DTO İzmir Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, İzmir Limanı’nın giderek değer kaybettiğini ve sektörün geleceği açısından acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı
İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi’nin eylül ayı 36’inci olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Argun Gündüç yönetiminde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan DTO İzmir Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk; deniz atıkları, müzik lisansları, tekne plakalandırma sorunları ve İzmir Limanı’nın giderek gerileyen durumunu gündeme taşıdı. Küçük teknelerden kruvaziyer gemilere kadar deniz araçları için aynı mevzuatın uygulanmasının sektörün önünü kestiğini vurgulayan Öztürk, İzmir Limanı’nın mevcut durumunun sürdürülemez olduğunu belirtti. Öztürk, “İzmir Limanı’ndaki süreç yatırımcılarla devam ediyor. Aralarda yeni firmalar var ancak bu firmalardan yalnızca biri İzmir Limanı’nı kurtaracak gibi görünüyor. Yine de bu şekilde devam etmesi çok mümkün değil. En önemli mesele, İzmir Limanı’nın göz göre göre eriyor olması. Bu tabloya yürekten üzülüyorum. Türkiye’nin ikinci büyük limanının bu hale gelmesi gerçekten üzücü. Varlık Fonu’nun özelleştirme konusundaki kararlılığı sevindirici. Bu sürecin önünü açmamız gerekiyor” açıklamasında bulundu.
İzmir Limanı’na sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Öztürk, 2007 yılındaki özelleştirme sürecine dikkat çekti. O dönemde limanın özelleştirilmesinin mümkün göründüğünü ancak bazı sendikal ve farklı mekanizmaların etkisiyle yeni yatırımcının önüne engeller çıktığını ifade etti. Aynı süreçte Mersin Limanı’nın ise hızlı bir gelişim kaydettiğini hatırlatan Öztürk, “Yine o günlerde İzmir Liman’ı, 1 milyar 275 milyon dolara özelleştiriliyorken, 900 bin TEU’ya kadar ulaşan kapasitesiyle çok değerli bir konumdaydı. Bugün ise bu değerini kaybetmiş durumda. Özelleştirme sürecinde limanın varlığını ve genişlemesini savunanlar vardı. Peki şimdi soruyorum: Liman bu kadar kan kaybederken, geleceği belirsiz hale gelirken bu İzmirliler nerede? Madem o dönemde bu kadar önemliydi, bugün nasıl bu kadar değersiz hale gelmesine sessiz kalındı? Sonu Efes gibi mi olacak? Efes, bir zamanlar büyük bir limandı, ama tarih sahnesinden silindi. İzmir’in de aynı kaderi yaşamaması için İzmirlilerin harekete geçmesi gerekiyor” diye konuştu.
Aliağa Limanı dünyada ilk 5’te
Bakanlığın açıkladığı verilere göre, Aliağa Limanı’nın dünya genelinde en çok konteyner elleçleyen 100 liman arasından 91’inci sırada yer aldığına dikkat çeken Öztürk, ağustos sonunda elleçlenen konteyner miktarının 9,4 milyon TEU olarak kaydedildiğini söyledi. Öztürk, Türkiye’de konteyner elleçleme sıralamasını ise şu şekilde açıkladı; “Ambarlı’da 2 milyon 268 bin TEU, Kocaeli’nde 1 milyon 693 bin TEU, Tekirdağ’da 1 milyon 428 bin TEU, Mersin’de 1 milyon 284 bin TEU, Aliağa’da 1 milyon 191 bin TEU, İzmir’de ise 155 bin TEU konteyner elleçlendi” dedi.
Aliağa Limanı’nın dünya çapında en önemli 100 liman arasına girmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Öztürk, “Dünyadaki ilk 100 limana Türkiye’den 5 liman girdi ve Aliağa bunlar arasında 5’inci sırada yer aldı. 2024 yılında yaklaşık 11,4 milyon TEU elleçleme hedefimiz vardı; ancak bu yıl 9,4 milyon TEU’ya ulaştık. Bunların 7 milyonu dolu, 2,5 milyonu boş konteyner. Dünyada boş konteyner oranı yüzde 41 iken, bizde elleçlenen toplam konteynerin dörtte biri boş” diye konuştu.

Aliağa, MSC ile SOCAR iş birliği ile hareketlenecek
İzmir bölgesi açısında açısından sevindirici bir gelişmenin yaşandığına dikkat çeken Öztürk, “MSC’nin kuruluşu olan TIL firması ile SOCAR arasında stratejik bir iş birliği anlaşması imzalandığını bugün öğrendik. Aslında uzun süredir beklediğimiz bir gelişmeydi, artık kesinleşmiş oldu. Bu anlaşma ile birlikte Aliağa’daki konteyner hareketlerinin artması bekleniyor. Daha önce aktarma noktası sadece Tekirdağ limanıydı, şimdi Aliağa da devreye girecek” dedi.
“İzmir çok da turistik bir yer değil”
Öztürk, kentin turizm potansiyeline dair eleştirilerde bulunarak, İzmir’i turistik bir şehir olarak görmediğini söyledi. Kentin Kemeraltı dışında turistik bir yeri olmadığına değinen Öztürk, “Bu tamamen satışla alakalı bir durum. İzmir Limanı’nı doğru planlarsak, turizm limanı olarak da değerlendirilebilir. Örneğin; Barselona’nın göbeğinde liman var, turist var, hatta karşısında kömür indiriyorlar. Önemli olan doğru planlama. Ancak bugün İzmir Limanı tercih edilmiyor çünkü hala sadece iki tane tuvaleti var” ifadelerinde bulundu.

“Türkiye’nin denizci ülke olma hedefini engelliyor”
Tekne plakalandırma sorununu da toplantının gündemine taşıyan Öztürk, “Plakalandırma meselesi önemli bir sorun. Barınma yerleri ve marinalar çok pahalı, ayrıca yeni marina yatırımları da yapılmıyor. Bu durum hem amatör denizciliği hem de Türkiye’nin denizci ülke olma hedefini engelliyor. Deniz turizm araçlarında plakaların bulunmasını istiyoruz. Ancak yeni tekne üretimi çok sınırlı. Aşırı ve kırıcı bir rekabet var, mevzuatlara da tam uyum sağlanamıyor. Bu şartlarda turizmin hali ortada” dedi.
“Yeni marina yatırımları önceliklendirilmeli”
Deniz turizmi araçlarında yat ve teknelerde uygulanan vergi düzenlemesinin daha önce yüzde bir iken şu an ise KDV oranının yüzde sekize çıkarıldığını söyleyen Öztürk, “Bu düzenleme, kamu gelirlerini artırma amacıyla yapılmış olsa da sektör üzerinde ciddi kaygılar yarattı. Özellikle Tuzla ve Yalova’daki tersanelerde talep daralması üretim kapasitesini olumsuz etkileyebilir. Dünya çapında mega yat üretiminde 3’üncü ve 4’üncü sıralarda yer alıyoruz; bu düzenleme domino etkisiyle sektörü zayıflatabilir” dedi. Marina ücretleriyle ilgili de açıklamalarda bulunan Öztürk, “Özellikle Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi merkezlerde charter fiyatlarının artması, Türkiye’yi Yunanistan ve Hırvatistan gibi rakip destinasyonların gerisine düşürebilir. Bunun yanında marina ücretlerinin yüksekliği de ayrı bir sorun. Özellikle Bodrum ve Göcek’teki marina fiyatları, İbiza ve Monaco’nun dahi üzerine çıkmış durumda. Bu nedenle yeni marina yatırımlarının önünün açılması gerekiyor” diye konuştu.

“Kanalizasyon sistemi olmalı”
Deniz atıkları konusunda tüm teknelere aynı mevzuatın uygulanmasının sorun yarattığını Zodyak botlarda bile atık konusunda Çevre Bakanlığı’nın hassasiyetinin oldukça fazla olduğunu söyleyen Öztürk, küçük bir balıkçı teknesiyle günübirlik tur teknesinin bıraktığı atığın aynı olmadığını belirtti. Öztürk, “Buna rağmen mevzuat aynı şekilde uygulanıyor. Kanalizasyon sistemi olmadığı için, deniz turizminin yapıldığı bölgelerde atıklar deşarj yoluyla tekrar denize bırakılıyor. Sezon bitmek üzere ama Sahil Güvenlik’in en çok dikkat ettiği konu atık meselesi. Örneğin; Günübirlik bir tekne 100 kişi alıyor günlük tüketimle 12 litre atık oluşuyor. Bu da tek bir turda bin 200 litre atığa karşılık geliyor” diye konuştu.
Kruvaziyer turizminde hedef 2 milyon turisti ağırlamak
Kruvaziyer turizminde ocak-ağustos döneminde geçen yıla göre önemli bir artış yaşandığını belirten DTO İzmir Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, “Gemi sayısı yüzde 16,6, yolcu sayısı ise yüzde 18,4 yükseldi. Ağustos sonu itibarıyla toplam yolcu sayısı 1 milyon 416 bine ulaştı. Yıl sonunda 2 milyonun rahatlıkla aşılması bekleniyor. Kruvaziyer özelinde Kuşadası öne çıkıyor. Sadece ağustos ayında 84 kruvaziyer gemisiyle 162 bin turist ağırladı; bu da ortalama günde 3 gemiye denk geliyor. İstanbul aynı dönemde 41 gemiyle 109 bin, Bodrum ise 22 gemiyle 27 bin yolcu çekti. Rakamlar kruvaziyer turizminin ülke genelinde ivme kazandığını açıkça ortaya koyuyor” açıklamasında bulundu.