SKD Türkiye’nin 2025 anketine göre iş dünyası karbon ayak izi ve ESG’de ilerlerken, döngüsel ekonomi alanında gelişime ihtiyaç duyuyor
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye), üye şirketlerin anonim katılımıyla gerçekleştirdiği Kurumsal Sürdürülebilirlik Olgunluk Anketi 2025 ile iş dünyasının sürdürülebilirlik karnesini ortaya koydu. SKD Türkiye’nin üretimden hizmete farklı sektörlerde faaliyet gösteren 115 üye şirketle gerçekleştirdiği anket, ülkemizde iş dünyasının sürdürülebilirlik yolculuğunda bulunduğu konumu, güçlü yönlerini ve gelişime açık alanlarını detaylı şekilde analiz etti. Buna göre şirketler karbon ayak izi ölçümü ve ESG raporlaması gibi konularda güçlü bir ilerleme kaydederken, döngüsel ekonomi uygulamalarının yaygınlaşması gerektiği öne çıktı.
Sürdürülebilirliğin iş dünyasında giderek daha fazla stratejik öncelik haline geldiğini görmekten memnuniyet duyduklarını dile getiren SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel, “Şirketlerin strateji entegrasyonu, karbon ayak izi ölçümü ve ESG raporlaması gibi konularda güçlü bir ilerleme kaydettiğini gözlemliyoruz. Bununla birlikte, dönüşümün tüm alanlarda aynı hızla ilerlemesi için çalışmaların hız kazanması gerekiyor. Özellikle de sürdürülebilir kalkınmanın en önemli araçlarından biri olan döngüsel ekonomi gibi, yapısal dönüşüm gerektiren alanlardaki ilerlemenin henüz başlangıç düzeyinde olduğunu söyleyebiliriz. SKD Türkiye olarak, iş dünyasının sürdürülebilirlik odaklı dönüşümünde gelişim alanlarına yönelik somut çözümler sunmaya odaklanarak, bu süreci desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Şirketlerde sürdürülebilir başarıda sahiplenme önemli
Kurumsal Sürdürülebilirlik Olgunluk Anketi 2025’in öne çıkan sonuçlarına göre, şirketlerin yüzde 84’ü sürdürülebilirlik ekseninde iş stratejilerini güncellerken, yüzde 44,7’si 2050 yılına kadar Net Sıfır hedefi taahhüdü vermiş durumda. Sürdürülebilirliğin üst düzey yönetici (C level, müdür vb.) düzeyinde sahiplenilmesi, şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılmasında kritik bir faktör olarak öne çıkıyor. Anket verilerine göre şirketlerin yüzde 84,2’sinde sürdürülebilirlik, üst düzey yönetim tarafından sahiplenilmiş durumda. Bu da üst düzey yönetimin çalışmalara önemli seviyede katkı sağladığını göstererek umut vadediyor. Şirketlerin yüzde 38,7’sinin henüz bir iklim geçiş planına sahip olmaması ise hem risk hem fırsat yaratıyor. Regülasyonlara erken uyum, çevresel taahhütlerin ötesinde, rekabet avantajı sağlayan bir stratejik hamle olarak öne çıkıyor.
Karbon yönetiminde kritik adım: Offset projeleri
Ankete göre şirketlerin yüzde 79,6’sı karbon ayak izini ölçerken, yalnızca yüzde 23’ü bu süreçte offset (karbon dengeleme) çalışmalarına katılıyor. Sera gazı emisyonu salan şirketler, yenilenebilir enerji üreten şirketlerden karbon kredisi satın alarak emisyonlarını offsetleyebiliyor. Türkiye’deki şirketlerin önünde, karbon emisyonlarını dengelemek için offset projelerine katılarak çevreye daha fazla katkı sağlama ve karbon ayak izlerini azaltma yönündeki taahhütlerini pekiştirme fırsatı bulunuyor.

En önemli gelişim alanı: Döngüsel ekonomi
Sürdürülebilirliğin önemli bileşenlerinden döngüsel ekonomi ve atık yönetimi, iş dünyasının yeşil dönüşümünde açığı kapatması gereken konuların başında geliyor. Ankette şirketlerin yüzde 41,7’si atıklarının bir kısmını geri dönüştürdüğünü, yüzde 40,7’si atık azaltımı için hedefler belirlediğini söylerken, döngüsel malzeme kullanımını artıran şirket oranı yüzde 8,3 ile sınırlı kaldı. Şirketler atık yönetimine daha fazla yatırım yaparak ve döngüsel ekonomiyi iş yapış biçimlerine entegre ederek, malzeme ve enerji verimliliğini artırma, maliyetleri düşürme, yeni iş modelleri geliştirerek sektördeki rekabet avantajlarını artırma gibi imkanlara sahip olabilir.
Şirketler sürdürülebilir finansla maliyetlerini optimize edebilir
Anketin öne çıkan önemli sonuçlarından biri de şirketlerin yeşil finansman ve krediye erişiminin düşük seviyede kalması oldu. Ankete katılan şirketlerin yüzde 48,9’unun yeşil tahvil ve sürdürülebilir krediler gibi finansman kaynaklarını araştırdığı ancak yalnızca yüzde 37,2’sinin bu finansman araçlarını aktif olarak kullandığı ortaya çıktı. Bu sonuçlar, şirketlerin sürdürülebilir finansman konusunda daha fazla yatırım yapmaları, maliyetlerini optimize etmeleri ve çevresel etkiyi azaltmaları için fırsatlar yaratmaları gerektiğini gösterdi.
SKA kapsamında en çok toplumsal cinsiyet eşitliğine öncelik veriliyor
Sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biri olan toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna öncelik veren şirketlerin oranı yüzde 80’e ulaşırken, yüzde 62,8’i kadın istihdamını artırmak için belirli hedefler koyduğunu belirtti. Yönetici seviyesindeki kadın oranı yüzde 12 ila 51 arasında değişirken, yönetim kurulu seviyesinde kadın temsilinin artırılması hala önemli bir gelişim alanı olarak öne çıktı. Bu sonuçlar, şirketlerin çoğunluğunun toplumsal cinsiyet eşitliği verilerini izlediğini ve bu alanda farkındalık oluşturduğunu gösterirken, temsiliyetin artırılması ve kurumsal sürdürülebilirlik stratejilerine daha fazla entegre edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Düzenli raporlama yapan şirketler çoğunlukta
Ankete göre şirketlerin yüzde 77,6 gibi büyük bir çoğunluğu ESG performanslarını GRI, SASB, CDP, TSRS gibi ulusal ve uluslararası standartlara göre düzenli olarak raporluyor. Bununla birlikte, raporlamaya başlamayı hedeflediğini söyleyen yüzde 9,4’lük bir kesim mevcut. Şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğunda performansını daha iyi takip edebilmesi ve şeffaflığın artması için tüm şirketlerin düzenli raporlama yapması önem taşıyor.