki, bu süre zarfında şüphelilerin haberleri olmaması imkânsızdır. Soruşturma başlaması ile teknik takip arasındaki zaman kaybının neden kaynaklandığının belirlenmesi çok önemlidir ve bu hususta birçok farklı iddialar olması spekülasyonları beraberinde gündeme taşımaktadır. Teknik takibin sonuçları 4 Eylül 2023 tarihinde emniyet yolsuzluk büro amirliği tarafından, savcılığa bildirimde bulunulmuştur. Böylece 25 Eylül itibariyle incelenen özel hastanelerde eş zamanlı denetimler yapılması kaçınılmaz olarak gerçekleşmiştir.
Bu denetimlerden 3 gün sonra 28 Eylül 2023 Perşembe günü ise, “yeni doğan yoğun bakım denetim değerlendirme komisyonu“ kurulduğu izlenmektedir. Nihayet, soruşturma başlamasından tam 5 ay sonra 24 Kasım 2023 tarihinde başsavcılığın, Sosyal Güvenlik Kurumunun ( SGK ) suiistimal edilmesinden şüphelendiği, ancak Sağlık Bakanlığından inceleme talep etmesi üzerine anlaşılmaktadır. Sayın Başsavcılık Makamının, bu 5 aylık süreçte şüphelenebilmiş olması ise bir başka adli boyutu işaret etmektedir. Bu durumda, 5 Aralık 2023 Salı, “Kadın Hakları Günü“ içinde müfettiş görevlendirmesi yapılmış olması ise, AKP ‘nin tarihlere ne kadar önem verdiğinin bir başka göstergesidir.
Yapılan denetim tutanakları, 16 Şubat 2024 Cuma günü savcılığa iletilmiştir. Tesadüftür ki, 17 Şubat 1600 tarihinde filozof “Giordano Bruno“ Roma engizisyon mahkemesi kararı ile diri diri yakılmıştır. Tarihsel bağlantıların AKP nezdinde önemini bildiğim için bazı benzerlikleri ilginize iletmek istedim. Bu tutanakların incelenmesi sonucunda 27 Nisan 2024 itibariyle sadece 47 şüpheli tutuklanmıştır. Bu arada tutuklanmayanların olduğu iddia edilmektedir. 9 Mayıs 2024 tarihinde ise, operasyonların seyrini ortaya koyan 3.472 sayfa polis fezlekesi, müfettişlere verilmiştir. Bu gelişmelerden ancak 1.5 ay sonra 28 Haziranda savcılık bebek ölümleriyle şüphelilerin fiilleri arasındaki illiyet bağının incelenmesi amacıyla tıbbi görüş talep etmiştir.
Bu tıbbi görüş, sağlık bakanlığı müfettişliğince hazırlanan “uzman görüşü“ raporunda çocuk hekiminin, uygulamada hemşirenin izlenimine bırakılan yeni doğan bebeklerin neredeyse tümünün hayat haklarının ellerinden alındığını ortaya koymaktadır. 3 Eylül 2024 tarihinde jandarma kriminal büro, tüm dijital materyaller çözümlemesi yapılarak başsavcılığa verilmiş ve oradan da sağlık bakanlığı müfettişlerince alınmıştır.
16 Eylül 2024 tarihinde, yani ilk şikâyetin yapılmasından tam 21 ay sonra, bebek ölümleri ile şüphelilerin fiilleri arasında illiyet bağı tespit edilebilmiştir. Bu gelişmeler kapsamında, ancak 28 Eylül 2024 tarihinde 10 tane hastane kapatılabilmiştir. Bu hastanelerin “ruhsatları iptal edilmiş“ bulunmaktadır. Ancak olayın bir başka boyutuna dikkatinizi çekmek isterim. Günümüzde “fetö borsası“ kurulduğu hemen herkesin malumudur. Unutulmamalıdır ki, bunun bir başka örneği de hastane ruhsatları alanında yaşanmaktadır. Hastane ruhsatları elden ele dolaşarak, para ile satılmakta olduğu bilinmektedir. Günümüzde 5 milyon ile 10 milyon lira arasında hastane ruhsatı satın almak mümkündür. Belki şimdi bu olaylar nedeniyle rakamların biraz daha artması söz konusudur. Bu ruhsatları iptal edilen hastanelerin yeni ruhsatları farklı isimler altında elde ederek, en geç 3 veya 4 ay içinde açacakları dikkate alınarak gerekli tedbirlerin alınması esastır.
Bu arada ruhsatı iptal edilen ve bu olaylarda merkezi teşkil eden Reyap hastanesi günümüzde kendisine hazine tarafından tahsis edilen arazide Bodrum gibi önemli bir turizm merkezinde hastane yapımına devam etmekte olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Tüm bu olayların kronolojik gelişimlerine bakıldığında, ülkemizde sistemin ne kadar yavaş işlediği netlikle gözler önüne serilmektedir. Bu gelişmelerin içeriğinde farklı birçok kurumun, olayın oluşturulmasında, farklı kurum ve birimlerin devreye girmesi olarak açıklanmaktadır. Ancak evrensel boyutta bir yaklaşım söz komsu olursa, Amerika Birleşik Devletlerinde bundan daha karmaşık bir olayın federal soruşturma bürosu ( FBI ) tarafından 3 ay gibi kısa bir süreçte tamamlanarak yargıya intikal ettirildiğini görmek, bireysel bazda, insanda bazı konuların sorgulanmasına neden olmaktadır. İşte bu nedenle Türkiye’de doğrudan adalet bakanlığına bağlı “Devlet Soruşturma Bürosu“ kurulması kesinlikle gereklidir.
Burada gündeme getirdiğim konuların tümünün erken seçimle bağlantılı olduğu unutulmamalıdır. Değerlendirilmelerin tarafınızdan sorgulamalarını yapılarak ona göre vicdani kararların alınmasını ümit ediyorum.