Çarşamba, Mart 19, 2025

Kutsal Roma’dan, Tekno Çin’e

Geçen yazımızdaki, ‘Küreselleşmenin vatansız kalabileceği’ olgusunda varsayılan gerekçelerin ön planında izlenen, iri devletlerin karar ve tercihlerde alışılageldik didişme modelleri yerine ekonomik atışmaların ortaya çıkarılması pratiğinin olmasıdır.

19-20 yy boyunca devlet ve bireyin bolca ideolojik, kontrollüce ekonomik serpintiler sisteminden günümüzdeki kontrollü finans ve bol teknoloji soslu zoraki diyet’e tabi olduğu görülüyor.

Öyle ki geçen asır boyunca sosyal devlet, refah devleti ve diğerleri gibi kümeleşen idarelerin kamu ağırlıklı devletçilik anlayışından sıyrılarak küresel platformda neoliberal bireycilik postu giyilmesinin teknoloji eşliğinde yeni bir çağa hızlı şekilde geçiş anlamına geldiği dönemler yaşanıyor.

Yapay zeka devrimi, bu teknolojileri en hızlı şekilde hayata geçiren şirketler ve ülkeler tarafından şekillendirilecek. Bu da onların pazar paylarını arttırmalarına ve istihdamı korumalarına olanak tanıyacak.

Asıl risk yapay zeka ile ‘değiştirilmekte’değil, aynı ülkede veya yurtdışında yapay zeka kullanan rakipler tarafından geride bırakılmakta yatıyor. Yapay zekanın yaygınlaşması yapılan yatırıma bağlı olarak hız kazanamazsa aradaki üretkenlik farkı küreselleşmede yeni çıtanın belirleyicisi olabilir.

Yapay zekanın ekonomide kullanımına ilişkin tartışmanın iki taraf ürettiği düşüncesi dikkat çekiyor.

Bir yanda, yapay zekanın uzun vadede insan emeğinin yerini alacağını savunan muhafazakar taraf var. Bunlar Ludizmden(makine kırma hareketi) bu yana teknolojiyi insanların toplumsal ve mesleki gelişiminin önünde engel olarak gören tarihsel bir bakış açısını benimsiyor. Bu pesimist post-ludizm bakış açısının yanı sıra yapay zekanın etik ve siyasi sonuçlarının farkında olan, ancak bunu evrimsel bir perspektiften değerlendiren modernist bir taraf ta var.

Tekellerine geçirdikleri teknolojiyi ve gelecekte sağlayacakları belirsiz faydalar uğruna giderek büyüyen yapay zekâ modellerinin çevresel, toplumsal ve ekonomik bedellerini kabullenilmesi gerektiğine dair anlatıların sorgusuz sualsiz benimsendiğinde, yapay zekâ insanlığa ve bir bütün olarak gezegenimize değil, her şeyden önce kendilerine hizmet eder hale gelecek.

Teknolojinin potansiyelinden ancak sebep olduğu zorluklarla ciddiyetle mücadele edilirse gerçekten faydalanılabilir. Bunun için de büyük yapay zekâ modellerinin bıraktıkları ekolojik ayak izine ve arkalarındaki güç yoğunlaşmasına odaklanmalı ve bu yolla kamu yararına yönelik yenilikçi ve sürdürülebilir bir yapay zekâ ekosistemi kurulması sağlanmalı.

Diğer taraftan mümkün olduğunca çok insanın yapay zekaya erişimi güvenceye alınmalıdır. Yapay zekanın iklim değişikliğiyle mücadeleye tam katkısını sunması sağlanmalıdır. Yapay zekanın çevreye maliyeti üzerine araştırmaları derinleştirmek, yeni standartlar tanımlamak ve yeşil yatırımı arttırmak amacıyla sürdürülebilir yapay zeka için farklı aktörlerden müteşekkil uluslar arası bir ittifak tesis edilmeli, son olarak ta hep birlikte verimli ve kapsayıcı bir yapay zeka yönetişim sistemi oluşturmaya çalışmalı şeklinde hedefler oldukça gerçekçi ancak ulaşılması bir o kadar zahmetli gibidir.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar