İsrail ile Lübnan arasındaki çatışmayı önlemek için 27 Kasım’da ateşkes anlaşması yapıldı. Aynı akşam Suriye’de HTŞ kuvvetleri Halep’e girdi, dikkatler Suriye’ye çevrildi. Her kanaldan her kafadan senaryo çıkmaya başladı. Suriye’deki iç çatışmasının dördüncü gününde yandaş medya yavaş yavaş bir söylem birliğine doğru gitmeye başladı. Öncelik Erdoğan’ın mesajlarına destek vermek oldu.
Anımsayınız; Erdoğan Esad ile uzun zaman önce görüşmek istedi, Esad bunu kabul etmedi. Erdoğan’ın görüşme isteği yandaş medya tarafından sürekli gündeme getirildi. Hatta Özgür Özel de “sen görüşemiyorsun, ben görüşeceğim” diyerek ortamı yumuşatmak istedi. O da görüşemedi. 27 Kasım’da Halep ve Tel Rıfat’ta yaşanan çatışmalar üzerine, yandaş medya “Esad Erdoğan ile konuşsaydı, böyle olmazdı” diye böbürlenmeye başladı.
Oysa Esad’a hakaret ederek değil, sorun üzerde görüşmeye çağrı yapılsa daha olumlu olamaz mıydı acaba? Esad 11 Aralık 2019’da İtalyan Televizyonu Rai’ye bu konuda şöyle demişti: “Mesele benim duygularım değil, Suriye’nin çıkarları. Bu yüzden çıkarlarımız nereye gitmemi gerektirirse oraya giderim.” Esad ile Suriye’nin geleceği konusunu ortak çıkar noktasına getirmek neden bu kadar zorlaştı, bunu zaman gösterecek.
5-6 Yıldır sakin olan Suriye’de onlarca silahlı örgüt, neredeyse her köyde mahallede kendini bağımsız ilan eden gruplar HYL liderliğinde neden 27 Kasım akşamı Halep’e yürüdü ve işgal etti?HTŞ, açık adı Heyet Tahrir Eş Şam, Türkçesi “Şam Kurtuluş Heyeti” cihatçı bir örgüt. Birkaç örgütün birleşmesiyle oluşan bu silahlı yapı, 2017 ve 2018’de Birleşmiş Milletler, ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak tescillendi. Bu örgütün tasfiyesi için karar alındı. ABD HTŞ’nin lideri için 10 milyon dolarlık ödül koydu. Ancak 2017’den beri İdlib’de konuşlanan HTŞ’ye ne ABD, ne Türkiye, ne Rusya dokunabildi.
Geçen hafta HTŞ Halep’i işgal etti, sonra Şam yolundaki Hama’ya yöneldi. Suriye Milli Ordusu ise HTŞ’ye karşı Halep’e yürüdü. Suriye Milli Ordusu (SMO) Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olarak da adlandırılan ordu Esad’ın ordusu değil. Bu ordu Esad’ın, yani Suriye Devletinin ordusunda karşı kurulan bir silahlı güç. Türkiye Cumhuriyeti Suriye Milli Ordusuna eğitim vermiş. Silah, mühimmat vermiş mi bilemiyoruz. Ancak bu güçler Halep’e girdiği zaman bazı TV yorumcularımız “Halep’e girdik” diye sevinç gösterdi. Bir yorumcu “bunlar bize çok yakınlar, bozkurt selamı yapıyorlar” diye SMO’nu övdü.
Bu sunumla izleyicilerin bir kısmı Halep’e Türk Silahlı Kuvvetleri mi girdi diye düşünmüş olabilir. Ancak Halep’e girenler Suriye Devletine, rejimine muhalif olarak kurulan ordudur.
SMO Halep’ten sonra Tel Rıfat’a girdi. Bizim televizyonlar bunu “Tel Rıfat terörden temizlendi” diye verdi. Suriye’nin Türkiye’ye yakın bölgelerinde terörün temizlenmesi sevindirici. Ancak terörden kurtulduk ama teröristlere ne oldu?
Bu konuya bir bakalım:
İran Dışişleri Bakanı Ankara’yı ziyaret etti. Dışişleri bakanımız ile basına açıklama yaptılar. Hakan Fidan Esad başarısız, bu işin sorumlusu dedi. HTŞ saldırısı için de, Suriye’de olanları dış müdahaleyle açıklamak yanlış dedi. Abbas Arakçi ise Esad’ı sonuna kadar destekliyoruz dedi. Bölgedeki sorunların kökeninin dış müdahaleler olduğuna inanıyoruz, dedi. Demek ki ortada tam bir anlaşmazlık var. Anlaşmazlık umarız zaman içinde çözülür. Ama kolay mı?
Televizyonlardaki değerli yandaşların hiçbiri, Hakan Fidan’ın basın toplantısında ağzına almadığı HTŞ’ye neredeyse sahip çıkacaklar. Halbuki HTŞ’nin CİA’nın silahlı örgütü olduğunu dünya biliyor.
Bizim yandaşlar ne kadar “boş ver Amerika’yı” deseler de çizgileri samimi Amerikancı. Zaten Amerikalılar da öyle, bizim bu terörle ilgimiz yok diyorlar, ama işi yapanlar onların yetiştirmesi. Suriye’deki ittifakımız dedikleri PKK/ PYD’ye silah dolu on binlerce TIR, binlerce araç göndermediler mi? Üstelik eğitimini de Amerikalı silahlı kuvvetler vermedi mi?
Suriye’de oynanan oyun çok yönlü. Umalım ki, Türkiye 50 yıldır izlediği dikkatli politika ile Suriye savaşından ülkemize olası terör kıvılcımı sıçramasına engel olur.