Seyit Ardıç, enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğini ancak sanayicinin dayanacak gücü kalmadığını söyledi
Ankara Sanayi Odası (ASO) 2025 yılı Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı Muğla Dalaman’da yapıldı. ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç’ın güncel ekonomik gelişmeleri değerlendirdiği ve sanayicilerin beklentilerini dile getirdiği açılış konuşmasında küresel ekonomik gelişmelere değindi. ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı gümrük vergisi tarifelerine dikkat çeken Ardıç, “Yarın ne açıklayacağı konusunda ise hiç kimse bir öngörüde bulunamıyor. Belirsizlikler her geçen gün artıyor ama şurası bir gerçek ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dünya ticareti artık çoklu belirsizliklerin olduğu yepyeni bir döneme giriyor, korumacılık ve tedarik zinciri de yeniden şekilleniyor” dedi.
Trump’ın gümrük tarifelerinde Türkiye’ye en düşük oran olan yüzde 10’un uygulanacağını hatırlatan Ardıç, “Avrupa ve Çin’e uygulanacak yüksek tarifeler bizim için bir fırsat doğurabilir. Ama bu avantajı kullanabilmemiz adına yapmamız gerekenler var” diye konuştu. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinin, yeniden şekillenen dünya ekonomisine adapte olmak için yeni ekonomi politikaları geliştirdiğine dikkat çeken Ardıç, “Ülke olarak bizim de ülke gündemimizin ilk sırasında, yeniden şekillenen dünya ekonomisinden daha fazla pay almak ve sürdürülebilir kalkınmamıza odaklanmak olmalı. Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz” diye konuştu.
“Politika faizinin %40’a düşmesini bekliyorduk”
Son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin enflasyon beklentilerini olumsuz etkilediğini söyleyen Ardıç, “Merkez Bankası Aralık 2024’te başladığı faiz indirim döngüsünü sonlandırdı. Aslında nisan ayında 250 baz puanlık indirim ile politika faizini yüzde 40 seviyelerine düşeceğini bekliyorduk. Geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık. Yeni ekonomi yönetimimizin başlattığı dezenflasyonist programla 22 aydır enflasyonla mücadele ediyoruz. Sanayiciler olarak hem yüksek enflasyonun hem de yüksek faizin ortaya çıkardığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyoruz. Tüm umudumuz enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizlerin de makul seviyeye gelmesiydi. Maalesef yine başa döndük” dedi.
Mevcut durumda enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğini ancak sanayicinin dayanacak gücü kalmadığını söyleyen Ardıç, şöyle devam etti: “Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değil. Bu noktada; enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan para politikasının, tüketime yönelik krediler kısıp, üretim için kullanılan kredilerin arttırılması gerekiyor. Fiyat artışı sadece talep fazlalığından değil aynı zamanda arz açığından ortaya çıkar. Üretmediğimiz malın fiyatı yükselir.”
“Tekno-feodal lordlar oluştu”
Günümüzde tekno-feodalizm adında yeni bir ekonomik düzenle kapitalizmin dönüşüm sürecine girdiğini söyleyen Ardıç, “Feodal düzendeki toprak sahiplerinin yerini alan teknoloji devleri; dijital altyapılar, platformlar ve kullanıcı verileri üzerinde hâkimiyet kuruyor” dedi. Bu sürecin küresel düzeyde tekno-feodal lordların oluşmasına zemin hazırladığını ve az sayıda çok uluslu şirketin kontrolünde bulunan devasa dijital mülkiyetin, bu şirketlerin büyük hissedarlarına olağanüstü politik ve sosyal güç kazandırdığını belirten Ardıç, “Sanayi sektörü de bu teknofeodal düzenin etkisi altında belirgin bir dönüşüm yaşıyor. Endüstri 4.0, yapay zeka, otomasyon, büyük veri gibi teknolojik yeniliklerle sanayi üretimi hızla dijitalleşiyor” diye konuştu.
Çin ve ABD küresel teknoloji yarışında liderliklerini sürdürebilmek için kamu ve özel sektör vasıtasıyla büyük yatırımlar yaptıklarına dikkat çeken Ardıç, Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatı, Ar-Ge ve inovasyon verilerini değerlendirerek şunları söyledi: “Toplam ihracatımız içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3,8 ile yaklaşık yüzde 20’ler civarında seyreden küresel ortalamanın oldukça altında. Bu rakamlar, üretimdeki ürün çeşitliliğinin teknoloji odaklı büyüme dönüşümde yeterli olmadığımızı gösteriyor. Bu bağlamda, teknolojik dönüşüm hedeflerimizi gerçekleştirmek için inovasyona dayalı daha güçlü bir strateji ve kararlı uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz. Maalesef mevcut veriler Ar-Ge harcamalarında henüz istenilen seviyede olmadığımızı gösteriyor. OECD rakamlarına göre, Ar-Ge harcamalarımızın gayri safi yurt içi hasılamıza oranı, benzer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında düşük kalıyor. Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurtiçindeki payı 2023’te 1,42 seviyesinde. Bu oran yüzde 2,2 olan Avrupa Birliği ortalamasının da oldukça altında. Megatrend olarak adlandırılan gelişmelere yönelik hem yenilikçi hem de proaktif politikalar geliştirmek üzere, mevcut durumu ve geleceğe yönelik perspektifi ortaya koymamız gerekiyor.”