Ticaret’in sadık okurları hatırlayacaktır; daha önce ağırlıklı olarak iştigal ettiğim bazı konulara ilişkin serüvenimi bu köşede kaleme almış; gazetecilik, dış politika, yerel yönetim alanlarına değinmiştim ayrı ayrı yazılarda. Bu defa aslında yine “gazetecilik” alanındaki bir başka boyuta, futbol yazarlığı serüvenime değineceğim.
Amatörce futbol oynadım uzun yıllar. Hatta son olarak Kınalı Jarden Stadı’nda iki sene üst üste 2013 ve 14’te düzenlenen ve veteran ünlü futbolcuların top koşturduğu Lefter Turnuvası, bir yerde 53 yaşındayken jübilem oldu. Sonrasında kramponlarımı astım. Tabii futbol alanını uzun yıllar boyunca hep takip ettim. Saha içiyle, saha dışıyla, ekonomi politiğiyle, sosyolojik evrim geçiren tribünüyle, her şeyiyle…
Yurt gazetesiyle başlayan serüven
Bu arka plandan sonra nasıl futbol yazmaya başladığıma geleyim. Aslında basındaki siyaset kalemlerinin, ustaların futbol yazmışlığı vardır, örneği epeyce var. Ustalar arada yazar önemli maçlarda veya gelişmelerde. Şimdi Tele 1’in başında olan Merdan Yanardağ, televizyon macerasından önce 2011’de yayın hayatına başlayan ulusal günlük basılı gazete Yurt’ta yazma önerisi getirdi. Fakat o zaman CHP’de danışmanlık yapmaya başladığım için tereddüt ettim siyaset yazmakta, daha doğrusu biraz da henüz görev aldığım önemli alanda konumlanmaya çalışıyordum. Merdan da bunun üzerine futbolun ekonomi politiğini yazmamı istedi ve öylece futbolu bir ulusal günlük gazetede yazmaya başladım. Bir süre sonra ise “Çapraz” adlı köşemdeki futbol yazıları yanında BJK’nın maç yorumları da üzerime atılınca “hayır” demedim ve maçları da yorumladım. Yani, Ticaret’teki köşemin adı da o günlerden geliyor.
Bir buçuk yıl sonra Yurt ile yollarımız ayrıldı (Yurt birkaç yıllık yayın hayatı sonrasında veda etti. 2012 ortalarından itibaren yazılarımı Odatv’ye aldım. Orada asıl olarak siyaset yazıyordum ama futbolda da yine topa giriyordum. Futbol yazmayı sevmiştim çünkü. Sekiz yıl boyunca Odatv’de diğer yazıların yanında futbolu da yazdım. Sonra iki buçuk yıl Gerçek Gündem’de devam etti siyaset yazılarıyla beraber futbol yazıları…
Futbola Cumhuriyet Ege’de devam
Cumhuriyet’in merkezinde İlhan Selçuk’lu dönemde çalışmıştım. İzmir’e geldiğimde bir süre sonra beş yıldır kapalı olan Cumhuriyet Ege eki yeniden açılınca gazetenin başkanı Alev Coşkun ve genel yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya yazmamı istedi. Orada her hafta bir gün “Bir İki Kelime, Bir İki Cümle” köşesini hazırladım ve ayrıca İzmir futbolunu kaleme aldım. Yani futbol yazıları da o mecrada devam etti altı yedi ay kadar.
2024’te bu kez Cumhuriyet Ege’ye yeniden çekti beni gazeteyi yayınlayan vakfın başkanı Alev Coşkun ve bu kez Cumhuriyet Ege’de sadece futbolu yazıyorum. Unutmadan; futbol yazılarını Cumhuriyet’e taşımadan önce Ticaret’te de epeyce kaleme almışlığım var.
Tabii Göztepe Süper Lig’de olduğu için (son sekiz yılda altıncı sezonu) daha çok Göztepe’yi ama İzmir’in alt liglerdeki bütün asırlık markalarını da kaleme alıyorum, ihmal etmiyorum. Fakat itiraf edeyim burada da, İzmir futbolunu yazmamın, sahip çıkmaya çalışmamın motivasyonu tabii en başta güzel oyun futbola sevgim ama başka bir motivasyon kaynağım iki ODTÜ’lü Mehmet; Mehmet Sepil ve Seyit Mehmet Özkan. Onların yetiştirici ve yarışmacı yaklaşımla iki ayrı düzlemde yaptıklarına destek olmak keyif veriyor.
Bu arada…
Bu arada… Üç buçuk yıl boyunca Bornova Aziz Kocaoğlu Stadı’nda TSYD’nin akreditasyonuyla basın tribününde izledim maçları. Fakat sonrasında yeni yapılan şehir içindeki iki stat sonrasında akredite edilmemeye başlandım! TSYD’nin tavrı bir yana, benim tek yaklaşımım, “İzmir futboluna nasıl destek olurum?”dan başka bir şey değil. Örneğin, Fatih Tanfer, Bülent Buda gibi başka isimler de basın tribününe alınmayanlar arasında. Bu da bir İzmir tablosu işte… Oysa bu isimler İzmir futbolunu çok ağırlıkla kaleme alan isimler. Yaşları çoktan 60’ı geçmiş ve emekli olan bu isimlerin illa da bir gazetede sigortalı olarak çalışması mı gerekiyor (Yurt’tan sonra yazdığım hiçbir yerden tek kuruş da almıyorum)? Bu tabloyu da İzmir kamuoyunun takdirine sunuyorum (İzmir kulüplerinin hepsi, başta Göztepe olmak üzere, Altay, Altınordu, Karşıyaka, İzmirspor bizi başköşede ağırlıyor, maçları statta izliyoruz. Basın tribününün de genelde çoğunun boş kaldığını da yukarıdan görüyoruz. Bunu da not edeyim.).
Futbolu yazmaya devam… Güzel oyun futbola değer…