Büyük Terör olarak anılan Sovyetler Birliğinin dahilindeki gelişmelerde Doğu Berlin’den Vladivostok’a uzanan devasa coğrafya’da kendine has totaliter havayı fiilen devam ettiren Joseph Stalin’in ölümü(1953)nden sonra Geç Sovyet Döneminde durgunluğa girerek Perestroyka Dönemi ile Soğuk Savaş yılları sona erdi(1991)
İkinci Dünya Savaşı sonrası tesis edilen bu iki kutuplu denge kendi dinamiklerinin içerisinde beliren zaafiyetler neticesinde takatsiz kaldı. Bu paralelde başta güvenlik olmak üzere dünya çapında boşluklar yanı sıra geleceğe dönük yeni riskleri ortaya çıkardı.
Yaklaşık 30 yılı aşkın bir süredir küreselleşme ile bölgeselcilik arasında bocalayan uluslar arası sistemin nirengi noktasına ulaşma umudu devam etmekle beraber münasebetlerde esen hava aksine ‘her kafadan bir ses çıkıyor’ halini dahi arattığı günler yaşanıyor.
Gün geçmiyor ki her hangi bir devlet adamı, birlik yetkilisi, asker, sivil, bürokrat, kanaat önderleri hatta dünya çapında bilinen girişimci veya finansal fon yöneticileri vb. kesimlerden geniş bir yelpazede açıklamaları yer almasın. Algı yönetimini andıran bir gündemin spontane emrivakiler ile oldu bittiye getirilesi durumu özetliyor. Oysa diplomasi, belki zor oyunu bozar tarzı durumlar için olmasa da fevri ve spontane gelişmelere ihtiyatla yaklaşabilen etkili bir yöntemdir.
Eski çağlarda karizmatik kimliklerde mahfuz toplum liderlik özelliklerinin önemli bir bileşeni olarak tek bir kişilikte yürütüldükten sonra bir çok liderlik hususiyetinde olduğu yakın çevresinden başlamak üzere kutsi, asabi, askeri, şer’i gibi önderliklere tevdi edilir olmuştur.
Bürokrasi ise ilk kez 1745 yılında Fransız fizyokrat, dönemin Ticaret Bakanı Vincent de Gourmay tarafından kullanıldığı konusunda görüş birliği vardır. O zamanlardan sonra bir toplumda tabandan yukarıya çıktıkça daralan bir yapı içinde örgütlenmiş olan; kişisel olmayan genel kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan sistem ve kurallar gurubudur. Max Weber’in işaret ettiği üzere hiyerarşi ve ideolojik içerikleri öne çıkar.
Hasılı 18, 19 hatta 20. asırların idari tarihinde modern bürokratik ve diplomatik unsurların uluslar arası münasebetlerin tesisi ve idamesinde bütün karmaşık meselelere rağmen topyekün bir dengedeki entegrasyon ağı oluşturdukları ortadadır.
20.asrın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan devlet dışı silahlı yapılar soğuk harp yılları boyunca bölgesel azınlıkları daha çok ideolojik zeminde motive edebilecek biçimlerde tezahür etti. Demirperde yıkıldıktan sonra ideolojik normların yerini terör örgütlerinin daha geniş yayılımla, sorunlu bölgelerin yanı sıra dünyanın pek çok tarafında devletler gurubu, birlikleri, havzalarındaki var edilen çoklu ihtilaf potansiyellerini kaşıma aracı yaratılması şeklinde yerini aldı. Zorluklara rağmen iş görmesinin yanında çok yönlü bağımlılıkların ortaya çıkardığı yeni sorunlar da yarattı.
Mevcut durum geleceğe dönük arayışların bölgesel değişim ile mutasavver senaryolara paralel olacak şekilde bölgesel ve küresel aktörlerin geçici kullanımlarını gözler önüne seriyor.Yine de şu zamanlarda en çarpıcı olanın, seçilmiş başkanın yanında yer alan dünyanın en zengin girişimcisinin, küresel ve sınırlar üzeri ‘joker’ kimliği ile her kapıya uyacak anahtar olması mesajı kuvvetli ihtimaldir.