Meclis toplantısında konuşan Yusuf Öztürk, mevzuatların deniz turizmini zorladığına dikkat çekti
İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi’nin mayıs ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Argun Gündüç yönetiminde ve Şube Başkanı Yusuf Öztürk ile üyelerin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Başkan Yusuf Öztürk, İzmir Limanı’nın konteyner elleçlemede geride kalması, deniz taşımacılığında sera gazı emisyonlarının azaltılması, akustik düzenlemeler ve deniz turizminin yaşadığı zorluklara ışık tutarak sektörün güncel sorunlarına dair önemli açıklamalarda bulundu.
Küresel ve yerel piyasalarda belirsizliklerin arttığına işaret eden Öztürk, art arda gelen mevzuatların deniz turizmini zorladığını belirtti. Sektörün sezona endişeyle girdiğini kaydeden Öztürk, “Piyasa koşullarını öngörmek gün geçtikçe zorlaşıyor. Mevzuatlar da her geçen gün artarak devam ediyor. Hem Türkiye’de hem de dünyada zor bir dönemden geçiyoruz. Bölgemizde Çeşme, Bodrum, Seferihisar, Teos, Kuşadası, Güzelçamlı, Didim ve Akbük gibi yerlerde hatırı sayılır sayıda üyemiz bulunuyor. Ancak bu sezon, konuştuğum birçok arkadaşımın da ifade ettiği üzere, iyi geçmeyecek gibi görünüyor. Hep aynı sıkıntılar dile getiriliyor. 2025 yılının ilk dört ayında elleçlenen yük miktarının 4,5 milyar ton. Kruvaziyer turizminde artış yaşanarak ziyaretçi sayısı 205 bini geçti. Sezon sonunda 2 milyonu rahatlıkla aşacağımızı öngörüyorum. Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre ise 2025 Nisan ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,5 artarak 20 milyar 924 milyon dolara yükselirken, ithalat yüzde 12,29 artışla 32 milyar 961 milyon dolara çıktı. Dış ticaret hacmi ise yüzde 11,2 artarak 53 milyar 885 milyon dolara ulaştı” dedi.
“Rekabet hizmet kalitesini düşürüyor”
İzmir’de deniz turizmi konusunda bazı önemli kararların alındığını vurgulayan Öztürk, “Bu kararlar özellikle Seferihisar tarafını ilgilendiriyor. Bana göre bu süreç bir milat olabilir. Plaka meselesi yani taşıma kapasitesi ve sınırlama konusu… Bu konuda oldukça yerinde bir yaklaşım sergilendi. Bundan sonraki süreçte barınma alanı, atık tesisi gibi temel altyapıların olmadığı yerlerde yeni deniz turizmi araçlarının sınırlanması gerektiği konuşuldu. Günlük tur teknelerinde sezonluk olarak daha önce verdiğim rakamın çok daha altında taşımalar yapıldığını biliyorum. Rekabet çok fazla, bu da hizmet kalitesini düşürüyor. Herkesi kapsamaz elbette ama bu sorunun çözümü, sahaya yeni, nitelikli deniz turizmi araçlarının çıkmasıyla mümkün olabilir” diye ifade etti.

“Sektör ‘2050 hedeflerine’ hazırlanmalı”
Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO), küresel deniz taşımacılığının sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik önemli bir adım attığını belirten Öztürk, söz konusu düzenleme kapsamında 2050 yılına kadar veya bu tarihe yakın bir dönemde net sıfır emisyon seviyesine ulaşılmasının hedeflendiğini açıkladı. IMO’nun üzerinde uzlaştığı yeni anlaşmayla 2040 yılına kadar en az yüzde 70 oranında emisyon azaltımı hedeflendiğini, 2050 yılında ise deniz taşımacılığının net sıfır emisyona ulaşmasının planlandığını belirtti. Bu gelişmelerin yalnızca iklim krizi açısından değil, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri olan ihracat açısından da büyük önem taşıdığına değinen Öztürk, alınan kararların turizm ve ihracat sektörünü doğrudan etkileyebileceğini vurguladı. Öztürk, “Eğer gerekli önlemleri almazsak, bu dönüşüm süreci ihracatımız için bir engel haline gelebilir. Ancak biz bunu bir tehdit olarak değil, hazırlanılması gereken bir süreç olarak görmeliyiz. Deniz taşımacılığı sektörü 2030, 2040 ve 2050 hedeflerine şimdiden hazırlanmalı” dedi.
“Akustik raporun maliyeti 65 bin TL’yi buluyor”
Tekne ve gemilerde ses sistemlerinin uygun desibelde olması gerekliliğiyle ilgili ibareler taşıyan akustik raporuna dair değerlendirmelerde bulunan Öztürk, “Geçtiğimiz meclis toplantısında, akustik raporu gündeme gelmişti. Hangi koydan ya da kıyıdan ne kadar uzaklıkta müzik yayını yapılabileceğine dair tartışma yürütülmüştü. Mevcut teknelerin üzerindeki ses sistemlerinin uygun desibel seviyelerinde olması ve doğru noktalara yerleştirilmesi gerektiğine dair bir rapor talep edildi. Çevre Bakanlığı’nın, belge ücreti yaklaşık 40 bin TL civarında. Ayrıca raporun hazırlanması için de ek bir ücret ödenmesi gerekiyor. Tüm bu masraflar toplamda 60 ile 65 bin TL’yi buluyor” ifadelerinde bulundu.
“İzmir Limanı’ndaki belirsizlikler çözüm bekliyor”
İzmir Limanı’nın geleceğinin belirsizliğine dikkat çekerek, bu konunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulayan Öztürk, “Toplam dökme yük işlemesi 180 milyon tona ulaştı. Bu rakamın, tahminime göre 400-450 milyon ton civarında olması beklenirken, bu yıl bu seviyenin biraz üzerinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Özellikle dökme yükte önemli bir artış söz konusu. Aliağa Limanları’nda 585 bin konteyner elleçlenirken, İzmir Limanı’ndaki sayı sadece 80-100 bin arasında kaldı. Bu durum İzmir Limanı’nın giderek gerilediğini açıkça ortaya koyuyor. Umarım kısa sürede net bir karar alınır; özelleştirme mi yapılacak, yatırım mı yapılacak yoksa farklı bir işletme modeli mi benimsenecek? Bu konuda bir an önce açıklık getirilmesi gerekiyor” diye konuştu.