Ulus devletler çağında devreye giren soğuk savaş dönemine has disiplin, 20. asır boyunca adeta azı karar çoğu zarar kabilinden son bulunca her kafadan ayrı seslerin çıktığı kakofoni hali zuhur etti. Öyle ki ulus-devlet formunun aynı cins temel ve ortak göstergesi olan ‘anayasa’larında farklılıklardan çok standart ve afaki hatta etkisiz genellemelerin zaman zaman değinilen meşruiyet metinleri olarak kaldı.
Anayasa metinlerinde yer alan az sayıda farklılıklar ise aksine ihtilafların, tehditler ve risklerin kaynağını teşkil etti.
Milenyum sonrası uluslar arası camianın münasebetler zinciri tabiri caiz ise adına diyalog denilemez ise de uzun zamanlar ve öncesinin alışılagelinmiş diplomatik, jeopolitik, stratejik zeminlerde ajans haberi niteliği taşıyan yazılı ve görsel bildiri ikliminin hayli ötesinde internet zeminindedir.
Ardı sıra adeta kurumsal ve bireysel bazda çok sayıda içerik, yazılı ve görsel medya formatında beyana açık Batı eksenli internet arama motorlarının hızlı ve kolay erişilebilirliğe eşlik eden (sosyal medya) ile dışında kalan diğer erişim ağları etkili bir monolog pratiğine sahip oldular. Bir nevi ‘teknikte küresel’ fakat ‘pratikte kümesel’ farklılıkların misali çizgisindedir.
Akla gelebilecek her hangi bir kurum ya da birey, yetkili otorite, ehil, yetkin olsun olmasın internet üzerinden iletişim sayesinde, direkt veya dolaylı gönderi paylaşımı sayesinde şeklen eşitlendi. Yine de pratikte dahi bireylerin bu eylemde bulunabilmeleri internet ağı ve elektronik iletişim cihazlarına ulaşamayan kitleler için henüz madden ve fiziken geçerli değildir.
Ayrıca iletişim üzerinden yapılan servis güvenilirliği belirsizdir. İfade edilebilirliğin, iletişimin son derece kolaylaştığı şu dönemde pek çok meselede ziyadesi ile farklı fikir ayrılıkları, anlaşmazlıklar, ortaya saçılmak üzere had safhadadır. Bunlara küresel sermayenin internet erişimi üzerindeki üstü örtülü sansür sistematiği eklenmelidir. Yine de erişimin tarihte şimdiye dek en ileri noktasına taşınabildiği bir dönemdir.
BM, BMGK ve ilgili alt teşkilat kolları vb gibi uluslararası olanlarından başlayarak; AB, NATO, OECD, AGİT, İİT, Avrupa Konseyi, G-20, G-7, Brics, Shanghay, Arap Birliği vb bölgesel kuruluşlar, Devletler, STK ligleri bunlara bağlı olarak tüm kamuoyları dengesiz gidişattan nasiplenmektedir.
Bu tabloya sükunetle karşıdan bakıldığında adı konmamış ancak gezegenin istisnasız tamamını saran, soğuk veya sıcağı bir karma dünya savaşı manzarası abartı sayılmaz.
Yaşam biçimlerinde değişimin bilhassa büyük şehirlerde yaygın kitlelerin “yetkiler ve yetkililere medyun olma” haleti içerisine sürüklendiği, tüketici bireyin, doğrusu küresel finansın işine gelen mecraya sokma temayülü olduğunun emareleri hissedilmiyor değildir. Global oligarşi ile devletler tarafından “mali yardıma” bağlanmış yaygın ve büyük kitlelerden müteşekkil bir sistem empoze ediliyor ve buna karşı direnç noktaları empoze edilen ortak kültüre tabi olarak sürekli zayıflatılıyor.
Bunlardan sadece bir tanesi de sosyal medya üzerindeki sansür uygulamalarıdır ki dünya ölçeğinde düşünce ve ifade hatta haber alma özgürlüğüne bariyer konulmasıdır. Hiçkimsenin insanlığa kendi doğrularını dayatma hak ve yetkisi olmayacağı cümlesinden hiçbir özeleştiri yapılamaz anlamını taşıyan küresel hileler, haber kirliliği, gizli kapaklı işler sosyal medya üzerinden ortaya çıkarılınca nizamı denetleyenler bundan rahatsızlık duymakta sansüre başvurmaktadırlar.
Yeni olarak temayüz eden herşey eskiyi anımsatan zincire ekleniyor, hiçbir şeyin aynı kalmadığı gibi hiçbir şey de tarihi değiştiremiyor. Güncellemenin püf noktası; süreklilikleri sağlam biçimde kavrayarak yeni ile eskinin nasıl sentezlendiğini tartışmak.
Yazılı tarihin ve bunun küresel çapta başta eğitim sektörü üzerinden nesillere intikal ettirilmiş topyekün karar ve tercihlerin açıklanmamış, bilinmeyen, unutulmuş, gizli arşivlere bağlı temel neden-sonuç ilişkilerinin bilinmesi ve işletilebilmesi ile küresel kültür için gerçeklere ulaşılmasının ve güncellenebilmesinin böylece yolu açılmış olur.