Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın raporuna göre, kadınların, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ileri yaşlarında toplumun en kırılgan kesimlerinden biri haline geldiğine dikkat çekiliyor
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, her yıl kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi başarılarını vurgulamak ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat çekmek amacıyla kutlanıyor. Ancak bu özel gün sadece bir kutlama değil, aynı zamanda kadınların karşılaştığı ayrımcılık ve şiddet gibi sorunlara dikkat çekmek için önemli bir farkındalık oluşturuyor. Kadın haklarına dikkat çekilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, toplumsal cinsiyet eşitliği vurgulanıyor.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) bu yıl da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel bir rapor yayımladı. TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan ‘Yaşlanan Dünyada Eşitsizliğe Yer Yok’ isimli raporda nüfus yaşlanmasının ekonomik ve sosyal etkileri farklı yönleriyle ele alınıyor.
Raporda nüfusun yaşlanması ve çalışma çağındaki nüfustaki artışın durağanlaşmasının ekonomik büyümeyi baskılayabildiği belirtilirken, uluslararası çalışmalarda ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için işgücüne katılımda cinsiyetler arası eşitliğin önemli bir faktör olarak öne çıktığı ifade ediliyor. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının OECD üyesi ülkelerin gerisinde olduğu vurgulanırken, cinsiyetler arası farkın 37,2 yüzde puan ile OECD ortalamasının 2,6 katı olduğu belirtiliyor. Türkiye’de ortalama yaşam süresi erkeklerden 5,3 yıl fazla olan kadınların, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ileri yaşlarında toplumun en kırılgan kesimlerinden biri haline geldiğine dikkat çekiliyor.
Kadınların yüzde 34,4’ü kayıt dışı çalışıyor
Raporda öne çıkan diğer satır başlarına göre, Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı 2023 yıl sonu itibarıyla yüzde 40,8 seviyesinde bulunurken bu oran OECD ortalamasının gerisinde kalıyor. Türkiye’de kadınların yüzde 34,4’ü kayıt dışı çalışırken, erkek çalışanlarda bu oranın yüzde 10,6 olduğu görülüyor. Kadınların işgücüne katılımı önündeki en büyük bariyer olan bakım yükünün hafifletilmesi öncelikli bir gelişim alanı olarak ortaya çıkıyor. Otomasyon ve diğer dijital teknolojilere yapılacak yatırımların getirdiği verimlilik artışı, yaşlanan dünyada ekonomik büyümeyi ve refah artışını sağlayabilir. Teknolojik ilerlemelerin hız kazandığı günümüzde başta kadınlar olmak üzere bugünün gençlerinin yaşam boyu eğitim yoluyla dijital becerilerini arttırması önem taşıyor. Esnek çalışma saatleri veya yarı zamanlı çalışma uygulamalarının yaygınlaşması, yalnızca daha fazla sağlık sorunu yaşayan yaşlı bireylere değil, bakım işlerini yerine getirirken işgücünde kalmayı arzu eden diğer çalışanlara da fayda sağlayabiliyor.
Yaşlanan nüfus oranı giderek artıyor
Rapora göre, Türkiye’de yaşlanan nüfus oranının giderek arttığı ve 65 yaş ve üzerindeki nüfusun 2030 yılında yüzde 13,5’e, 2050’de yüzde 23,1’e, 2075’te ise yüzde 31,7’ye ulaşması bekleniyor. Doğurganlık hızının düştüğü mevcut konjonktür çocuk bağımlı nüfusun düşmesi anlamına gelirken, bunun kadınların işgücüne katılımında artış getirmesi için yaşlılara yönelik erişilebilir bakım hizmetlerinin yaygınlık kazanması gerektiği paylaşılıyor. Raporda Türkiye’de çalışma çağında olan ve işgücüne katılmayan kadınların yüzde 58,8’inin evdeki ücretsiz bakım yükü nedeniyle işgücüne katılamadığını belirttiği de hatırlatılıyor.