Siyaset ve diplomasi kanalları aracılığı ile devletlerin kurumsal münasebetleri dünya savaşlarından önce Milletler Cemiyeti sonrasında Birleşmiş Milletler etrafında yoğunlaşmıştı. Soğuk Savaş döneminden sonra uluslar arası münasebetler disiplininde siyasi çözülmelerin yerini alan küresel nitelikte kültürel, sosyal, teknolojik, istihbari vb bileşenlerin iktisat ortak paydasında iyice şekillendiği görülür.
Münasebetlerde kurumsal devlet yapılarının farklılıklar ihtiva ettiği duruşlarının sadece bir takım ikili ve bölgesel her türlü anlaşmalardan çok eskiye göre birbirine bağımlılık arzeden teknoloji ve mali bağlantılara tabi küresel akışın etkisinde oldukları açıktır. Ezcümle herhangi bir bölgedeki bunalım hassasiyetinin sistemi bütünüyle etkileyebilebilme riskleri artmıştır.
20.asır sürecinde sinai, ticari, teknoloji başta olmak üzere hemen tüm alanlarda kritik tercihlerin vazgeçilmez değişkeni ‘rekabet’, milenyumdan sonra yerini ‘maliyet’ ile değiştirince kabul gören bileşenler de haliyle yer değiştirdi. Hızlı bir değişimin pek çok alışılagelmişlik hatta gelenekçiliği çok yönlü değişime uğratma gücü fazlasıyla ortaya çıktı.
Süreç içerisinde ekonomik faaliyetlerin başı çektiği ve diğer tüm faaliyet konularının ekonomiyi takip ettiği bir küresel hiyerarşinin oluşması, bunu oluşturan unsurların ulusal ve bölgesel dinamiklerin türlü vasıtaları ile hayata geçiyor olması; var olan kriz ve bunalım potansiyellerinin süreci denetleme arzularını daima canlı tuttu. Birleşmiş Milletler toplantılarından, ülkeler arası ikili görüşmelere kadar akla gelebilecek her türlü toplantı, anlaşma, müzakere tarzı ilişkilerde görünen ve görünmeyen tarafları ile küresel hiyerarşi varlığını hissettirdi.
Yine de üzerinde yaşanılmakta olan gezegenin her noktasına ulaşılıyor bulunmanın, insan nüfusunun seyrek olduğu rezerv alanlar haricindeki tüm coğrafyalar için öngörülen standartların yetersizliği yadsınamaz. İhtilaflar küresel ölçekte fakat bölgesel çatışmalar ile yönlendirilmeye müsait arayışlara aşırı silahlanma sayesinde açıktır. Böyle bir ortamda iktisadın başarısızlığı ihtimali varolan sistemin gelinen noktada sürdürülebilirliğini tartışılır kılar. Verimlilik, iktisadi literatürün dışında tüm alanlara müzahir şekilde küresel nitelikleri temsil edecektir.
Mevcut nizama göre bireylere geleneksel hayırhah beklentilerin yerine durum, yeni teknolojik araçların dizayn edildiği yeni yaşam biçiminin uzay teknolojileri ile yeni konum belirlemelerine işaret eder. Ekonomiye bağlı gibi görünen adımların önceden olduğu gibi ‘rekabet’, sonrasında ‘maliyet’ merkezli eşiklerinin ardından, ‘verimlilik’ parantezinin içerisinde denge arayışları, geleceğe dönük bölgesel ve küresel risk unsurlarını çözümlemeye ilham kaynağı olabilir.